Weirdo

485 50 57
                                    

Korku. Bu dünyadaki her insanda olan ve insanları bir boşluğa sürükleyen duygu. Her insanın zayıf noktası olan duygu. Korku oldukça değişik bir duygudur. Bazen korktuğunuz şeye karşı şaşırabilir veya sevinebilirsiniz, ya da sadece korkar ve kaçarsınız.

Ben korkusuz bir insan değilim, korkağın teki de değilim. O ikisi arasındaki denge noktası denilen boktan şeritte de yer almıyorum. Kesin bir korkum olmadığı içindir belki de. Dünya her açıdan oldukça büyük bir yer ve karşıma her zaman yeni şeyler çıkıyor, eğer bir korkak olsaydım bu yeni şeylerden ürker ve kaçardım. Eğer bir korkusuz olsaydım tüm bu şeylere karşı direnmeye çalışır ve yorulurdum. Her iki türlüsü de zarardı benim için.

Ben o denge noktasını da farklı bir şey olarak düşünen bir tipim. Bu benim için her ne kadar "denge" diye adlandırılsa da sadece kararsızlık. Kararsızlıklar bazen hayatınızı korkudan daha beter karartabilir. İşte benim korkum da bu. Ben o kararsızlık çizgisinden korkuyorum. Ancak şuan önemli olan şey benim korkum değildi.

Karşımda neredeyse gözleri bir portakal kadar büyümüş olan biri duruyordu. Tek kelime etmiyor, nefes alıp vermek dışında en ufak bir yaşam belirtisi göstermiyordu.

Yakalanmaktan korkmuştu, yakalandığı içinde kendisine kızgındı ama onu fark ettiğim için seviniyordu da. Chanyeol o denge noktasının sonundaydı, bunu gözlerinden anlayabilirdiniz.

Chanyeol'ün gözlerinden çektim bakışlarımı ve ona odaklandım.

Uzun, kalçalarının biraz altında bile olabilir, siyah saçları vardı. Kıvırcık ve gürdü. Parlayan saçlarıyla onu uzaktan görsem genç bir kadın sanabilirdim. Eğildiğim için saçlarının değişik kokusu da burnuma geliyordu. Limon kokuyordu.

Hala bana donuk bir şekilde bakarken, beni şaşırtarak gülümsedi. Gülüşü çok güzeldi ancak, bakışlarındaki donukluk güzelliğini ürkütücü yapmıştı. Bakışları öyle soğuk, öyle boştu ki.. Gözlerinin ardındaki dolulukları merak ettim. Bana gösterdiği boşluğun arkasına saklanma sebebini merak ettim. Ama ona bunu sormadım.

Şuan ne demem gerektiğini bilmediğim anlardan birindeydim. Ağzımı açtım ve hemen geri kapattım, söyleyecek bir şeyim yoktu. O ise heyecanla bana bakıyor ağız hareketlerimi izliyordu.

Ancak, gözlerini benden çekmesini sağlayacak bir şey oldu. Koridordan gelen gıcırdama sesiyle kaşlarını çattı. Bir anda üstüne eğildiği dizlerinin üstünde doğruldu ve ne kadar uzun olduğunu gördüm. Kaşlarım şaşkınlıkla havaya dikilirken o beni daha da şaşırtarak bana göz kırptı ve koşmaya başladı. Gıcırtının geldiği yönün tersine koşuyordu.

Ve, o bana göz kırpmıştı? Sanırım bu onun için bir etkileşim türüydü. Odama geçecekken ve kapıyı kapatacakken yine o ses duyuldu. Kapı gıcırtısı ve karanlık koridor cesaretimi toplamaya yetmiyordu. Karanlık koridor üzerime doğru gelmeye başlayınca hızla kapıyı kapattım ve odama girdim. 

Pencerenin önüne yaklaşıp yaslandım ve derince soludum. Chanyeol'le bu şekilde tanışacağımı hiç düşünmemiştim. Bence koşarak kaçması(?) dışında kötü bir tanışma olmamıştı. Birde şu lanet kapıyı cilalamak gerekiyordu.

Nefesimi huzursuz ve derince dışarı verdim ve koruya baktım. Her şey aynıydı, ürkütücü ve gerçek. Tam yatağıma dönecekken gözüme çarpan beyaz bir örtüyle donup kaldım. Örtü bugün hiç orada yoktu ve gece gece birinin çamaşır asacağını da düşünmüyordum. Rüzgarla birlikte şekil alıyordu. Bana uzaktı ama rahatlıkla kumaşla ilgili bir şey olduğunu söyleyebilirdim, bu yüzden bir örtü olduğunu düşünmüştüm. Dışarı çıkıp almayı düşünsem bile cama çarpan soğuk rüzgarla yatağıma yönelme isteğim daha ağır bastı.

Comb My Hair With Your Love •ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin