Bölüm 40

2.4K 74 6
                                    

Ve yeni bölüümm... Özel bölümlerin gelmesine ramak kaldı. Sabırla beklediğiniz için sizlere çok çok teşekkür ederim. :)

Multimedya; Orhan Sezgin.

Melis'ten...

⦁ Çınar'ın uzun bakışları arasında işimi yapmaya çalışıyordum. İçeri girdiğimizden beri soru yağmuruna tutulmuştum. Dışardan bakıldığı zaman garip bir durum gibi göründüğünün farkındaydım. İlk karşılaşmamızda neredeyse birbirimizin üstüne atlayacakken şimdi arabasıyla beni işe bırakıyordu. Çınar'ın sorularını geçiştirerek ona çıkışta her şeyi anlatacağıma dair söz verdim. İstemeye istemeye kabul etmek zorunda kalmıştı.

⦁ Restorana girdiğimden beri Deniz'in de bakışları üzerimdeydi ama konuşmaya hiç fırsatımız olmamıştı. Onun da neler olup bittiğini deli gibi merak ettiğini biliyordum. Ve bir de Eylül vardı tabii. Üç elden çekiştiriliyordum sanki. Herkes dün gece neler olduğunu öğrenmek için sabırsızlanıyordu ama benim üçüne birden ayrı ayrı yeniden anlatmaya enerjim yoktu.

⦁ Telefonumun mesaj sesiyle elimdeki temizlik bezini bırakıp önlüğümün cebindeki telefonuma uzandım. Kilidini açmadan gelen mesajı okudum.

⦁ ''Konuşmamız lazım, çıldırmak üzereyim!''

⦁ Telefon kilidimi açarak Eylül'e hızla cevap verdim.

⦁ -''Öğle molamda, buluştuğumuz cafede.''

⦁ Telefonu yeniden kilitleyip cebime attığımda işime devam edip masaları sildim.

⦁ -''Melis?''

⦁ Başımı sağıma çevirdiğimde Orhan çarpık gülümsemesiyle yanımda duruyordu. ''Selam.''

⦁ Beni kısa bir anlığına süzdüğünde bir şey sormaması için dua ettim. ''Selam!'' dedi neşeli bir tonda. ''Gerçekten de Çınar'ın dediği kadar varsın.''

⦁ Kafam karıştı. ''Nasıl yani?''

⦁ -''Bu kadar asık suratlı olma, erken yaşlanacaksın.'' Bir an Çınar'ın bana 'asık surat' diye seslenişini hatırladım. Yeniden masa silmeye geri döndüğümde, ''Aklımda tutacağım, teşekkürler.'' dedim. Orhan sildiğim masaya yaslandığında bana doğru yaklaştı.

⦁ -''Deniz'le aranızı düzeltmişsiniz?'' Sildiğim masayı kuruturken, ''Evet.'' dedim. ''Nereden anladın?''

⦁ -''Sana olan bakışları değişmiş de ondan. Bugün seni öldürmek ister gibi değil de daha farklı bakıyor.'' Orhan'ın cümlesinin bitmesiyle başımı arkaya çevirip Deniz'e baktım. Birbirimize kısa bir tebessüm gönderdiğimizde Orhan'a döndüm.

⦁ -''Sonunda onunla konuşmayı başardım.''

⦁ -''Peki derdi neymiş?''

⦁ Dikkatimi elimdeki beze verdim. Dikkatimi toplamaya çalışarak, ''Hiç,'' dedim. ''Önemli bir şey değil.''

⦁ -''Önemli bir şey değil mi? Hiç öyle görünmüyordu ama.''

⦁ Cevap vermek yerine sessiz kaldığımda başını sallayıp kaşlarını kaldırdı. ''Anladım tamam soru sormayacağım.''

⦁ -''Teşekkürler.''

⦁ -''Kaç saattir uyumuyorsun?'' diye sordu beklemediğim bir anda. Bu soruya hazırlıksız yakalanmıştım. ''Üstelik yaralanmışsın.'' Az önceki neşeli tavrı bir anda yok olmuştu ve onu daha önce bu kadar ciddi görmemiştim. Suratım asıldığında başımı önüme eğdim. ''Yürürken düştüm.''

POYRAZ RÜZGARITahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon