Bölüm 8

399 16 5
                                    

Yatağında yatmaktan sıkılmış olan Ayla haftalardır başında bekleyen anne ve babasına baktı, perişan bir haldeydiler yerinden hafifçe dogrularak konuşmaya başladı.
"Anne baba bence eve gidip biraz dinlenmelisiniz hem ben daha iyiyim beni merak etmeyin" dedi.
Annesi "olmaz kızım seni yalnız bırakamayız burada" dedi. Ama Ayla'nın ısrarı üzerine dayanamadilar. Annesi hemen ekledi "biz gidince Burak'ı ararim o gelsin yoksa aklım sende kalır."
Ayla başını sallar vaziyette onayladı.
Artık oda da yalnızdı etrafına bakındı pencereden gelen güneş havanın güzel olduğunun kanıtıydı ama ne yazık ki Ayla henüz ayağa kalkamiyordu. Ne büyük nimetmiş nefes almak, yürümek, tek başına hareket edebilmek diye dusunmeden edemedi. Vücudunda hala ağrılar mevcuttu ama iyileşmek için çaba sarf ediyordu. İç çekti,yatağın yanında annesinin oturduğu sandalye gözü ilişti boştu belki bir an pişman oldu onları gönderdiği için. Dudaklarını ısırdı güzel şeyler düşünmeye başladı. Buradan çıkınca yapmak için ertelediği her şeyi yapmaya karar verdi bu zamana kadar aklına ölüm gelmediği için ertelediği şeyleri yapmalıydı. O bunları düşünürken odanın kapısı çaldı. İçeriye giren kişi polis memuruydu. Yüzünde hafif tebessumle Ayla'ya yaklaştı.
"İyi günler hanim efendi geçmiş olsun benim kaza ile ilgili ifadenizi almak için buradayım."
Ayla nazik bir ses tonuyla "teşekkür ederim."
Memur "olayı baştan anlatmanızı istiyorum nasil gelişti her şey?
Ayla boğazını temizleyerek  derin nefes aldi ve olayı olduğu gibi anlattı ama sanki tekrardan yaşamış gibi tüyleri diken diken oldu, boğazı kurudu bir süre sessizliğe gömüldü. Araya polis memuru girerek "peki yüzünü görmediniz mi?"
"Hayır girmedim maalesef arkadan eliyle ağzımı kapattığı için göremedim, elinden kurtuldugumda ise korkudan arkama bile bakmadan kaçtım oradan."
Soracağı bir şey kalmayan polis memuru "peki öyleyse şimdilik araştırmaya devam edeceğiz eğer bir gelişme olursa size bildiririz" diyerek odadan çıktı.
Ayla bu hale nasıl geldiğini tekrar hatirlamisti, "neden" diye sormadan edemiyordu kim ne istemişti ki Ayla'dan düşünememeye karar verdi çünkü düşündükçe korkuyordu. Her kim ise canına kastetmisti, ellerini sıktı; belkide uyusam daha iyi olacak düşüncesi ile gözlerini sıkı sıkı yumdu. Bir iki damla yaş süzüldü gözlerinden  uyudu mu uyumadi mı bilmiyor gözlerini açtığında tekrar tekrar kırpıştırdı. Yanı başında boş duran sandalye artık doluydu, Uraz oturduğu sandalyeden kendisine bakiyordu. Yataktan doğrulmaya çalıştı ama beceremedi, nasil davranacağını ne tepki vereceğini bilemedi.
Uraz  yüzündeki gülümseme ile konuşmaya başladı.
"Gelmem bu kadar uzun sürdüğü için kusura bakma, geçmiş olsun" diyerek bitirdiği cümle Ayla'nın kalbinde kelebekler uçuşmasına sebep olmuştu
Karşısında ki bu adamın gözlerinin kahverengisi, gülünce yüzünde oluşan kıvrımlar, dağınık sevdiği saçları, güven veren sesi onu daha da kendine çekiyordu. Hiç istemediği kadar istedi belkide şu an da Uraz'a sarilmayi, sarilmayi bırak günlerce onunla karşılıklı oturup seyretmek istedi onu. Şu zaman kavramını unutup defalarca kez bu anı yaşamak, yüzünün her bir zerresini aklına kaziyip asla unutmamak için nelerini vermezdi.
İç sesinden sıyrılıp Uraz'a cevap verdi hiç olmadığı kadar utangaç bir tavirla.
" teşekkür ederim geldiğin için"
Elinde duran çiçekleri Ayla'ya uzatirken Yunus Bey'i göremedim yok mu acaba?
"Evet onları dinlenmeleri için eve yolladim çok bitkin düştüler benimle ilgilenirken Burak gelecek benimle kalmak icin" dedi.
Uraz başını anladim şeklinde salladı
"Sana birde kitap getirdim sıkıldığında okursun belki hatırladığım kadarıyla lisede kitap okumayı seviyordun."
Ayla birisi tarafindan önemsenmek özellikle kalbini hizlandiran adam tarafindan düşünülmek sevincini ikiye katladı, istemeden de olsa yüzünde tebessüm belirdi.
"Evet doğru hatirliyorsun çok seviyorum hala sıkıntıdan patlamak üzereydim bende yataktan kalkamiyorum, pencereden dışarıyı bile seyredemiyorum" derken Uraz'la buluştu gözleri kısa süre için. 
