1. Karşılaşma

11.8K 535 639
                                    

Buraya başladığınız tarihi ve saati yazabilirsiniz.

***

Nisan Ayının İlk Günleri
Laghetto di Villa Borghese Gölü
Roma, İtalya


Tarihi, antik çağlara dek uzanan Âşıklar Şehri'nde, gökyüzü mavisinin en güzel tonu kucakladı insanları. Hiçbir ayrım gözetmeden tüm insanlığa ışıklarını sundu güneş. Rüzgâr, en güzel fısıltıları ile doldurdu kulakları. Bahar ayında açan çiçeklerin en güzel kokuları yayıldı etrafa. Bir ressamın tablosundan fırlamışçasına ahenkli renklere sahip olan doğa, en cesur kalplere seslendi. Tarihi bir kent, büyülü dokusuyla ruhları okşadı. Gözlerse dinlenmek için bir deniz aradı ama kuğulu bir göl ile de yetinilebilirdi.

Gözlerine sinen hüznü gizleyemeyen genç bir adam, Roma şehrinin en ünlü parklarından birinde bile huzur bulamıyordu. Oturduğu banktan etrafına bakınca tek tük insanların olduğunu fark etmişti. Villa Borghese Gölü'nün sessizken daha iyi olduğuna emindi. Parkta, gözlerinin dokunduğu her bir kare, kendisine hayatının en güzel anılarını anımsatmaktaydı. Başını nereye çevirse bir zamanlar huzur bulduğu ama şimdilerde ona acı veren hatıraları canlandı gözlerinde.

Kuğuların ve ördeklerin tatlı sesleri onu kendine çekerken boyunlarını birbirine dolayan bir çift kuğu, iyice dolan ruhunu dayanılmaz bir noktaya getirdi. Sırf bir erkek olduğu için duygularını gizlemesi gerektiği söyleniyordu. Şimdi gözleri nemlenirken aklındaki tek şey, "erkekler ağlamaz" diyenlerin yanıldığıydı, hem de çok yanılıyorlardı. Eğer böyle bir kural varsa bunu ortaya atanlar, acının insan kalbindeki etkisini hiç bilmiyorlar demekti.

Eskiden ağlamanın bir güçsüzlük işareti olduğunu düşünür, hatta insanı zayıf gösterdiğine inanırdı. Uzun bir süre hiçbir şey için ağlamamıştı. Hayatının acıyla sınandığı onca yılını düşündü. Uzaklaştığı dostları, kaybettiği yakınları ve arasına mesafe koyduğu onlarca insan... Hepsi sadece acı getirmişti hayatına.

Her şeyden uzaklaşmak için kendini dünyanın pek bilinmeyen bir kıyısına attığında, değişen bir şeyler olduğunun farkındaydı hayatında. Kaçtığı geçmişi değildi artık onu huzursuz eden. Geleceğinin her bir gününde yanında olmasını istediği kişiydi tüm endişesi. Üzerine titrediği sevgisiydi onu gerçek anlamda sarsan şey. Hayatında daha önce hiç yaşamadığı kadar paramparça olmasının gerçek nedeniydi belki de kalbine yenilgisi.

O günlerden beri hiç eksik olmazdı gözlerinden bulutlar. Sonra yağmurlara dönüşerek damla damla akardı. Gerçeğin yüzüne vurulması gibiydi gözyaşları. Bu yüzden ağlamayı hiç sevmezdi. Sadece bir kişinin gözyaşlarını görmesine izin vermişti ve onu da sonsuza dek kaybetmişti. Şimdi o kuğuların yaptığı gibi sevdiği kadına sarılabilir, özlediği kokusunu doya doya içine çekebilirdi.

Sevdiği kadının güzel yüzünün ilk tanıştıklarındaki gibi ışıltıyla gülümsediğini hayal etti. O her zaman mutlu olmanın da başkalarını mutlu etmenin de bir yolunu bulan eşsiz biriydi, ama kendisi bunu başarabilen biri olamamıştı ne yazık ki. Üstelik tanıştıkları zamanlarda insanların kendisi hakkında konuşup, enkaza dönen hayatından bahsettikleri birkaç silik anı da yer edinmişti zihninde. "Yıkık bir adam" olduğuna dair söylenen sözleri duymazdan geldiği zamanlar geri de kalmıştı. Ancak o anıları düşünmek geçmişin kötü hatıralarını da beraberinde getiriyordu. Başını sağa sola sallayarak bu anıları kovalamaya çalıştı, sanki bunu başarabilirmiş gibi. Sonra yine sevdiği kadını düşündü kötü hislerden sıyrılmaya çalışarak. Sevimsiz bazı anılara dokunmak canını sıksa da, sadece onu düşünürken bir zamanlar olduğu gibi yaşadığını hissediyordu.

Aşkın Cenneti (KİTAP OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin