-17-Parmaklıklar

90 8 12
                                    

Yorum sayılarının azalması beni çok üzüyor. Elimden geldiğince yazıyorum ama kimse yorum yapmıyor. Umarım bu böyle devam etmez. Neyse, herkese iyi okumalar.

.....................................
Ay, yerini Güneş'e bırakmış mıydı, bilmiyordum. Başımda bekleyen gardiyana en son saati sorduğumda gece 3 olduğunu söylemişti. Bedenim, soğuktan titremeye başlamıştı.

Parmak uçlarımı hissetmiyordum. Akın, burda değildi. Nerede olduğunu sorgulamış ama cevap alamamıştım. Nezarethanenin bu kadar soğuk olduğunu bilmiyordum. Ne kadar suçlular burada da kalsa, insandık sonuçta.

Bu soğukta kimse fazla dayanamazdı.

Yavaşça köşede oturduğum yerimden kalkarak kapıya ilerledim. Soğuk demiri kavradım. "Pardon, saat kaç acaba?" Adam baktığı dergiden kafasını kaldırdı. Daha sonrasında ise bakışlarını saatine indirdi. "05.36" teşekkür ederek geriledim.

Daha fazla burada kalmak istemiyordum.

"Çıkarın beni.." aldığım nefes göğüs kafesimi zorluyordu. Alnımı demir parmaklıklara çarptım. "Çıkarın beni.."

bir alanda fazla kalmak nefesimin daralmasına neden oluyordu. Yanımdaki eski püskü giyinmiş adamın pis bakışları üzerimdeydi. Bedenimi süzüyordu. Ona kısa bir bakış attım. Sırıtmaya devam etti.

Sonunda dayanamayarak kafamı gardiyana çevirdim. "Ne zaman çıkacağım ben?" Gardiyan bunlara alışmış olmalı ki bakma gereği dahi duymadı. Avuç içimi parmaklıklara çarptım. "Konuşsana! Ne zaman çıkacağım ben?!"

Adam bana bakmamaya devam ederken bir iki adım geriledim. Ve yere yuvarlandım. Dengemi kaybederek sırt üstü sertçe düştüm. Sırtımın acımasıyla inledim. Ama bu kimsenin umrunda değildi.

Kendimde kalkmak için güç aradım. Fakat bulamadım. Soğuktan titreyen bedenim  yerde cenin pozisyonunu aldı. Banka ya da yere oturmam hiç fark etmiyordu. İkisi de soğuktu. "Anka!"

Çağla?

Kapattığım gözlerimi yavaşça araladım. Bakışlarımı ileriye çevirdim. Oradaydı. Kendimde bulduğum son güçle ayağa kalktım. Ve ilerledim. Avuç içlerim demir parmaklıkları kavradı.

Çağla'nın parmakları da parmaklarımın üzerine kapandı. "İyi gözükmüyorsun. Anka hiç iyi gözükmüyorsun." Gülümsemeye çalıştım. Dolan gözlerini elinin tersiyle sildi. "Benim yüzümden oldu, özür dilerim!"

Avuç içimi mümkün olduğu kadarıyla yanağına değdirdim. "Çağla, Akın nasıl?" Yaşlı gözlerini gözlerime çevirdi. "Beni resmen kovdu. Sana bakmamı söyledi. İyi görünmüyordu. Senin için endişeleniyor."

Ben de onun için endişeleniyordum.

"Ben, daha fazla burada kalamam. Çıkmam gerekiyor Çağla. Dayanamıyorum." Gözlerim yaşlarla doldu. Ama ağlamadım. Güçlü durmam ve bu yaşadığım şeyi atlatmam gerekiyordu. "Abimin avukatları geldi. Hallediyorlar. Söz veriyorum çıkacaksın."

Kafamı salladım. "Akın'a söyle. Beni merak etmesin." Gözlerini saatine çevirdi. "Gitmem gerekiyor. En kısa sürede çıkaracağız sizi burdan." Gidişini umutsuzca izledim.

Sırtımı duvara yaslayarak yavaşça kaydım. Kalçam yerle buluştuğunda kafamı arkama yasladım. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken tek düşündüğüm o parmaklıklar arasında onun nasıl olduğuydu.

SAF KAN-ANKAWo Geschichten leben. Entdecke jetzt