-14-

5K 235 24
                                    

Normalde vote ve yorum sınırı yapmayı düşünmüyordum ama cidden vote ve yorum çok düşük bu yüzden bölümün sonunda sınırı görebilirsiniz. Yine de yorum yapanlar için teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenirsiniz :D

Aaron'ın silüeti git gide küçülürken umutsuzca adımlarını izlemeye devam ettim. Bazı zamanlar mantığımı kullanamadığım gerçeği çoğunlukla işleri berbat ediyordu. Fakat beni asıl çıkmaza sürükleyen kararsızlıklarımdı. Kendi düşüncelerim ve bir başkasının mantığı arasında kalmak.

Ben dalgınca bakmaya devam ediyorken Aaron çoktan görüş açımdan çıkmış ve yerini yabancı simâlara sahip başka insanlar almıştı. Baygın bakışlarımı karşı caddedeki kendine özgü bir hoşluğu olan eski müstakil eve kaydırdım. Şu modern villalardan çok, eski ama bakımlı görünüme sahip bir evdi. Yeni farkettiğimden değilde, her zaman ilgimi çeken duygusal havası beni etkiliyordu. Bahçesindeki posta kutusunun hemen yanında bulunan eskitme takımın bir parçası olduğunu tahmin ettiğim sandalyeye baktım. Neden dışarda posta kutusunun hemen yanında durduğunu uzun zaman önce öğrenmiştim. Ama boş olması beni tereddüte düşürmüştü. Saate baktığımda daha üçe birkaç dakika vardı. Karşı caddedeki evin kapısı açıldı ve bayan Dauphin acelesiz adımlarla posta kutusuna doğru yürüdü. Elindeki zarfı incinecekmiş gibi hafifçe tutarken fransız kadınlarının zerafetini kanıtlar gibiydi. Oturdu ve zarftan bir kağıt çıkarıp okumaya başladı. Onunla konuşmak istiyordum ve beni dinleyeceğine emindim ama şu an zamanı değildi.

Bayan Dauphin'ın durumu onu tanımayan biri için oldukça saçma gelebilir zira çoğu tanıyan ya da tanımayan için de öyle zaten.

Her gün saat üçte elinde zarfla dışarı çıkar, mektubu okur, posta kutusuna zarfı bırakır ve güneş batıncaya kadar eskitme sandalyesinde otururdu. Ağzını dahi açmadan önce mektubu okur, bitincede gözlerinden okunan sabırsızlıkla gün batımını beklerdi. Kışları bu oldukça uzun sürse de halinde sıkılmışlıktan eser olmazdı. Yazları zarif döklümlü soluk renkli elbiseleriyle kışlarıysa üstüne güpürlü hırkalarından giyer omuzlarına da kalın şalını sarardı.

Söylenenlere göre gençken aşık olduğu adam bir denizciymiş ve her gün ona mektup yazarmış. Adamla birbirlerine anlatılamaz bir aşkla bağlılarmış. Bir süre sonra sevdiği adamdan ne mektup ne haber alır olmuş. Artık onu sevmeyi bıraktığını düşünen bayan Dauphin üzüntü dolu seneler geçirmiş. Oldukça uzun bir zaman geçip bayan Dauphin'ın annesi öldükten sonra eşyalarını toplarken bir kutuda yüzlerce zarf bulmuş. Hepsi de sevdiği adamdanmış. Annesi o adamla görüşmesini istemediği için saat tam üçte posta kutusundan mektupları alır saklarmış. Bayan Dauphin bunu öğrendiğinde onca sene sonra ona ulaşmaya çalışsada sevdiği adam çoktan bir deniz kazasına kurban gitmiş. O günden beri hergün saat tam üçte çıkar sevdiği adamın annesinin sakladığı mektuplardan herhangi birini okur ve mektuplar bittikçe posta kutusundan sanki sevdiği adam atmışçasına tekrar alır okurdu. Kocasının ölmediğini düşündüğünü ve adama hala aşık olduğunu söylerlerdi. Bayan Dauphin'ı burada kime sorsanız deli kadının teki der. Oysa birilerine bazı şeyleri anlatmak istediğim zaman onunla konuşurdum. Onu tanıdığımdan beri her zaman beni dinlerdi. İnsanların onun için çatlak demesi fazlasıyla kabaydı. Deli olsa bile en azından duyguları vardı. Ayrıca benim için oldukça değerli biri olduğu gerçeğini de değiştirmez.

Odama girip balkon kapısını kapattım ve yatağıma uzandım. Komidinden kitabımı alıp okumaya başladım.

Havanın kararmaya başladığını farkettiğimde kaç saat boyunca kitaba gömüldüğüm hakkında bir fikrim yoktu. Altıma taytımı ve üstümede yarım kollu salaş tişörtümü geçirip küçük bir kız çocuğu edasıyla koşarak aşağıya indim. Anneme bayan Dauphin'a gideceğimi haber verip evden çıktım. Karşı caddeye geçtiğimde ön bahçe boştu. Müstakil evin arkasına dolanırken adınlarımı hızlandırdım. Bayan Dauphin arka bahçesinde masaya oturmuş fransız zerafetinden ödün vermeden fincanını kavramıştı. Ona yaklaştığımı farkettiğinde gözlerini büyüterek içten bir gülümseme takındı.

KusursuzWhere stories live. Discover now