Bölüm 27

32 2 0
                                    


Birini severken tüm benliğinizi vererek seviniz,

Zira aksi halde onu kaybettiğinizde duyduğunuz pişmanlık ömür boyu sürer...




Hastanenin bahçesinden içeri ellerinde poşetlerle girdi rotası belliydi önce Emre'yi ziyaret edip sonrada daha önce yanlışlıkla odasına girdiği yaşlı teyzeyi görecekti. Gördüğü hemşirelere selam verip Emre'nin odasının önüne geldi, odanın kapısını açtığında hiç bozulmamış tertemiz bir yatakla karşılaştı. Hızla içeri girerek etrafı kolaçan etti. Ama yoktu!!! her zaman yerinde olan resimde yoktu.. Boş odayı izlerken buldu kendini, koridordan geçen hemşirenin kolunu tutarak Emre'yi sordu.

Hemşire" bir hafta önce taburcu edildi." dedi, gitmeye yeltenen hemşireyi tekrar durdurarak bu seferde kendine bir şey bırakıp bırakmadığını sordu. Cevap yine olumsuzdu. Morali bozulmuştu hevesi kursağında kalmıştı. Sitemli söylemde bulundu. " Bir vedayı bile çok gördü demek ki!!!." Dolan gözlerini daha fazla tutamamıştı, yanaklarından süzülen bir kaç damlayı elinin tersiyle sildi. Sonrası ise daha acıklıydı, diğer ziyaret etmek istediği teyzeyi de sorduğunda artık hayatta olmadığını öğrendi!!

Ona da bir kaç gün olmuştu, Son nefesinde bile kızının adını sayıkladığını söyleyen hemşire, bu dünyadan büyük özlemle ayrıldığını dile getirdi. Ölüm haberini alan kızı ise gelip cenazesini alarak son vazifesini de yerine getirdi. (getirmiş sayıldı)

Sancılı hayat ona hiç değilse bir dikili mezar taşını nasip etmişti. Kalp kırıklıklarının hesabını artık ahirete bırakmıştı ya da ana yüreği kızını hemen affetmesine neden olmuştu, bilemiyoruz...

...

Sararıp dökülen yapraklar ağır ağır yerle buluşuyordu. Soğuyan havalar gelen kışın habercisiydi. Geçip giden mevsimler Ayla ve Uraz'ın ailesini daha da yakınlaştırmıştı. Özellikle Atıf Bey ve Yunus Beyin aralarından su sızmıyordu. Her akşam aileler bir araya gelerek yemek yiyorlardı. E tabi nişan ve düğün hakkında da konuşmalar oluyordu. Herkesin söyleyecek sözleri vardı ancak son kararı Ayla ile Uraz verecekti.

Uraz cephesinde ise durgunluk mevcuttu, yaşadıkları son olaydan sonra evlenme teklifini bir süre rafa kaldırmıştı. Sonrasında gelen resimlere aldırış dahi etmemişti. Ayla'ya güvenmeyi tercih ederek üstünü kapattı. Sesi çıkmayan Selin ya pes etmişti ya da hain planların peşindeydi.

Emre'de o zamandan beri kendisiyle iletişime geçmedi, Demir'de köşesine çekilip iyice insanlarda kendini soyutladı, gerçi çevresinde parayla tuttuğu adamlardan başkada kimsesi yoktu. Defalarca kapısına gelen Selin'i görmezden geldi.

...

Yunus Beyin son günlerde yemek masasındaki keyifsiz halleri ev halkının gözünden kaçmıyordu, Aynur Hanımın ısrarlarına rağmen bir şey olmadığını yorgunluktan kaynaklı olduğunu söyleyip geçiştiriyordu. Babası için üzülen Ayla yemekten sonra hemen çalışma odasına çekilen Yunus Beyin yanına gitti. Başını kaldırıp kızına bakan baba "gel kızım." dedi.

Babasına sıkıca sarılarak kulağına " seni böyle görmek beni üzüyor, lütfen ne olduğunu bana anlat!" dedi.

Kısacık anda şirketin sorunlarını unuttu, hem kendisi şirketi çekirdekten buralara getirmişti, elinde avucunda ne varsa harcayarak.. küçücük bir sallantıda yerle bir olmasına müsaade etmezdi. içinden "her zaman bir çıkış yolu vardır!" sözünü tekrarladı.

İki elin yumruklarını sıkıp "merak etme baban hala yenilmez"dedi.

Öyle miydi gerçekten? beyazlayan saçları, alnında ve yüzünün bir kaç yerinde olan derin çizgiler söylediklerini yalanlar nitelikteydi. Ama sadece babasına gülümsedi.

ZAMANSIZ MUTLULUKWhere stories live. Discover now