seis🔪

1.1K 70 34
                                    

Gözlerimi araladığımda etrafı bulanık gördüğüm için ovuşturup net görmemi sağladım. Yanı başımda özenli bir şekilde hazırlanmış kahvaltı tepsisi ve bazı ilaçlar vardı. Tepsinin hemen yanında ise telefonum. Telefonumu elime alıp saate baktım ve bildirimlerden gelen mesajı gördüm.

Zayn: Günaydın Valeria.

Zayn: Bugün tamamiyle bana aitsin.

Zayn: Yani her ne planın var ise iptal et ve biraz dinlen.

Telefonumu kilitleyip yerine geri koydum ve kahvaltımı etmeye başladım. Zayn'in ne kadar bana emir cümleleri kullanması sinirime dokunsa da bir yandan da hoşuma gidiyordu. Bunu inkar edemezdim. Onun bu karanlık tarafı elimde olmadan beni ona daha çok itiyordu. Zayn sayesinde dün ölümden dönmüştüm ve ona teşekkür borçluydum. Beni kurtarmak için elinden gelen her şeyi yapmıştı.

Bugün biraz televizyon izleyip kitap okuyarak vakit geçirdim. Ardından Zayn için hazırlanmaya başladım. Dolabımdan gri elbisemi alıp üzerime geçirdim ve altıma siyah botlarımı giydim. Gözlerime hafif bir makyaj yaparken dudaklarıma kırmızı ruj sürmüştüm. Sonuçta çokta sadeliğe kaçmamam lazımdı. Acaba bugün neler yapacaktık? Telefonumu şarjdan alıp balkona çıktım ve çantamdan sigaramı çıkarıp yaktım ve dumanı içime çekmeye başladım. Kapımın önünde duran siyah lüks otomobili görünce onun geldiğini anlamıştım. Siyah deri ceketimi üzerime geçirip aşağı indim ve arabaya bindim.

"Nereye gidiyoruz?" Diye sordum gülümseyerek.

"Sadece ikimizin olduğu bir yere." Dedi Zayn gözlerini yoldan ayırmadan.

"Tamam." Dedim a'laru uzatarak.

Normalde olsa birkaç espiri yapabilirdim ama yanımdaki Zayn Malik olunca yapmaya cesaretim olmuyordu. Her yerde özgüven yapan ben Zayn Malik'in yanında sönüp kalıyordum. Bu adam benim kimyamı değiştiriyordu. Zayn bizi deniz kıyısında sade bir yere getirdi. Kıyıda sadece tek bir masa vardı ama gayet özenli kurulmuştu sofra. İkimizde arabadan inip masaya doğru ilerledik.

Zayn elini uzatıp elimi tuttu ve gülerek, "Beğendin mi?" diye sordu.

"Sanırım aşık oldum. Bu... Bu çok hoş." diye mırıldandım büyülenmiş bir şekilde.

"Hadi otur." Deyip sandalyemi geriye çekti. Yavaşça otururken sandalyemi düzeltti ve kendisi de karşıma geçti. Küçük bir masaydı ama mütevaziydi. Zayn'in bana böyle bir jest yapabilmesi bile büyük bir şeydi. "Valeria seninle bir şey konuşmak istiyorum."

"Tabii patron. Ah pardon, tabi Zayn."

"Konuşmaktan ziyade artık içimde biriken her şeyi sana anlatmak istiyorum yoksa kafayı sıyıracağım." Konuşmada zorluk çeken bir insan gibi kelimeler zar zor ağzından çıkıyordu. Bense kaskatı kesilmiş onun konuşmasını bekliyordum. Bu hali biraz göz korkutucuydu.

"Çaresizliğin tam ortasındayım şu an Valeria. İlk defa sevmenin tarif edilemez korkuları içindeyim. Uykusuz gecelerin sabahlarında bile seni düşünüyor ve bu korkularımla sana koşuyorum. Seni dün az daha kaybetme korkusu da eklenince artık sana söyleme kararı aldım. Her gece yastığa başımı koymadan önce aklımda aynı soru, ya seversem? O zaman neler olabileceğini düşünmek korkutuyor beni. İlk defa yenileceğimi anlıyorum... Karşımda kendinden emin gözlerin, dudakların, ellerin bunları söylüyor bana. Senden uzak durmayı defalarca denedim. Ama farkında olmadan uzaklaşmadan yaklaştım sana. İşin kötüsü ben sana yaklaştıkça, senin benden uzaklaşmandan korkuyorum."

Her yere korku salan Zayn Malik karşıma geçmiş beni sevmekten ve onu sevmememden ne kadar korktuğunu anlatıyordu. Adeta nutkum tutulmuştu. Sözleri o kadar içtendi ki lafları kalbime oturup kalmıştı. Dehşete düşmüştüm, "Siz... Siz aşık olmuşsunuz."

Zayn omuzlarını düşürdü. "Evet Valeria. Sana aşık olmaktan kendimi alıkoyamadım."

