Din ve Siyaset

1.6K 30 12
                                    

Belki de yaşadığım ülke Türkiye olduğu için bilmiyorum,  bu başlık altında bir yazı yazma ihtiyacım tavan yaptı son zamanlarda. Ama Dünya'ya genel bir bakış attığımızda da, bu konunun bize ve bizim ülkemize özgü bir durum olmadığını görebiliyorum. Okuduğum kutsal kitaplarda hep bir siyaset alameti aramaya başladım. Buluyorum da işin ilginç yanı. Yani zaten kutsal kitapların toplumları kontrol etmekle alakalı çok fazla bilgi içeriyor olması, bizi hemen siyasete bağlıyor günümüzde. Bunu kabul etmemiz gerekiyor ki, kutsal kitapların yüzde doksan dokuzunda, toplum içerisinde nasıl davranılması gerektiği, hayatınızı nasıl yaşamanız gerektiği anlatılır. Son yıllarda artık bu tür yargılara insanların kendi karar vermesi gerektiği savunuluyor ama iş bununla bitmiyor. Yaşadığınız ülkenin de kuralları var. Onlarda size sürekli nasl yaşamanız gerektiğini söylerler. Eğer herhangi bir dine mensup hissetmiyorsanız kendinizi bu kurallardan ve yasaklardan kurtulabildiğiniz anlamına gelmiyor. Kendisini ateist olarak tanımlayan birçok kişinin "inancı" hükümet politikaları oluyor. Kutsal kitaplar ve hükümetler arasında ki bu benzerlik çoğu yerde bizi "kutsal ittifak" lara sürüklüyor. Eğer herhangi bir ülkenin, herhangi bir hükümeti kendi politikasının, belirli bir inanca bağlı olduğunu söylerse, bazı yerlerde (örneklerle de görebileceğiniz gibi) bu hiçte yadırganmıyor. Çünkü Tanrı size nasıl yaşayacağınızı anlatmış. Ülkenizi yönetmesi için seçtiğiniz kişiler, neden Tanrı yolunda hareket etmesin ki? Bu toplumu büyük bir yükten kurtarır. Örneğin; gerçekten kutsal kitabını okuyup, o yönde hareket edene oy veren sayısı bana göre çok azdır. Bunun yerine kutsal kitabı okuduğunu söyleyen, herşeyden haberi olduğunu söyleyen kişilere oy verip, istese de istemese de mensup olduğu dine uygun yaşayabileceğini düşünerek oy verenler daha fazladır. Bu bizim ülkemize özgü bir durum değil. Hristiyanlık mesela Müslümanlığa göre çok daha fazla kullanılır siyasette. Bunun tarih geçişleriyle de alaksı var tabii. Müslümanlık daha ortaya çıkmadan Hristiyanlık çoktan toplumu yönetim mekanizmasında ki yerini almıştı. Zaten inanışımıza göre Müslümanlığın ortaya çıkmasında ki temel nedenlerdendir bu. Bugün Hristiyanlığın geldiği nokta içler acısı durumda. Katolik ya da Ortodoks olsun, Hristiyan ülkelerde yaşayan insanlar artık bazı mantıksızlıklara tahammül edememekte, yaşamını bu ülkelerde sürdüren birçok genç kendisini "inançlı" olarak tanımlasa da, Hrıstiyanlıkla ilgili çok emin olamamaktalar. (Bunu, hem kendi yabancı arkadaşlarımdan hem de bir çok forumdan takip ettiğimi söyleyebilirim.) Artık insanlar Kur'an da da bahsedilen ilk İncil (değiştirilmemiş İncil) fikrine yönelmekteler. Peki bunun nedeni ne olabilir? 

Hemen başlayalım. Öncelikle insan (ne yazık ki) istese de istemese de "düşünüyor" . Bazı farkındalıklar inanılmaz farklar yaratabilir. Mesela herhangi bir genç, inancı ne olursa olsun şunu düşünebilir "Günahlarım para karşılığı nasıl yok sayıır? Tanrı nakitlemi çalışıyor?(cash pls)" Küçücük, iki cümlecik bir iki soru, yaşam tarzınızı ve bir inacı kökten sarsabilir. Bu sorunun üzerine gitmek, başka sorular doğurur ve inancınızda sarsılmalar yaşamaya başlarsınız. Peki, siyaset bunun neresinde? 

