Korkuyorum

40.4K 1.6K 623
                                    

''Dinliyorum'' diyen Lal'e baktım. Anlatamazdım. ''Bilmiyorum'' dedim. ''Bunu ben bile henüz çözemedim. Belki programda bir sorun vardır ne bileyim'' Yine de güzel uydurmuştum. ''Hem sana neden yalan söyleyeyim ki Lal!'' dedim. 

''Çok garip'' dedi. ''Ama göreceksin Güneş, neler karıştırdığını öğreneceğim.'' Anlıyorum (!)

..

Bu sabah erken kalktım. Bu salak okul yok bir şey yok neden mi erken kalkıyor? Sanki başka seçimim var da. Fotoğrafçılık klübü (!) (!) (!) Annemle birlikte evden çıkacağıma inanamıyorum. Çok erken. Yüzümü yıkayıp kahvaltı yaptktan sonra altıma bir pantalon geçiriverdim. Üstüme de siyah bir tişört. Saçlarım için de fazla uğraşmadım. Sadece tarayarak evden çıktım. Bir şey unutuyordum sanki. Tabi ya annemi.

''Anne ben gidiyorum!'' diye bağırdım. İki saniye sonra cevap verdi. ''Bekle Güneş çantamı alıp geliyorum.'' dedi. Birlikte evden çıktık. Sanki unuttuğum tek şey annem değil gibiydi. Çok önemli bir şey olsa unutmazdım değil mi? Köşede annemle yollarımız ayrıldı. Lanetli evin olduğu köşede. Burada yaşadığım sürece o ev karşıma çıkacaktı ve o yüz gözümün önüne gelecekti. Kapının önüne yaklaşmak istedim. Sanki bir şey beni içeri çekiyordu. İçerideki kameram... Artık yeni bir kameram vardı ama...

Yok!? Unuttuğum şey kamerammış! Fotoğrafçılık kursuna giderken kamerasını unutan ilk kişi olarak tarihe geçebilirim. Eve mi dönmeliydim. Evet! Harika (!)

..

Koşarak eve geldim. Kapıyı Lal'in hala uyuyor olma ihtimaline karşılık kendi anahtarımla açtım. Odaya girip masanın üstünden kameramı kaptım. Lal uyanmış olmalı. Ona bakmadan evden çıktım. Saat kaçmış bakalım... 08.14. Çok değil, 14 dk geç kalmışım.

Kapının önüne geldiğimde binayı süzdüm. Büyüktü. Yaklaşık 10 kat vardır. İçeri girdiğimde saatin 08.30 olduğunu gördüm. Benim gideceğim kat neredeydi? Cebimden kağıdı çıkarıp baktım. İlk iki kat resim, 3. ve 4. kat fotoğrafçılık, 5. ve 6. kat. Sanırım bu kadarına bakmam yeterli. Koşarak asansöre bindim. Kapanması için düğmeyi sökercesine bastığım halde yarım saat kapanamamış gibi gelmesi sadece bana mı oluyor acaba? İndiğim an farkettim ki benim nereye gitmem gerektiğini bilmiyorum.

''Yardım edebilir miyim?'' diyen bir ses geldi. Arkamı döndüm. 20- 21 yaşlarında birisi vardı karşımda. ''Ben fotoğrafçılık sınıfımı arıyorum ama hangi sınıf bana söylenmedi'' dedim. ''Sadece bir sınıf olduğu için olabilir'' dedi ve güldü. Çok komik çok(!) 

Peşinden sınıfa gittim. İçeri girdik. Orada yaklaşık 10 kişi vardı. Beklediğimden az. Fotoğrafçılığa ilgi ne kadar da düşmüş. Hala adını bilmediğim o kişi yine onun yaşlarında görünen bir kişinin yanına gitti. Sonra sınıftan çıktı. Diğer kişi lafa girdi. ''Herkes buraya bakabilir mi?'' dedi. Herkesin ona baktığından emin olup devam etti. ''Bu arkadaşınız ilk gün heyecanı olsa gerek biraz geçikti'' dedi. Sanırım bu açıklamayı benim yapmam gerekiyordu.

''Kendini tanıtmakla başlayabilirsin mesela'' Bunu bana söylemişti. ''Adım Güneş, buraya herkes gibi fotoğrafçılık için geldim.'' başka ne söyleyebilirdim? ''16 yaşındayım.'' Sanırım yeterli. Arkadan birisinin sesi geldi. ''Annenle babanın ne iş yaptığını da söylemek ister misin?'' Herkea gülmeye başladı. Öğretmen olduğun kişi yanıma gelip kulağıma fısıldadı.

''Kendini tanıt derken bahsettiğimiz bu değildi'' dedi. ''Ya neydi?'' dedi. ''Eğitim kitapçığını okumadın mı?'' dedi. Elime bile geçmeyen kitap mı? Neyse. ''Okumadım'' diye geçiştirdim. Elime bir kitap tutuşturdu. Okumam için. Baya inceydi. Yanılmıyorsam 5 sayfa. Okudum.