Elimi alnıma koydum, "Şu zamana kadar etrafıma hep duvarlar ördüm. Şimdi karşımı geçmiş bunların hepsini yık diyorsun. Sanki çok kolay bir şeymiş gibi." Diye mırıldandım.

"Valeria ne kadar güçlü bir kadın olduğuna dair bir fikrin var mı senin?" Diye sordu Zayn. "Senin isteyip de yapamayacağın hiçbir şey yok."

Ayağa kalkıp küçük çantamı elime aldım. Gerçekten artık taşmıştım. "Lanet olsun Zayn, bunu yapamam!"

Zayn'in şaşkınlıktan gözleri irileşmişti. Evet, belki sesim fazla yüksek çıkmış olabilirdi ama durmaya hiç niyetim yoktu. "Ben basit bir uyuşturucu satıcısıyım ve senin anlayamadığın şey ise ben bir yere ait olamam. Bana bencil diyeceksin hiç durma. Ama senin gibi biriyle olmak... Daha ne kadar yaşayacağın belli bile değil."

İşaret parmağımı şakağıma götürdüm, "Şu sıçtığımın kafası var ya... İçinden öyle düşünceler var ki bazen ben bile tanıyamıyorum kendimi. Bak ben hayatın gerçekliği ile yüz yüze geldim ve her zaman karanlık tarafta durdum. Dışarıdan belki sadece ayaklarının üstünde duran güçlü bir kadın görebiliyorsun ama bundan fazlası var bende. Sen daha çirkin beni görmedin. Benim kim olduğum hakkında hiçbir fikrin yok. Şimdi geçmiş karşıma bana aşık olduğunu söylüyorsun. İnsan bir yabancıya aşık olamaz."

"Valeria..." Zayn'in sesi boğuk çıkmıştı ve gözlerindeki çaresizliği görünce kalbim burkulmuştu. Ama dik duruşumdan taviz vermedim. İkimiz içinde en iyisi birbirimizden uzak durmamızdı. Zayn kendini toparlayıp ayağa kalktı. "Seni evine bırakayım."

Kafamla aşağı yukarı sallayarak onu onayladım ve arabaya bindik. Yol boyunca ikimizde konuşmadık. Zayn arabasını sokağın başında durdurdu. Kemerimi çıkartıp bakışlarımı ona doğru çevirdim. Bakışlarını yoldan ayırmıyordu ve çenesinin kasıldığını görebiliyordum. Bu sessizlik, ölüm gibiydi. İstemsizce iç çektim.

Ardından bir şey demeden arabadan inip evime doğru yürümeye başladım. Apartmanımın önünde biri oturuyordu ama karanlıktan yüzünü seçemiyordum. Benimle bir alakasının olmadığını ümit ederek yürümeye devam ettim. Apartmanımın önüne geldiğimde adam kafasını kaldırdı ve ışık yüzünü aydınlattı.

Kim olduğunu görmemle birlikte adeta nefesim kesildi. "Ralph?"

Ralph ayağa kalkıp aramızdaki mesafeyi kapadı. "Beni hatırlaman ne kadar hoş..."

"Beni hiç düşündün mü Valeria?" Diye sordu. Yüz ifadesi korkunçtu. Ben geri çekilmeye çalıştıkça o daha çok üstüme geliyordu.

Belimden sertçe yakalayıp kulağıma eğildi, "Bende rehabilitasyon da geçirdiğim zaman boyunca seni hiç aklımdan çıkarmadım."

Gözyaşları gözüme hücum etmeye başlamıştı, "Ne yapmamı bekliyordun lanet olası? Tedaviye ihtiyacın vardı ve az kalsın ben öldürüyordun."

"Bana sakın bir yalan daha söyleme!" Diye bağırdı. "Her zaman yanımda olacağını ve sana güvenebileceğimi söylerdin ama sen hiçbir zaman yanımda yoktun. Sana kardeşim derdim lan ben."

"Özür..."

Ralph boynumdan yakaladığı gibi sırtımı duvara çarptırdı. Ben nefes alma mücadelesi verirken o ise sözlerini aklıma kazımak istercesine bastıra bastıra söylüyordu. "Artık. Sana. Gün. Yüzü. Yok."

Boğazımdan ellerini çekmesiyle beraber yere yığıldım ve derin derin nefesler almaya başladım. Kendimi savunmaya gücüm kalmamıştı. Tek düşünebildiğim nefes almaktı. Ralph hiçbir şey yaşanmamış gibi arkasını dönüp giderken bense arkasından sesim çıktığınca bağırmaya başladım. "Ralph gitme... Geri dön, Ralph!"

O ise hızlı hızlı yürümeye devam etti. Yumruğumu sertçe beton zemine geçirdim. Sıyrılan derimin acısıyla ağlamam hiddetlendi. Acıyla bağırdım, "Tanrım! Yardım et bana. N'olursun, bana yardım et."

Çıt yoktu.

Dünyanın tüm yükü omuzlarıma binmiş gibi çaresizlikle ayağa kalktım ve hıçkıra hıçkıra ağlarken evime girdim.

i feel like pablo⭒malikWhere stories live. Discover now