×0× BEGINNING

42.3K 3.4K 5.1K
                                    

Bir garaj kapağının gürültülü açılma sesi geceye karıştı, tetiğin sertçe çekilişi sadece silahı elinde tutan kişi tarafından duyulmuştu.

Bir sokak lambası göz kırparcasına yanıp söndü, saatin tik dedikten sonra tak demesine fırsat bulamayacağı kadar kısa bir sürede bir silah patlaması eşlik etti ona.

Tik ve tak.

Kim Taehyung dar caddede koşuyordu şimdi. Koştu, koştu. Cesedin yanına vardığında derin bir nefes aldı ve gülümsedi. O kadar uzak mesafeden, tam kalbinden vurmayı başarmıştı yine.

"Bir daha ki sefere gözlerim kapalı denemeliyim." dedi cesedin yüzüne doğru.

"Evet, sana diyorum. Neden şaşırdın?" diye ekledi ardından.

Omuzları sarsılarak bir kahkaha attığında, elindeki silahı parmak izlerini temizleme gereği duymadan az önce beyaz, şu an kırmızı olan gömleğin soluna öylece bıraktı.

Ve tekrar koşmaya başladı.

Ana caddeye yaklaştığında durdu, üzerindeki siyah ceketi çöp kutusuna fırlattıktan sonra kırışan petrol yeşili gömleğini düzeltti. Şimdi oyunculuk vaktiydi. Köşeyi döndüğünde ışıkları yanan ilk dükkâna doğru tekrar koştu.

Kim Taehyung her zaman koşardı. Yavaş olmayı sevmezdi.

"B-bakar mısınız? Yardım... Yardım lazım!" sesi düşündüğünden inandırıcıydı, gülme isteğini zor bastırmıştı.

Dükkân sahibi, ellilerinde ince bir adamdı. Önce şüpheli gözlerle ne olduğunu anlayamadığından inceledi karşısındaki genç çocuğu. Kim Taehyung ağlamaya başladığında, adam iyice panikleyip yanına yaklaştı ve ne olduğunu sordu.

"Yirmi üçüncü caddede, bir garajın önünde... Biri yatıyordu. Sanırım ölmüştü... Lütfen onun için bir ambulans çağırın." Kim Taehyung kendini yere attığında, adam çoktan koşmaya başlamıştı.

Bir süre daha o şekilde bekledi, yanına bu sokakta yaşayanların rüyalarında bile göremeyeceği güzellikte bir araba gelene kadar. Yerden kalktı, üstünü silkeledi. Hızla arabanın ön koltuğuna oturdu ve umursamazca konuştu.

"Geç kaldın."

"Bana bir saat vermemiştin." Bunu Kim Taehyung da biliyordu zaten. Fakat umurunda değildi. Geç kalmıştı. Biraz daha geç kalsaydı, yirmi dördüncü kişi olacaktı arabayı süren. Bu düşünceyle yüzüne karanlık bir gülümseme yayıldı.

"Güzel arabaymış, ne kadar para bayıldı buna acaba o piç." dedi yanında oturan adamın yüzüne bakmadan. Sözlerinin ardından bir kahkaha patlattı.

"Şimdi ne yapacaksın Taehyung?" dedi arabayı süren kişi ciddiyetle.

"Sen kendi işine bak Namjoon, beni şu köşede bırak." Taehyung işine karışılmasını sevmezdi, fakat Namjoon endişeliydi.

İkili oynuyor gibi hissediyordu, o kötü biri değildi fakat ne Park Jimin ne de Kim Taehyung onun nasıl biri olduğuyla ilgilenmiyordu. İkisi için de çıkarları için kullandıkları bir aracıdan başka bir şey değildi, Park Jimin işi bittiğinde ona bir araba verip onu bırakmıştı fakat Kim Taehyung yakasından bu kadar çabuk düşmeyecekti, bunu onu gördüğü ilk an anlamıştı.

"Kendini ele vermek mi istiyorsun?" o yanarsa, Namjoon da yanardı.

"Sikeyim seni." Kim Taehyung bir anda direksiyonun hâkimiyetini eline aldı, bir saniye düşünmeden ağır postallarını Namjoon'un fren üzerindeki ayağına bastırdı. Namjoon'un çığlıkları tekerleğin ani fren ile çıkardığı tiz ses ile yarışır nitelikteydi.

Morgue × vmin ✓Donde viven las historias. Descúbrelo ahora