Eighth Day

953 83 3
                                    

''Neden yalan söyledin? Seninle aynı derse bile girmedik bugün.''

Jackson ile evimin ters yönünde ilerlerken bana hesap vermesini bekliyordum. Beni bir anda Jimin'in yanından götürmek istemesinin en azından nedeni olmalıydı ve gözlerine baktığımda da bunu anlamak zor değildi.

Bütün dişlerini gösterecek şekilde güldü ve önündeki taşa vurduktan sonra kafasını bana çevirdi.

''Okula yeni gelmeme rağmen aranızdaki olayı öğrendim.'' Kaşlarımı havaya kaldırdım ve açıklama beklercesine kollarımı bağlayarak dilimi yanağımın içinde gezdirdim. Ardından devam etmesi için kafamı sallamıştım. ''Uzun zamandır sevgiliymişsiniz sonra ayrılmışsınız falan. Az önce onunla konuşurken gergin olduğunu fark ettim ve yardım etmek istedim.''

Pekala, böyle bir şey beklemiyordum. Ne bileyim her şey olabilirdi, benimle arkadaşlık kurmak için uygun zamanı bulduğunu sanıp yanıma gelmiş olabilirdi ya da uğraşmak falan istemişti ama yardım etmesini beklemiyordum.

Kim tanımadığı birine yardım ederdi ki?

''Neden yardım ettin? Senden yardım isteyen olmadı.''

Ani çıkışım karşısında gözlerini devirmiş ve bir kolunu omzuma atmıştı. Fazla yakın davrandığı için sinirlerimin gerildiğini hissediyordum. Hızlıca yanından uzaklaştım ve kolunun düşmesine sebep oldum. Ağzını kocaman açıp inanamıyormuş gibi olduğu yerde durmuştu. Utanmasa yolun ortasına oturup kafasını elleri arasına alarak yakınacaktı. Az sonra böyle bir şey yapacağını sezmiştim nedense.

''Size de yardım edilmiyor be. Kalbim kırıldı.''

Sağ elini göğsüne götürüp acıklı bir bakış attığında, kendime hakim olamadım ve insanları umursamadan büyük bir kahkaha patlattım. Bunun üzerine dudağını büzmüş ve oyunculuğuna devam etmişti.

''Kalp sağ tarafta değil, sol tarafta salak.''

''Neyse ne işte. Kırıldı ya ona bak sen.'' dedi hiçbir şey olmamış gibi yürümeye devam ettiğinde. ''Çıt sesi dünyaya yayıldı, duymadın mı?''

Sabır dilenir gibi ellerimi havaya kaldırdıktan sonra ben de onun yanına yaklaşarak aramızdaki mesafeyi kapattım. Az önce sinirden delirirken şimdi hiçbir şey olmamış gibi sağ tarafımda duran ve bugün tanıdığım çocuğun salak hallerine gülüyordum. Cidden bir ara kendimi kontrol ettirmem gerekiyordu.

''Jimin ile neden ayrıldınız? Seninle konuşmaya başlayınca üstüme saldıracak diye çok korktum çok.'' Sahte bir şokla konuştuğunda burukça gülümsedim ve derince iç çektim.

''Bir şeyler geliyor. Hazırım bekliyorum, anlat sen.''

Ne demem gerektiğini bilmiyordum. Bu konu hakkında konuşmak beni hep geriyordu ve gelip de insanlara sebepsiz yere ayrıldık dersem tuhaf karşılayacaklarını hissedebiliyordum. Yani ben bile neden ayrıldığımızı hala öğrenememişken bunu anlatmak doğru olmazdı. Gerçi artık ne doğru ne yanlış onu da ayırt edemiyordum.

Şu anda bulunduğumuz durum tahmin ettiğimden de karışıktı. Onu öpmüştüm, o da beni öpmüştü ama bu bir öpücük ile çözülecek iş değildi. Bana yaşattığı acıyı affetmek istesem de bunu neden yaptığını öğrenmek zorundaydım çünkü artık sıkmaya başlamıştı.

Boğazımı temizleyip bakışlarımı karşıdaki yola diktim. Anlatacak bir şey yoktu.

''Nedeni belirsiz. Ben bile ayrılma sebebimizi bilmiyorum o yüzden boş ver.''

Hala ona bakmasam da kafasını bana doğru çevirdiğini anlamıştım. Konuşup konuşmamak arasında gidip geliyordu ama sonunda o da iç çekmiş ve yine önündeki taşları savurmaya devam etmişti.

Winter Day | JiHopeWo Geschichten leben. Entdecke jetzt