first

1.2K 85 86
                                    

Hızla önündeki kapıyı açıyor ve bulunduğu binanın terasına ulaşıyor Hoseok. Merdivenleri hızlı çıkmasından kaynaklanan derin nefes alışverişleri çatının en ucunda ayakta dikilen gence ulaşıyor. Ama genç bunun olacağını bildiği için önemsemiyor bile.

"Saçmalıyorsun Jungkook!"

Hızlı nefesleri normal düzenine yavaş yavaş dönmeye başlarken bağırıyor Hoseok. Ama sesi sanki biraz ilerisinde duran gence ulaşmıyor.

Hızlı ama temkinli adımlar ile önündekine ilerliyor ve yaklaşık bir metrelik bir mesafe kalınca hızla öne uzanıp kolunu tutuyor ve kendine doğru çekiyor. İkiside yalpalayarak yere düşecek gibi oluyor ama düşmüyorlar. Jungkook kolunu hızla diğerinin elinden kurtarıyor ve bağırmaya başlıyor.

"Seni sevmiyorum anlamıyor musun? Eşcinsel değilim ben! Neden peşimde dolaşıp duruyorsun?!"

"İnsanlar birbirlerini sadece senin bahsettiğin şekilde sevmezler Jungkook. Hiçbir şey anlamıyorsun!"

Jungkook gözlerini sertçe önündeki kahkülleri iki yana ayrılmış ve yüzü biraz önce koşmasından dolayı hafif kızarmış olan gence dikiyor. Evet, kesinlikle onun peşinden bu kadar koşup her daim yanında olma isteğini anlayamıyor. Anlamak istediğini de sanmıyor.

Hoseok'u umursamadan hızla yanından geçip kapıya ulaşmak için adım atıyor ama bileğine dolanan el yüzünden başaramıyor.

"Biz konuşmadan önce hiçbir yere gidemezsin."

Ne kadar bu duruma sinirlense de Hoseok'un konuşmadıkları takdirde hiçbir şekilde peşini bırakmayacağını biliyor. Yüzüne baygın bir ifade yerleştiriyor ve kollarını birleştirip kafası ile Hoseok'a devam etmesini işaret ediyor.

Bununla birlikte Hoseok Jungkook'un şu an ne kadar sevimli olduğu düşüncesiyle kafasını yere doğru eğiyor ve hafifçe kıkırdıyor. Ama bu hareketi sadece Jungkook'u daha çok sinirlendiriyor.

"Konuşmaya başlasan iyi edersin. Aksi halde izninle burdan defolup gideceğim."

Hoseok onun gözlerine odaklanıyor ve yüzünde küçük bir tebessüm ile sakin bir tonda konuşmaya başlıyor.

"Son derse yine girmeyecek misin? Zil henüz çaldı yani hala yetişebiliriz."

Jungkook tepkisizce karşısındaki gence bakmaya devam ediyor. Genelde kendisine dengesiz denmesine rağmen onun yaptıklarına bir anlam veremiyor. Derin bir nefes alıp gözlerini biraz ilerisinde olan kapıya çeviriyor.

"Buraya sırf bunu söylemek için mi geldin? Üstelik eğer beni bu kadar takip ediyorsan benim hakkımda birşeyleri çoktan öğrenmiş olman gerekirdi. Son derslere genelde girmeyip burada takıldığımı falan. Hayal kırıklığına uğradım."

Son cümlesini söylerken dudaklarını hafifçe büzüyor ve farkında olmadan karşısındaki gencin zor zamanlar geçirmesine sebep oluyor.

"Sana yardım etmek istiyorum. Ama bana izin vermiyorsun."

Dudaklarından çıkan kelimeler ile kafasını yana eğiyor Hoseok. Jungkook ise anlamsız derecede yüksek bir kahkaha atıyor sözlerine karşılık. Ardından gözlerini hiddetle Hoseok'a dikiyor.

"Kimsenin yardımına ihtiyacım yok benim! Sen git kendi aptallığına yardım et. Birinin peşinden bu kadar koşarak ona sevgini gösteremezsin. Onu anca sıkarsın."

Kendisinin Jungkooka olan hislerinin fark edilebileceğini elbette biliyor Hoseok. Ama bu onun her defasında yüzüne kendi isteğiyle olmayan ve engelleyemediği bu durumun vurulabileceği anlamına da gelmiyor. Ne kadar seviyorsa aynı zamanda bir o kadar da nefret ediyor Jungkooktan.

"Beni anlayamazsın Jungkook. Karşı cinsine değil de hemcinslerine ilgi duyma hissini hiçbir zaman anlayamazsın sen."

Duyduğu şeylerin ardından Jungkook gözlerinin kısılmasını sağlayacak şekilde gülümsüyor ve ilk defa dudaklarından birisine kendisi hakkında kelimeler dökülüyor.

"Beni anlayamazsın Hoseok. Hemcinsini bırak kimseye hiçbir duygu hissedememe hissini hiçbir zaman anlayamazsın sen."

.
.
.

numb; hopekookOnde histórias criam vida. Descubra agora