Aşk İşte

3 2 0
                                    

Ali Bey hemen kızını kucağına aldığı gibi hastaneye götürmüştü. Arabayla giderken yolda Zeynep Hanım kızıyla ilgileniyor, ayıltmaya çalışıyordu. Hastanede ilk işleri psikoloğa gitmek olmuştu.

Doktor 'Stres' demişti 'Depresyon ya da Aşk İşte' diyerek gitmişti.

Eve geldiklerinde biraz olsun düzelmiş, konuşmaya başlamıştı Yaren. 'Ahmed' diyordu, 'O'nu görsem belki iyi olurum'. Babası ilk olarak Ahmed'i aramış, 'Gel' demişti, 'Yaren çok hasta'. Ahmed duymuştu ya bunu, hemen, hızlıca gelmişti Nurefşan'ına. Zile tüm gücüyle basıyor, hemen açılsın istiyordu. İçeriye girer girmez:

- Nurefşanım nasıl? Nerde? Ne oldu?

- İçerde evladım, gel bak şu kıza.

Ahmed girer girmez Yaren'in âşık olduğu gözlerine daldı. Sesi ağlamaklıydı. Neden böyle olmuştu ki? Düşünememişti böyle olacağını, ama yapması gerekeni yapmıştı. Yaren Ahmed'i görünce ayağa fırladı, sanki hasta olan o değildi. Anne ve babasının yanında Ahmed'e hasretle sarıldı. Ne kadar çok özlemişti. Orada bulunan herkesin gözlerinden yaşlar akıyordu.

- Neden bıraktın beni? Hiç düşünmedin mi böyle olacağımı?

Ahmed ikinci kez duyuyordu bunları. Ahmedcikten de duymuştu. Bu sefer kim teselli edecekti Ahmed'i. Himmet Baba geldi aklına. Zaten hiç çıkmıyordu O'nun o muhteşem cemali. Şimdi himmet istemiş, iyi olması için dua etmesini istiyordu. Yaren biraz daha iyiydi. Bu gece burada bekleyecek, Yaren tam olarak iyileşsin, öyle gidecekti.

Sabah olmuş tan yeri ağarmak üzereydi. Ezan sesine uyanan Ahmed abdest almak için dışarı çıktı. Kimseyi rahatsız etmemek için çaba gösteriyor, ama bu çabası sonuçsuz kalıyordu. Karanlıkta görmemişti, çarpmıştı bir yere. Herkes biranda uyanmış, Ahmed'i görünce karşılarında şaşırmışlardı. Biraz tebessümden sonra;

- Namaz vaktidir rahatsız etmek istemezdim.

Ahmed'i uyandıran neydi? Anlam veremeseler de sormayı ihmal etmedi Ali Bey.

- Evladım sende her zamankinden farklı bir şey var. Sanki seninle gelen bir kişi daha gördüm buraya.

Ahmed gülümsemişti. İlk başlarda kendinde de oluyordu böyle göz önüne gelen hayaller, sonraları alışmıştı. Artık daha da ilerlemişti maneviyatını.

- Tarikat, şeriatın yaşanır halidir Efendim. Himmet Baba böyle demişti bana.

- Himmet Baba da kim?

- Eğer kim olduğunu öğrenmekse gayeniz buyurun gidelim yanına.

'Anlat ki gidelim evladım' demişti Ali Bey. Namaz kılındıktan sonra Ahmed herkesi toplamış yola koyulmuşlardı. 'Yolda anlatırım o halde' demişti. Şimdi anlatıyordu.

Himmet Baba gönlünü Allah'a vermiş bir Gönül Dostu. Her gelene kapısı sonuna kadar açıktır. Gittiğimizde bunu daha da iyi anlarsınız. Anlatmaya gerek yok aslında anlatacak bir şey de yoktu belki. Görmek, anlamak gerekliydi. Böyle düşünüyordu Ahmed. Yolda giderken Ali Bey hiç bu kadar huzurlu olmamıştı. Sanki bir el kendini çekiyor ve bırakmayacakmış gibi sıkıyordu. Bir filmde görmüştü. Hacı Bayram-ı Veli (k.s.) Hz.lerini anlatan film.

"Müridleri Hacı Bayram'a zincirle bağlıdır. O Ankara'dan çekse, müridi Halep'te de olsa döner gelir." diyordu, hatırlamış tebessüm etmişti bir anlık, yoksa zincir mi vardı boğazında. Yok, kalbi dayanmayacak gibi atıyordu, heyecan basmıştı. Belki de Aşk ile dolmuştu her yanı. Yaren babasında ki bu değişikliği fark etmiş;

- Ne oluyor baba neyin var yoksa sende mi hastasın?

- Yok, bu başka bir hal anlamadım bende kızım.

Muhammed Mirza stajını yapmak üzere başka bir ülkeye gitmişti. Olanlardan haberi yoktu. Doktorasını tamamlamak için hızlanmış muayenehanesini genişletmek istiyordu.

NurefşanWhere stories live. Discover now