-11.Bölüm-

4K 263 102
                                    

23.09.2017

***

Ölüm canları kulak zarlarımı patlatmak istermiş gibi her saniye yükselen bir ses ile çalmaya devam ederken, bakışlarım hemen yanımda bana şaşkın bir şekilde bakan Burak'ta kaldı. Burak'ın bakışları benim üzerimde şaşkın bir şekilde gezerken "Yagmur ve," deyip, yutkundu. "Toprak mı?"

Hiç bir şeyden habersiz iyilik yaptığını zanneden doktor, yanımızda öylece dikilirken "Evet." dedi. "Ama bu," diye başlayan Burak, kafasında birşeyleri yerlerine oturtmaya çalışıyor gibiydi. Keskin bakışları benim üstümde gezerken, o bakışların altında rahatsız bir şekilde oldugum yerde kıpırdadım. Derin nefesler alıp, olan herşeyin bir rüya olmasını dilerken, gözlerimi kapattım.

"Öykü bu?" diyen Burak ile gözlerimi açıp ona baktım. Artık herşeyin sonuna geldigimi ve gerçeklerin benim istegim dışında, ortaya çıkmasını kabul etmenin zamanı gelmişti. Artık Burak'ın herşeyi ögrenmesinin ve kendini suçlamasının bitmesinin zamanı gelmişti. Burak bu gerçekleri ögrendikten sonra, belki benden ondan bebeklerimizi sakladığım için nefret edecek ve bir daha beni görmek istemiyecekti? Yada ceza vermek isteyerek bebeklerimi benden alıp bir daha bana göstermiyecekti?

Bir an beynimde Burak'ın öyle birşey yaptığı canlandıgında, içimde yer alan anlatma istegi kayboldu. Beynim buradan, onun yanından kaçmak istegini, bütün hücrelerime bir sinyal gibi yollarken, aklıma bebeklerim geldi. Onların benim yüzünden babasız bir şekilde büyüyecek olmaları.. Benim yüzünden babalarını hiç bir zaman görmeyecek olmaları.. Benim yüzünden babalarını tanıma şansına hiç bir zaman sahip olmuyacakları.

Sonra aklıma kendim ve babasız geçirdiğim zamanlarda cektigim acılar geldi. Babamsız geçirmek zorunda kaldığım saniyeler, dakikalar, günler, aylar ve seneler.. Çaresiz bir şekilde babamın geri gelmesini beklemem.. Bir gün yanıma gelecek diye kendimi kandırmam.. Ve en sonunda babamın ölüm haberinin bana ulaşması..

Bunu çocuklarıma yapamazdım. Hiç bir şekilde, benim bencilligim yüzünden onların böyle bir acı cekmelerine göz yumamazdım. Onların babasız büyümelerine, bilerek ve isteyerek sessiz kalamazdım. Onlar daha çok küçüktü.. Anne ve baba sevgisine, ama daha çok korumalarına muhtaç iki küçük melekti..

"Burak?" dedim derin bir nefes alarak. "Bak biliyorum bunların hepsi sana saçma gelebilir ama beni dinle."

Burak dikkatli bir şekilde bana bakarken "Tamam." dedi. Bakışlarımız birbiri ile buluştugunda, Burak'ın ne hissettigini anlamak için, kahverengilerin en derinlerine baktım. Baktım bakmasınada, orda boşluktan başka hiç bir şey görmemiştim. O boşluk beni içine çeken kara bir kuyu gibi etrafımı sararken, o karanlığa yenilmemek için kendimle savaş verdim.

"Yagmur ve Toprak," diye söze başladım ama devamını bir türlü getiremedim. Dudaklarım, içinde biriken ve etrafa saldıran binlerce harfi dışarı yollamaya çalışsalar da, olmuyordu. O harflerin hepsi sanki dudaklarımın içine yapışmış gibi, çıkmak istemiyorlardı. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak, bütün cesaretimi toplamaya çalıştım.

"Onlar seni.."

"Öykü!"

Kulaklarım ismimi duymam ile, dudaklarım mühür kararı almış gibi kapandı. Bakışlarım kendiliginden adımı söyleyen kişiye dogru kaydığında ise, sinirli bir şekilde bana dogru gelen Berk abiyi gördü. Gözlerim uzun bir süredir görmedigi Berk abinin üstünde takılı kalırken, onun burada ne işi oldugunu ve neden bana böyle sinirli bir şekilde doğru geldigini anlamaya çalışıyordu.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun?" Berk abi yanımıza geldiginde, derin nefesler alırken, tam dibimde bağırması ve benim böyle birşeyi beklemedigim için, yerimde sıçradım. "Ne diyorsun sen?" diye sordugumda "Sen nasıl böyle birsey yaparsın?" diye bağırdı. Berk abinin söylediklerinden birşeyler çıkarmaya çalışırken yanımızda duran Burak, "Yavaş gel Berk!" dedi sert bir şekilde.

Aşk-ı  Hicrân Where stories live. Discover now