second

645 70 85
                                    

Önüne çıkan taşa küçük bir tekme atıyor Hoseok. Ardından derin bir nefes alıyor. Bay Young bugün okula gelmediği için biyoloji dersleri boş. Herhangi bir yetişkin olmadan sınıf arkadaşlarıyla yalnız kalıp saçma sözlerini dinlemek istemediği için ne kadar derse hiçbir öğretmen girmesede dışarı çıkmak yasak olduğundan dersten kaçıyor bugün.

Sakin adımlarla okulun arka bahçesini turladığı sırada en köşedeki bankta birisinin oturduğunu fark ediyor. Yavaşça oraya yürümeye başladığında sonunda oturan kişinin kim olduğunu anlıyor ve adımlarını hızlandırıp Jungkookun yanına ulaşıyor. Çocuğun yanına oturduktan sonra yaşadığı şeylere rağmen bastıramadığı gülümsemesiyle konuşmaya başlıyor.

"Hey Jungkook!"

Jungkook ise kafasını ona çevirmeden yandan ters bir bakış atıp gözlerini tekrar biraz ilerisinde duran ağaca sabitliyor. Hoseokun her zaman bu kadar enerjik olabilme yeteneğine göz devirmek istiyor.

"Eşcinsel ve problemleri olan birisine göre çok mutlu görünüyorsun." Ardından bir şeyi yeni fark etmiş gibi yaparak parmaklarını şıklatıyor. "Ah doğru, sen her zaman böylesin. Unutmuşum kusura bakma."

Hoseok ise biraz önce Jungkookun gözleriyle taciz ettiği ağaca gözleri dikili bir şekilde hafif tebessüm ediyor.

"Sen de denemelisin bir ara. Diğerlerini umursamayıp aynı zamanda mutlu olmak iyi bir çözüm."

"Aptallar için, evet öyle."

Jungkookun kelimeleri ile gözlerini devirip kıkırdıyor Hoseok.

"Her şeyi bozmakta üstüne yok cidden."

Jungkook hala gözleri ile ağacı taciz etmeye devam ediyor ama yanındakinin sürekli kıkırdayıp gülmesi onun üstüne atlayıp yüzünü yumruklama isteği uyandırıyor içinde.

Bir süre sessizce oturuyorlar. Koca bahçede sadece ağaçlardan ve yerdeki yapraklardan gelen hışırtılar var.

İlk sessizliği bozan Hoseok oluyor.

"Neden... neden insanlardan bu kadar nefret ediyorsun Jungkook?"

Gülüyor Jungkook. Kafasını iki yana sallayıp gülüyor.

"Neden nefret etmeyeyim? Sevilecek pek bir yanları yok."

"Her insanın sevilecek bir yanı vardır. En kötülerinin bile."

Ciddi bir şekilde konuşan Hoseok ile kafasını yana çevirip ifadesiz bir şekilde ona bakıyor Jungkook.

"Eşcinsel olunca insanlar etrafı gökkuşağı olarak görüyor herhalde. Yaptığın ve söylediğin hiçbir şeyi anlamlandıramıyorum Hoseok."

Hoseok çocuğun ondan küçük olmasına rağmen saygısız seslenişini her zamanki gibi görmezden geliyor.

"Neden her zaman eşcinselliğe vuruyorsun Jungkook? Başka şeylerden de konuşabiliriz."

Jungkook onu duymazlıktan geliyor her zamanki gibi.

"Şu dünyada beni seven tek bir insan var ve o da eşcinsel. Evren benimle gerçekten oyun oynuyor!"

Hoseok ona anlamsızca bakmaya devam ediyor. Jungkookun neden böyle davrandığını hiçbir zaman anlayamıyor. Ama onu ilk gördüğünden beri kendini ona çekiliyormuş gibi hissediyor. Yaşama sevincinden arınmış ruhunun gözlerinde küçük bir ışıltı görüyor gibi oluyor bazen konuşurlarken. O küçük ışıltı bile onu gün boyu mutlu etmeye yetiyor. O ışığı görmenin cinsiyet ile ne alakası var diye düşünüyor. Sevgiyi herkese hissedebilir bir insan ona göre. Cinsiyet önemli değil.

"Baksana. Şu aralar gayler kızların arasında popüler falan diye mi bu yola girdin? Bence yol yakınken dön ve bu tercihten vazgeç."

Gözleri karşıya bakarken cevaplıyor onu Hoseok.

"Tercih değil."

Uzun bir süre sonra konuşması ile ona doğru dönen Jungkook kaşlarını çatıyor ve alaylı bir şekilde konuşuyor.

"Nasıl değil? Gayler kızlar yerine erkekleri sevmeyi seçmiyor mu? O zaman bu bir tercih değil mi?"

"Değil. İnsan seveceği insanı seçemez Jungkook. Bu bir yönelimdir. Bir süre sonra karşı cinsin değil de hemcinslerinin ilgini çekmeye başladığını fark edersin. Hem eğer tercih olsa insanlar toplumdan dışlanma ihtimalini bu kadar kolay gözardı edebilir mi? O kadar da basit bir şey değil bu."

Derin bir nefes veriyor Jungkook. Bu tür konuşmalar başını ağrıtıyor. İnsanları sevmeyi anlayamıyor hiçbir zaman. Bırak hemcinsini sevmeyi karşı cinse bile hiçbir ilgisi bulunmayan birisine neden bunları anlatıyor ki Hoseok? Saçma buluyor. Hepsi çok saçma ona göre.

"Kendine gel. Onların hepsi yalan. Kim kafanı bu boş sevgi şeyleri ile doldurdu bilmiyorum ama sana uyarı. Hayat o kadar da tozpembe değil."

Jungkook birden ayaklandığında Hoseok çocuğun dediklerini sorguladığı alemden dünyaya geri dönüş yapıyor.

"Nereye gidiyorsun?"

Pantolonunu silkeleyen çocuğa konuştuğunda Hoseok Jungkook boş bir şekilde bakıyor ve kendini taklit ederek kalkmak üzere olan Hoseoka kaşlarını çatıyor.

"Beni takip etme. Yalnız kalmak istiyorum."

Hoseok tekrar yerine oturduğunda Jungkook arkasına bile bakmadan yürüyor ve en sonunda okulun kapısına varıyor. Kapıdan içeri girdikten sonra bile arkasından bakan Hoseok ise derin bir nefes veriyor dışarıya. Ne doğru ne yanlış ayırt edemiyor artık.

Belki de en iyisi boşvermek diye düşünüyor. Ama bu da Hoseokun yapmayı başarabileceği en son şey olduğu için beyninin içinde kendini tekrar düşünce havuzuna itiyor.

.
.
.

numb; hopekookTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang