*s i x*

4.2K 478 86
                                    

Jongin heyecandan terleyen avuç içlerini tişörtünün eteklerine sildikten sonra derin bir nefesi içine çekip yavaş bir şekilde dışarıya saldı. Fazlasıyla dolu olan bu imza alanı heyecanını ikiye katlamakla kalmayıp olmayan klostrofobisini tetikliyordu.

Birkaç kez yerinde zıplayıp soluklandıktan sonra kalabalığa doğru yaklaştı ve usulca -biraz da kaynak yaparak- kendisini sıraya soktu. Bir süre sıranın kendisine çok sonra geleceğini anladığında deri çantasından telefonunu çıkarıp son zamanlarda asosyal hayatına renk vermeye başlayan 'rapluvshun'  kullanıcısına mesaj attı.

smutlovingwriter: Neredesin?

Birkaç dakika gecikmeden sonra da mesaj bildirimi gelmişti.

rapluvshun: Üstjnde nv vaır?

smutlovingwriter: Sapık mısın?

rapluvshun: Acelh edrrmisun ltüfen???

smutlovingwriter: Pf

smutlovingwriter: Fıstık yeşili tişört, siyah diz kısmı yırtık pantolon.

rapluvshun: Peeekiiji

smutlovingwriter: Hey, sen ne giyiyorsun ve dış görünüşün ne bilmiyorum.

smutlovingwriter: Söyler misin, lütfen?

smutlovingwriter: Seni merak ediyorum, beni bulmanı beklemeyeceğim.

smutlovingwriter: Ki, Sehun'u gördükten sonra seni düşünecek durumda olur muyum bilmem:d acele et.

Jongin, mesajlarına bir yanıt almayınca kaşlarını çattı ve işaret parmağını sinirle alt dudağına vurmaya başladı. Bu sinirlenmeye başladığında yaptığı küçük bir hareketti. En sonunda 'ondan bana ne' diye iç geçirip telefonunu çantasına geri attı. Onu merak edecek değildi, kendisi kaybederdi.

Bir yarım saat sonra, ayaklarına ağrı saplanmadan hemen önce, sonunda sıra Jongin'e gelmişti. Birkaç dakika öncesinden çantasından çıkardığı Sehun'un posterini ve Chanyeol'le birlikte çıkardıkları albümünü metal masanın üstünden Sehun'un ellerine doğru iktirdi. Posteri çerçeveletip odasının baş köşesine asacaktı.

Gözlerini hala Sehun'un ellerinin üstünden çekmezken, onun imzalamak için bir hamlede bulunmadığını fark edince kaşlarını çatıp heyecanına rağmen kafasını aniden kaldırıp gözlerinin çakışmasına sebep oldu.

Uh, sanırım şu an ölümünü yaşıyordu.

Çünkü Sehun, kafasını hafifçe sağa doğru eğmiş, dudaklarında oluşan küçük bir gülümsemeyle onu inceliyordu.

Bu ölmek için fazlasıyla açık bir nedendi ve Jongin dumura uğramış bir şekilde gözlerini onun gülümsemesinden çekemiyordu. OH SEHUN ÇOK ŞİRİN BİR ŞEKİLDE GÜLÜMSEYİP ONU İNCELİYORDU.

"İsmin nedir, esmer çocuk?"

Jongin, soruyu duyunca birkaç saniye daha şaşkınlığını sürdürdü. İsmi neydi onun?

"İsmini mi düşünüyorsun?"

Jongin, hala karşısındaki kusursuz surata tepkisiz bir şekilde bakarken algılarını kapatmıştı. Sehun'un ona doğru endişeyle eğilmesi bu durumu üçe beşe katlıyordu. 

"Hey, acili aramalı mıyım, iyi misin?"

Başını utançla eğip ellerini suratına çarparken fısıldadı, "H-ha, ismim Kim Jongin. Üzgünüm."

Sehun, kıkırdayıp ellerini öne doğru uzattı ve Jongin'i cidden kalpten götürmek istercesine saçlarını karıştırdı. 

Sonrasında yavaşça ellerini çekip imza atma işine geri döndü. İmzalarını attıktan sonra posteri geri önüne çekip 'Kim Jongin'e sevgilerimle...'  yazdı ve Jongin'e geri uzattı.

"Üzgün olmana gerek yok, heyecandan sürekli yutkunurken çok tatlı gözüküyordun."

wattpad:sekaiWhere stories live. Discover now