Bölüm 9

214 123 30
                                    

Derin'den

Hançer'in evinde bir geceyi geçirmek zorundaydım. Eve yalnız geleceği hakkında şüphelerim vardı ama başka seçeneğim yoktu maalesef. Orantısız kesilmiş ıslak ve artık tamamen siyah olan saçlarım sırtımı döverken, merdivenlerin sonundaki kapıya ulaşmıştım sonunda. Hançer lüks bir sitede, binanın son katında oturuyordu. On yedinci kata kadar merdivenle çıkmıştım. Kapalı alan korkum yoktu aslında ama Burak asansörlerden haz etmediği için yıllarca asansör kullanmadım, sonra da kendimi buna mecbur hissettim.

Kapının yanındaki duvara sırtımı vererek yere attım kendimi. Hançer gelinceye kadar beklemem gerekecekti. Neyse ki Hançer site güvenliğini arayıp geleceğimi söylemiş de dışarıda bu halde beklemiyordum.

Muhtemelen hastalanacaktım. Yaklaşık üç dört saat boyunca yağmurun altında kalmıştım. O ağlayan çocuğun verdiği makas hala benimleydi. Oturduğum yerde biraz dikleşip belime sıkıştırdığım makası çıkardım. Gözlerimi umudumun yok oluşunu simgeleyen makasa diktim. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes çektim içime. Yerimde biraz dikleşmek için elimle yerden destek aldım. Elimin sızladığını hissedince bakışlarımı makastan elime çevirdim. Ne olduğunu anlamadığım bir metal parça batmıştı elime. Makası elime götürdüm ve ucunu hafifçe açtım. Makasa sıkıştırdığım metali elimden çıkarıp avcumun içine bıraktım. Küçücük metal bir parça bile insanın canını acıtabiliyordu. Haksızlıktı bu.

Önünde oturduğum kapı açıldığında şaşkınlık dolu bakışlarımı bu sefer kapıya diktim. Uykulu gözler ve dağınık saçlarıyla Toprak abiydi karşımdaki. Kaşlarımı çattım. Toprak abinin kendi evi olduğunu zannediyordum.

"Neden kapıyı çalmadın?" dedi çatık kaşları ve uykulu sesiyle. Saçlarımın farkına varmıştı. Gözleri gözlerimde değil saçlarımdaydı.

Gözlerimi ellerime diktim ve cevap vermedim. Toprak abi ayağıyla bacağıma dokunduğunda kafamı kaldırıp ona baktım. Eğilip elini alnıma koydu. Birkaç saniye sonra "Ateşin var," diye mırıldandı ve kalkmam için elini uzattı. Ben eline bakarken elini hadi dercesine salladı. Kanayan elimle elini tutup ayağa kalktım. Önümden çekilip eve geçmem için izin vermesini beklerken o beni hafifçe ittirdi.

Yere diktiğim gözlerimi gözlerine çıkardım ve elimdeki makasla kapıyı göstererek "Ev arkanda," dedim. Gözlerini kısıp "Abinle kalmak istediğine emin misin?" dedi. "Abinin yalnız geleceğini zannetmiyorum. Hem içmiştir o kesin."

Kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı araladığım anda tekrar konuştu. "Alt katta oturuyorum." Hala yerimden hareketsiz durduğumu görünce beni ittirdi ve "Hadi Derin," dedi bıkkın sesiyle.

Pes edip merdivenlere yöneldim. Toprak abi evinin kapısını açarken bende elimdeki makası tekrar belime sıkıştırdım. Evin kapısı açıldığında içeriden tanımadığım erkek sesleri geliyordu. Gözlerimi Toprak abiye çevirdiğimde bana bakmadan bıkkınca bir nefes verdi. Hızlı adımlarla eve girdi ve koridorda yürümeye başladı. Kapıyı kapatıp bende peşinden ilerledim.

Beni beklemeden bir odaya girdi ve bağırmaya başladı. "Defolun gidin lan. Benim evim mi, yolgeçen hanı mı belli değil amk! Gelmeyin lan. İstemiyorum sizi!" dedi sinirle. Yanına vardığımda bakışları kısa süreliğine bana döndü ama çok kısa süre sonra bakışları tekrar eski rotasındaydı.

Gözlerimi odaya çevirdiğimde üç tane adam vardı. Aşağı yukarı Hançer'le yaşıt görünüyorlardı. Playstation oynuyorlardı sanırım. Onları umursamadan kendimi üçlü koltuğa attım. İki tanesi kendimi attığım koltuğun önünde oturuyordu, diğeriyse tekli koltukta mısır yiyordu.

Uçurum KenarındaOnde histórias criam vida. Descubra agora