5| "Raven says..."

13.3K 1.1K 1.3K
                                    

İçtiğim sigaranın dumanı tamamıyla yüzüme vururken bir alt basamağa denk gelen oturakların arkasına yasladığım ayağımı aşağı indirip yanımda oturan, bana soru soran bedene dönmüştüm. "Samuel yüzünden bana kırgın değilsin, değil mi bebeğim? En kısa zamanda ayrılacağım ondan. Olmuyor, yürümüyor."

Hoseok büyük bir mutsuzlukla konuşup elimi tutarken, ona dönüp dumanı dudaklarımın arasından düzenli bir şekilde havaya üflemiştim. Yarışların başlamasını beklerken oturma yerlerine geçmiştik ve dertleşiyorduk. Bu sefer Daniel de bizimle gelmişti. Normalde Jieun da gelmeyi düşünüyordu ama kız arkadaşlarından birisi hastaneye kaldırıldığı için gelememişti.

"Bebeğim elbette sana karşı bir olumsuzluğum yok. Asıl piçliği yapan o. Senin melek gibi bir kalbin olduğunu biliyorum. Ne diye sana darılacakmışım? Gel hatta sana bir sarılıp öpeyim." diyerek bedenini kendime çekmiş, yanaklarını yumuşakça öpüp ona sarılmıştım. Hoseok ise kıkırtılarla bana sarılmış, boynumdan dostane bir şekilde öpmüştü.

"Ne yalaştınız siz de ya... Ay Jeongguk bunları görmesin! Çocuk sinirden çıldırır!" bir anlığına duraksayıp ona ciddi misin der gibi bakmış, ardından kaşlarımı çatmıştım. "Jungkook niye bir şey yapacakmış? Sikişiyoruz sanki Hoseok ile. Sarıldık lan sarıldık, abartma!" gıcık mavi gözlüye cevaben sinirle konuşunca, bana omuz silkmişti.

"Ben bilmem vallahi, al işte. İti an çomağı hazırla." diyerek arkamda bir yerleri gösterince ne olduğunu anlayamayıp arkamı dönmüştüm. Ah, harika. Jeon Jungkook gelmişti ve siyah deri ceketiyle harika duruyordu. "Ne iş çeviriyorsunuz bakayım arkamdan?" diyerek bana yanaşıp dudaklarını sertçe -artık iyileşen- dövmeme bastırınca, içim bir hoş olmuştu.

Ani öpücükleri tenime harika bir şekilde nüfuz ediyordu. Neredeyse onunla tanışalı iki ay olmuştu ve ilk bir ay fazla vakit geçirmesek de son bir aydır delice vakit geçiriyorduk. Açıkçası en hoşuma giden, iki hafta önceki yarıştan sonra onun evine gidip beraber uyumamızdı. Ben hayatımın hiçbir anında bu kadar güzel uyuduğumu hatırlamıyordum. O kadar güzeldi ki o günün sabahına asla uyanmak istememiş, sonsuza dek onun kolları arasında kalıp beni sarmasını istemiştim.

Bu garip hallerimin ve isteklerimin elbette ki ki bir sebebi vardı. Kendime kabul ettiremesem de kalbim Jeongguk için deli gibi atıyordu. Ondan ne ara hoşlanmaya başladığımı anlamasam da bunun elbet bir gün olacağını biliyordum. Nasıl olurdu da onun ilgisinden, gülüşünden, bakışlarından, tavırlarından etkilenmezdim ki? Bunlar benim kalbime derinlemesine işleyen ve her seferinde kalbimin delicesine atmasına sebep olan şeylerdi.

"Seninki Hoseok ile öpüşüyordu da ben de ona kızdım." Daniel'e içimden sonsuz küfürlerimi ederken soluma dönerek pis bakışlarımı ona atmış, ardından bana sorarcasına bakan Jeongguk'a dönmüştüm. Elbette ki bir açıklama bekliyordu.

"Taehyung?" kaşları hafif çatılı bir şekilde konuştuğunda şirince gülümseyerek Hoseok'un yanağını göstermiştim. Tanrıya şükür yanağında ruj izim kaldığı için kendimi kolayca kanıtlayabilirdim.

"Daniel abartıyor ya, bak yanağından öptüm sadece. Cidden bak." diyerek kendimi açıkladığımda üçü beraber benim bu halime karşı gülmeye başlamışlardı. Kocasına hesap veren eşler gibi hissediyordum kendimi.

"Bebeğim şaka yapıyorum, elbette ki öpebilirsin. O da seni öprebilir. Arkadaşın o senin." demiş ve bir şey daha demek istercesine kulağıma doğru eğilmişti. "Ama dudaklarından asla. Çünkü onlar benim."

Duyduklarımla birlikte gözlerim fal taşı gibi açılırken arkamdan bana sarılmasına müsaade etmiş, hoşuma giden cümlelere çıldırmamak için kendime telkinler vermiştim. "Ah Jeon..." iç geçirerek dişlerimin arasından ismini söylediğimde, arkadaki oturma yerlerinden atlayıp yanıma oturmuş, kolunu omzuma atmıştı. Bense hiçbir şey demeden kendime yeni bir sigara çıkartıp, başımı omzuna koymuştum.

One Night Stand Where stories live. Discover now