Siyasetin kökeni belki de kayıtlara dahi geçmeyen bir tarihte yatıyor. İnançların dahi olmadığı bir zamanda. Avlanılan hayvanı kimin pişireceği, kimin yiyeceği, kimin ava gitmesi gerektiği soruları ilk insan  toplumlarında baş gösterdiğinde yüksek ihtimal. Herkesten güçlü olanın, gücünü fark etmesiyle ve görev paylaşımı yapmasıyla. Eğer herkesten güçlüyseniz, ve söylediklerinizi yapan (yapmak zorunda hisseden belki de) bir kısım insana sahipseniz, iktidarı damarlarınızda hissedersiniz (insan laneti). Aşırı özgüven ve kibir. Bunlar son yıllarda mı toplumda ortaya çıktı sanıyorsunuz? Hayır bizler bu laneti yaşamak için bu Dünyadayız. Peki güçlü adam neye inanıyor? Güçlü adam ilkin kendisinden daha güçlüye boyun eğer. İlk insanlar için Tanrı fikrinin oluşması imkansız gibi bir şey mantıken. Kendisinden güçlü olan nedir? Bir aslan, bir dinazor, bir dağ... Tarihte çok örneği var, okuyan bilir. Güçlü adam yenemediği güce boyun eğer. İnsanoğlu ne zaman ki silah yapmayı öğrendi, yani bir dinazoru öldürebilmeyi, bir aslanı öldürebilmeyi başardı, işte boşluk o zaman başladı. Şimdi neden korkacaktı? Kendisinden güçlü hiçbir şey kalmadı. Bu süre zarfında toplum, güçlü adamın boyun eğidiği şeye boyun eğdi. O yenemezse kimse yenemezdi. Dünya üzerinde korkabilecekleri her türlü canlıyı öldürebileceklerini keşfettikten sonra insanoğlu anladı ki, içlerinde ki bu inanç boşluğunu sadece "yenemeyecekleri" bir güç doldurabilirdi. Güçlüler için bu boşluğu doldurmak çok daha zordur. Ama zayıf ve korkakların her zaman yenemeyecekleri bir güç vardır, güçlü adama göre olmalıdır da. Eğer insanları kendilerinden daha güçlü ve asla yenemeyecekleri bir duruma inandırırsanız, artık size tabiidirler. 

Toplumlar çok çok eski zamanlardan beri düşünmeyi sevmezler. Günümüzün dinazorları adına ne derseniz deyin inançlardır. Kurallara uymamaktan korkarsınız. Ceza beklersiniz. Vicdan azabı duyarsınız. 

Dünya bir gezegen, kendi galaksimizde bize benzeyen dokuz gezegen daha var, bunlar evrenimizi oluşturuyor. Bu evrende de milyarca var. Bunlardanda milyarlarca var...ve sonsuzluk.. 

Evet eninde sonunda, bilimde bile anlaşılır ki, bunlar bizim algılayamayacağımız bir güç tarafından "yaratılmış" olmalıdır. Bir yaratıcı olmak zorundadır. Ama kabul etmeniz gereken asıl şey bence bundan da ziyade, bu yaratıcının para kabul etmeyeceği. O parayı kiliseye de verseniz, adına zekatta deseniz, ismi ve işlevi ne olursa olsun böyle bir gücün para ile sizi daha çok seveceği fikri saçma bile değil artık. Zırvalamaya giriyor. 

Eğer insanlara, insanoğluna gerçekten yardım etmek istiyorsanız, neden inançlarınızı sorgulamıyorsunuz? Gerçekten herşeyden bu kadar emin misiniz? Mesela kanserden ölen çocuğun ölümü neden kader? Neden bunu hemen Tanrı'ya mal ediyorsunuz? Kanseri Tanrı mı yarattı? İnsanlık mı? Benim inadığım yaratıcı çocukları öldürmez ama insanlar çok güzel cinayetler işliyorlar. 

İnançlarını sorgulayan insanlar, politik görüşleri "din" olan kişileri kendilerini yönetmeleri için seçmezler. Çünkü din çok kollu bir alandır. Okuduğunuz her cümleyi, dünya üzerinde ki her bir insan farklı yorumlayabilir. Ama düşünmekten kaçarsanız, bunların sonucu çok daha ağır ve geri dönülmez olabilir. Bir sonunuz bile olmadan, kısır bir döngüde sürekli acı çekebilirsiniz. İnsanlar ölür, üzülemezsiniz. Sevdikleriniz ölür, inancınız zedelenir ama size bunun inancınız gereği olduğu söylenebilir. Sizi birini öldürmeye bile ikna edebilirler. O kadar bilgisizsinizdir ki size anlatılanlarda en ufak bir mantık hatası dahi göremezsiniz.. İşte inançlarını sorgulamayan insanların sonu, siyasetin keskin pençesi altında, acı ve ızdırap içerisinde kıvranmak olur. Ve siz asıl korkmanız gereken şeylerin farkına vardığınızda, iş işten çoktan geçmiş olabilir... 

Din ve SiyasetWhere stories live. Discover now