1- Coffee

94.4K 2.6K 4.2K
                                    

Aylak adımlarla okuldan dışarı çıktığımda karşılaşmayı beklediğim beden pekâlâ karşımda duruyordu.

Onun beni hep okulumun kapısında beklemesine o kadar alışmıştım ki ilk zamanlardaki gibi sesimi çıkarmıyordum.

Her zaman olduğu gibi onu görmezden gelerek evime doğru yürümeye başladım.

Telefonum çalıp duruyordu ve Jimin olduğunu düşünüyordum. Fakat yazan ismi görünce şaşırdım.

Arayan Hoseok'tu. Aramaya cevap verirken adını bile bilmediğim adama yan yan baktım. Kollarını göğsünde birleştirmiş, arkasındaki ben pahalıyım diye bağıran arabaya yaslanmıştı.

"Efendim Hoseok?"

"Taehyung sana çıkışta beni beklemeni söylemiştim. Tanıştıracağım biri vardı.."

Avcumun içiyle alnıma vurdum. "Kusura bakma Hoseok unutmuşum. Ama okuldan uzaklaşmadım, sen bahçede misin? Oraya iki dakikada gelebilirim."

"Bekliyorum Tae!" Telefonu kapatırken sessizce okula yürüdüm. Şu adamın gözleri ise sürekli benim üzerimdeydi. Bir zamandan sonra rahatsız edici olmamaya başlamıştı. Aslında beğenilmek insanın hoşuna giden bir histi. Ve özellikle bunu size hissettiren kişi ultra yakışıklı ve feci seksi biriyse.

Aklımdaki düşüncelere omuz silkerken bahçeye varmıştım.

Hoseok beni görünce yerinde zıpladı ve koşturarak yanıma geldi.

"Beni kiminle tanıştıracaksın Hoseok-ah?"

Gözleriyle arkamda bir yere baktı ve sırıttı. "İşte geliyor."

Hafifçe kafamı çevirince kaşlarım havalandı. "Kuzenim Jeon Jungkook, ve seninle bir parça ilgilendiğini inkâr edemem." Kulağıma doğru konuşmuştu.

Başımı başka bir tarafa çevirip yutkundum. Hoseok'la uzun süredir arkadaştık fakat çok yakın olduğumuz söylenemezdi. Sıradan bir arkadaşlıkti yani.

Şimdi ise neredeyse iki aydır görüp durduğum bu adamın onun kuzeni olması beni oldukça şaşırtmıştı.

"Selam." Bizden oldukça olgun gözüken adamın sesi de bir o kadar seksiydi. Aman Tanrım, yanıyorum galiba. Ses tonu cidden müthişti.

"Selam hyung! Bak bu Taehyung, gerçi sen onu tanıyorsun. Taehyung bu Jeon Jungkook. 24 yaşında aile şirketlerimizin başındaki dahi kuzenim." Kaçırdığım gözlerimi yavaşça Jungkook'a çevirdim.

Adam benden 7 yaş büyüktü!

"Memnun oldum Taehyung." Yan bir gülüş ile elini uzattı. Çekinerek uzattığı eli tuttum. Eli elimi fazla bir süre tuttuğunda çekmek için uğraştım. O da zorlamadı ve elimi bıraktı.

Neden Hoseok'un Jungkook'u bana ayarlamaya çalıştığını hissediyordum? Hoseok'un konuşması Jungkook için fazlasıyla övgü içeriyordu.

Bakın, tek istediğim derslerime çalışmak ve iyi bir yere gelebilmekti. Sevgili işleriyle uğraşamazdım, ayrıca o erkekti. Erkek?

"Tanıştık değil mi? Şimdi gidebilir miyim?"

İkisine kaşlarımı kaldırarak bakarken Hoseok kafasını iki yana salladı.

"Bence bir kahve içmeliyiz. Hem ayakta durmaktan yoruldum. Hadi hyung bizi o mükemmel arabanla güzel bir kafeye götür." Kaşlarım havalanırken benden alınmayan izni sorguluyordum.

Elimle hafifçe Hoseok'un koluma dokundum. "Hoseok-ah, eve gidip ders çalışmalıyım." Jungkook'un gözleri anında Hoseok'un omzundaki elime kayarken çekinerek geri çekmiştim.

Hoseok omuz silkti. "Aman be dersler kaçtı sanki. Bir yarım saat oturur kalkarız ha? Hadi Taehyung ya gidelim işte."

Burnumdan nefes verirken Hoseok'u öldürmek istiyordum. Adamın bakışlarını hissettikçe terliyordum. Yan yan Jungkook'a baktım. Bakışlarımı yakaladığında utanmıştım.

"Merak etme yemem seni."

Göz devirdim. "Bakıyorum da çok ukalasınız."

Hoseok sadece bizi izlerken gözlerimi Jungkook'un koyu gözlerine dikmiştim. Sanki hangimiz bakışlarını ilk çekecek yarışması yapıyorduk. Kaybetmemek için kararlıydım fakat Hoseok bir anda araya girdi. Bu nedenle gözümü parlak kürelerden çekmek zorunda kaldım.

"Hadi ama Taehyung, sadece bir bardak kahve?"

"Ders çalışmam gerektiğini söyledim-"

"Bir gün çalışmasan ölmezsin Taehyung. Ayrıca yarın sınavın falan da yok. Gelmemen için bir sebep de yok?"

"Sınavım olmadığını nereden biliyorsun?"

"Jimin'in kardeşim olduğunu çabuk unutuyorsun."

Jimin sınıf arkadaşım ve aynı zamanda en yakın arkadaşımdı.

Yani bu da demek oluyordu ki Jungkook Jimin'in de kuzeniydi. Ama... O zaman ben Jimin'e defalarca kez bu adamı anlatırken neden bana kuzeni olduğunu söylememişti ki?

O sadece kısır kısır gülerdi ben rahatsızlığımı belirtirken.

Vay piç..

Gelmemem için asıl sebep yan tarafımda beni süzüp duruyordu!

Her neyse, 17 yaşındaydım ve ergence davranacak yaşları geçmemiş olsam da ben olgun biri olduğumu düşünüyordum. Sadece bir bardak kahve içtikten sonra eve gidip ders çalışabilirdim. Böylece sorun ortadan kalkardı ve ben eğer gitmezsem Hoseok'un bana atacağı kırk yıllık tripten kurtulmuş olurdum.

Düşüncelerimin arasından sıyrılırken yavaşça kafamı salladım. Jimin'e iyi bir ders vermeliydim.

"Pekâlâ, gidelim o zaman."

-

Tanışma evresi ehehehe 😏

Sexy Daddy | KookTae Where stories live. Discover now