Uraz "istersen bir çok kitap getiririm sana istedigin başka şeyler varsa bana mesaj atman yeterli.
Ama numaram yok demi? cebinden kagit ve kalem cikararak numarasini yazıp uzattı.
Kağıdı alarak yastığının altına iliştirdi Ayla. Uraz kazayla ilgili Ayla'nın ne kadar hatırlayıp hatırlamadığı ya da adamin yüzünü görüp görmediğini merak ettiği icin sordu, aldığı cevap memnun etmişti onu yüzünü görmediği bir adami nasil bulabilirlerdi ki diye geçirdi içinden. Bir gözüde Ayla'daydı çünkü suratından huzursuzluk okunuyordu hemen "İyi misin" Sana su getireyim bekle hizlica çıktı. Uraz'ın arkasından bakan Ayla ağlamamak için sıktı kendini, karşısında ki adama bu yönünü gösteremezdi. Elinde su ile gelen Uraz Aylaya vererek sandalyesinde yerini aldi "özür dilerim sana hatirlatmamam gerekirdi"
Gözleri hafif kızarmış olan Ayla Uraza baktı
"Hala korkuyorum" gözlerimi kapattigimda tekrar ayni şeyleri yaşıyorum derken Urazdan bir şeyler bekliyor gibi bir hali vardı çaresizce ne yapabilirdi ki "O"
Uraz gözlerini kaçırarak buna sebebiyet verdiği için bir kez daha kendini suçladı, ertelemiş olduğu bu görüşmeden ne kadar kaçsa da işi bahane etsede yüzleşmişti ne diyeceğini bilemedi karşısında ağlamakli duran yaralı kadının yaralarını sarmak istedi mümkün değildi. Titreyen sesi ile "her şey geçecek inan bana" diyebildi. Daha fazlada duramazdi zaten izin isteyerek ayrıldı. Uraz'ın gelişiyle bir nebze olsun hayat bulmuştu hiç gitmesin istedi kalbinin derinliklerinde giden Uraz'ın arkasindan bakarken.
Odadan çıkan Uraz olanlardan haberi olmayan bu kızın yüzüne nasil baktığına inanamadi, eliyle sıkışan kalbini tuttu derin derin nefes aldı; hiç olmak istemediği bir kişi olmuştu. Dışarıdaki bir banka oturdu olanları unutmak istercesine ellerini yüzüne götürdü saçlarını karıştırdı. Verdiği sözü hatırladı artık kimsenin canını yakmayacaktı ama yine birisinin canını yakmisti, telefonunu çıkarıp uzun uzun bir resime bakıp iç çekti.
Evet Uraz'ın gözlerinden yaşlar yanaklarindan aşağıya süzülüyordu, bir adamın çaresizliğine kanıt olarak.
Gözyaşlarını silerek telefonu cebine koydu içine işleyen bu acı yüzünden okunuyordu her şeyi unutmak istercesine ayağa kalkıp arabasina binerek kayıplara karıştı.
....
Şirkete gitmek yerine yaptığı bir kaç telefon görüşmesinden sonra arabasını daha da hızlandırarak ıssız bir depoya geldi, arabasindan emin adimlarla inerek gözleri birini aradığını belli ediyordu. Etraf fazlasiyla yıkık döküktu ilk bakışta anlaşılıyordu daha fazla etrafa göz gezdirdi yavaş ve dikkatli bir şekilde deponun kapısını araladi eski olan bu kapı açılırken gıcırdama sesi çıkardı.
İçeriye süzüldü bir iki adim sonra hedefini bulan bir avci misali karsindaki adama vurmaya başladı.
Neye uğradığını anlamayan adam bir an afalladi ama oda altta kalmiyordu yumruklar, ve tekmeler havada uçuştu. Uraz hıncını alamamış var gücüyle düştüğü yerden kalkarak
"Hangi elinde tuttun ağzını sağ elini göstererek bu mu söyle bu mu?  Diyerek büküyordu kolunu aci icinde bağıran adam
"Abi kimden bahsediyorsun bilmiyorum" dedi.
Bu sözler üzerine Uraz "korkutmak istediğin kız senin yüzünden ölüyordu az kalsın ama sen hatirlamiyorsun öyle mi?
Dakikalar ssonra her ikisinin yüzünden de kanlar akiyordu ama Uraz adamin pestilini çıkarmıştı orasi kesindi yorulduktan sonra " eğer o kızın yakınında bir daha görürsem seni daha kötüsü olur unutma" sesi depoda yankilanirken içi birazda olsa rahatlamıştı ağzında ki kanı yere tükürüp yerde yatan adama son kez bakti ağrıyan yerlerine aldirmadan birazcıkta olsa hafifleyen kalbini tutarak arasina bindi. Bugün Uraz bir çok şeyle yüzleşti uzun zaman sonra kalbini hissetmişti, uzun zaman sonra akmayan gözyaşları akmıştı, gerçekler bir kez daha kalbini kanatmıştı.

"Insanlar yaşadıkları olaylari unuttuklarını sanırlar ama bilmezler ki onlar en umulmadik anlarda tekrar kanamaya baslar..."

ZAMANSIZ MUTLULUKWhere stories live. Discover now