1.5 Burada amaç takma isimlerle eğlenceli bir eğitim görmektir.

Güldükleri şey bu mu? Kimlikleri gizli bir deste öğrenci. Çok havalı (!) Hacanın yanına gittim. ''Bu spn madde çok saçma'' dedim. ''Fotoğrafçılık için yeni bir dönem ama sen kendini tanıttığına göre burada kalabilir misin emin değilim.'' Hala saçma. ''Ama takma adım Güneş, bende bunu söylemiştim zaten.'' Çok güzel konuya bağladım. Harika!

Arkada boş bulduğum bir yere geçtim. Herkes bir arkadaş grubu bulmuştu bile. Yine yalnızım. Yan tarafımdaki iki kız dikkatimi çekti. İyi arkadaş olabilirdik. ''Merhaba'' dedim. Kızlardan biri bana döndü. ''Selam.'' Tereddüt ettim ama bir şey olmaz. ''Benim adım Güneş, daha doğrusu takma adım Güneş.'' 

Sarışın elini uzattı. ''Benim ki de Fare.'' dedi ''Güzel isimmiş.'' dedim. Takma ismimi seçmek için gerçekten bir fırsatım olsa bende kendime hayvan ismi mi seçerdim acaba? Yanındaki kız elini uzattı. ''Ben de Mavi.'' Ne güzel isimleriniz var sizin öyle. Bunu kendi içimden söylemiştim. İlk gün için fazla garip. 

..

Tüm gün boyunca iki arkadaş edinmek iyi mi? Çıktığımda eve dönerken Miray'ı aradım. ''Alo Güneş! Nasıldı ilk gün.'' dedi. ''Nasıl olsun, bir saniye ben sana bugün kursa başlayacağımı söylemedim!'' dedim. Yanındaki gülüşmelerden anlıyordum ki yalnız değildi. ''Miray yanında biri mi var?'' Tekrar gülüştüklerini duyabiliyordum. ''Güneş sonra ararım kapatmalıyım.'' dedi ve telefonu kapattı. Telefonu cebime koyunca evin önüne geldiğimi farkettim. Benim evimin değil, lanetli evin.

En son girecekken buraya girmeme bir şey engel olmuştu. Sanki birisi.. Birisi mi vardı en son geldiğimde? Hatırlayamıyorum. Başım çatlayacak gibi. Burada bir şey ya da birini görmüştüm. Tek hatırladığım buydu. Kameramı duvara bıraktım. Bir kamera daha içeride kaybedemezdim. Etrafıma bakmadan eve girdim. O kutuyu bulacaktım. Mail'ime gelen. Alt kata insem... o aynayı tekrar görmek istemiyorum. Üste çıkayım. 

Gıcırdayan tahtaların tekrar çökmesi korkusuyla yukarı çıktım. Aydınlıktı. Merdivenin arka tarafında bir oda vardı oraya girdim. Büyük bir pano vardı. Üzerinde çoğu kararmış resimler. Pencereden gelen ses ile yerimden sıçradım. Yavaşça camdan uzanıp aşağı baktım.  Arkamı döner dönmez bir şeye çarptım. Kokusu ceset gibiydi. Koş!! Uçarak -neredeyse uçarak- evden dışarı attım kendimi. O şeyin ceset gibi koktuğunu nasıl söyleyebilmiştim? Ceset nasıl kokar bilmiyorum ki? 

Kameramı duvardan alıp eve koştum. Eminim mail adresime yeni bir resim gelmişti. Kapıyı çaldım. Lal açana kadar ayakabılarımı çıkardım. ''Merhaba Lal.'' dedim. Bir şey demeden içeri girdi. Bende ardından girdim. Odama girince Miray ve Derin'i gördüm.

''Miray hanım beni görmeye mi gelmiş?'' Dedim. Telefonu kapattığı için yüz vermiyordum. ''Sabahtan beri buradayız Güneş, seni bekliyorduk.'' dedi. ''Gülüşmeleri duydum.'' dedim. ''Bazen saçma sapan konuştuğunu biliyor muydun'' dedi. Ne yazık ki biliyordum. Onlar gitmeliydi. Yoksa nasıl o fotoğraflara bakardım. Bilgisayarı kendime doğru çevirip mail'ime girdim. Bir fotoğraf gelmişti bile. ''Güneş gizli işler çeviriyor gibi.'' Bunu Derin söylemişti. İkisi birden bana doğru gelince fotoğrafı açamadan başka sekme açtım.

..

Akşama doğru gittiler. Zaman geçmek bilmiyor gibiydi. Yağmur başlamıştı tekrar. Lal'in yokluğunu fırsat bilip fotoğrafı açtım. Alttan yüklenmeye başladı. Bu Lal'di. O eve gitmiş olamazdı. Sonra telefonum çaldı. Lal arıyor. Hemen açtım. 

''Ne oldu Lal, bu yağmurda nereye gittin?''

''Korkuyorum Güneş.'' Sesi inanılmaz.... Telefonu elimden düşürdüm. Bu anı daha önce yaşamıştım. Dün sabah. Yerdeki telefondan bir ses geldi.

''Korkuyorum Güneş, korkuyorum.''

 

Kamera | WATR yaz '14 En Iyi Korku HikayesiWhere stories live. Discover now