4-Kıskançlık

50 7 20
                                    

Jong Hoon'a içki ikram ederken bir yandan da yakarıyordum. "Yumurtaya bile can veren Tanrım... Sen bu çocuğu niye böyle yarattın?"

Hayat cidden çok acımasızdı. Kocam ile evliliğimizin ilk gününde bir adam kapımıza dayanıyor ve kocamın onun sevgilisi olduğunu söylüyordu. Kocamın ona baktıkça cinsel arzu duyması yetmiyormuş gibi adamın birden eski sevgilisi ortaya çıkıyordu ve eski sevgilisi dünyanın 8. harikasıydı.

Bütün yakışıklılar gay olmak zorunda mıydı sanki?!

Ayrıca şu an kocamla balayımızı sürdürmemiz gerekirken kocamın sevgilisinin köpeğinin cenaze töreninde insanlara içki ikram ediyordum.

Ölen ben olsaydım muhtemelen Seung Hyun, Min Hwan'ın aklını çeler, taziyeye gelenlere marketten ucuza aldıkları keklerden ikram ederlerdi. Ardından Kongali'nin yanına gömerlerdi. Hatta, Kongali'nin yanına bile layık olmadığımı söylerdi Seung Hyun. Muhtemelen çöpe falan atarlardı cansız bedenimi.

"Yeter!" Jong Hoon'un otoriter sesini duymamla ona baktım. Sert yüz hattına, siyah ceketinin üstünden beliren kol kaslarına, beyaz gömleğinden belli olan karın kaslarına...

"Ne?" Bakışlarımı nihayetinde Jong Hoon'un yüzüne çevirebilmiştim.

"İçki..." İşaret parmağıyla bardaktan taşan içkiyi gösterdi. "Daha fazla dökmenize gerek yok."

"T-tabi." İçki şişesini kaldırırken Seung Hyun'un sesi duyuldu.

"Öncelikle..." Seung Hyun'a dönüp baktım. Siyah takım elbise giymiş, kızarık gözleriyle konuşma yapmaya hazırlanıyordu. Fazla mı abartmıştı sanki? Köpeği ölmüştü, üzgündü ama... Şu an Kongali mini bir tabutun içinde takım elbiseyle duruyordu.

"Öncelikle buraya gelip üzüntümü benimle paylaşan sizlere teşekkürlerimi sunarım. Yulhee ve Jong Hoon hariç."

Zaten odada ben ve Jong Hoon dışında 3 kişi bulunuyordu. Onlardan annesi ve kardeşi bu evde yaşıyordu, Min'i de sıçmaya giderken bile yanında sürüklüyordu.

"Kongali... Benim minik dostum... Annemden sonra sevdiğim tek karşı cins... Sen acı çekerken yanında olamadığım için üzgünüm. Umarım orada mutlu olursun..."

×××

"Yulhee!"

Min Hwan'ın bağırtısıyla yataktan fırladım. "Noldu?"

Min elindeki zarfı salladı. "Bu ne?"

Utançla baktım Min'e. "Sanırım kredi kartı ekstresi."

Min Hwan kağıdı açıp okudu. "1200 wona fondöten? Napıyor, yeni bir yüz falan mı?"

"Öyle bir özelliği olsa kendime Seung'un yüzünü yapar, seni yatağa atardım." diye mırıldandım.

"Konuyu yine Seung'a getiriyorsun, sorunumuz şu an o mu?" Min Hwan'ın bağırtısı karşısında şaşkınca ona baktım. "Ben şu an Seung'dan başka bir sorun göremiyorum!"

Min Hwan elindeki kredi kartı ekstresini salladı. "Mesela bu?"

"Sen Seung ile başbaşa kalmak için 5 yıldızlı oteller kiralarken bir şey yok ama!" Min Hwan ağzını açacağı sırada çalan zil ile sustu ve kapıyı açtı. İçeriye dolan Seung'un sesiyle mırıldandım. "İti an çomağı hazırla."

"Burada kalmam lazım!" Seung'un korkulu sesinin aksine alayla güldüm. "Aaa ne garip. Demek bizdesin, yine!"

Seung Hyun beni umursamadan Min Hwan'a döndü. "Jong Hoon..." İşte konu şimdi ilgimi çekmişti. "Jong Hoon bana geri dönmek istiyor."

Harika! Ben daha kocamı tavlayamazken Seung Hyun'a hem kocam hem de dünyanın 8. harikası aşıktı.

"Bence kabul et, yakışıklı çocuk." dememle Min'in sert bakışları beni buldu. Gözlerimi kaçırırken Min Hwan, Seung Hyun'a döndü. "Bir süre burada kal."

NE DEMEK BURADA KAL?!

×××

Kafamda planımı kurmuştum. Gay olan arkadaşımı akşam yemeğine çağırıp Seung ile kaynaştıracaktım ve ben de kocamı tavlayacaktım.

Muhteşem bir akşam yemeği hazırlamış, masaya kurulmuştuk.

Ama Seung Hyun masada başka birisi olduğunun farkında bile değildi.

"Ee Won Bin. Senin aşk hayatın nasıl gidiyor?"

Won Bin boş boş bana baktı. "Aşk hayatım yok."

Kapının çalması ve Won Bin'in sinirli bakışlarının etkisiyle kapıya gittim. Kapıyı açınca dünyanın sekizinci harikasını görmeyi planlamıyordum. Ben aval aval ona bakarken o çoktan içeri girmişti.

Ben de Jong Hoon'un peşinden odaya girerken Won Bin'in mırıldanmasını duydum. "Henüz yok..."

×××

NİHOHOOOOOĞĞ


Evlilik Yalan, Gaylik FalanWhere stories live. Discover now