4.6

4.3K 322 119
                                    

Kalbi yarım olan çocuklar vardı. Bu çocuklar ya annesiz ya da babasız büyümüş çocuklardı veya birisi tarafından hiç sevilmeyen çocuklardı. Onlar eksik olarak doğmuştu. Kimileri bu eksikliği başkalarıyla kapatırken kimileri ise kapatamamış, kötü olmayı seçmişti.

Bizi biz yapan seçimlerimizdi. Öyle derlerdi ancak hiç kimse bu seçimleri seçmemize neyin sebep olduğunu sorgulamıyor, sadece kabul ediyordu. Herkes susuyordu bu Dünya'da, kimse gerçekleri konuşmuyordu. Bir insan kötü olarak doğmazdı. Her çocuk masum bir şekilde Dünya'ya gelirdi. O çocukları kötüye çeviren insanlar ve yaşadıkları çevreydi.

Fakat insanlar bu gerçekleri görmemek adına kör olmayı konuşmaya yeğlemişlerdi. Peki, şimdi kim suçluydu? Yaşadıkları yüzünden insan öldüren katil mi yoksa bu katili şiddetle büyüten aile mi?

Ben de o çocuklardan birisiydim. Ailem olarak yanımda sadece annem olmuştu, başka hiçkimseyi tanımamıştım. Sadece annem vardı yanımda ve babam... Hiç tanıma fırsatım olmamıştı, sadece annemin anlattığı kadarıyla biliyordum. Bana göre bir kalbin yarısını anne oluştururken, diğer yarısı babaya aitti. Ve benim gibi olan çocuklar, kalbi yarım olan çocuklardı.

O da öyleydi. O da benim gibiydi. Onun geçmişi de bir nevi benim geçmişime benziyordu ve onu şimdi daha iyi anlıyordum. Ben baba eksikliği yaşarken, o anne eksikliği yaşamıştı. Fakat tek farkımız ben babamı tanıyamamıştım, o ise annesini bilhassa kendisi tanımıştı.

Jimin, eskiden iyi bir çocuktu. Narin, sevecen, birilerini kırmayan ve asla üzmeyen... Annesi ve babası birbirlerini çok seviyorlardı. Mutlu, huzurlu bir aileye sahipti. Onlardan, özellikle annesinden öğrenmişti bir insanı nasıl seveceğini. Fakat sonradan, 10 yaşındayken annesi evi terketmiş; artık burada yaşayamayacağını dile getirmişti. "Anlamıyor musunuz yapamıyorum, bu ev beni boğuyor; sen beni boğuyorsun! Artık bu evde kalmak istemiyorum, özgür olmak istiyorum!"  Jimin engellemeye çalışmıştı, annesine gitmemesini söylemişti ancak annesi dinlememiş, bir daha dönmemek üzere gitmişti. Ve Jimin annesinin gidişi ardından eksik kalmış, kalbi benim gibi yarım hale gelmişti.

Jimin'in babasıda sevmeyi karısından öğrendiği gibi o gittikten sonra oğluyla yeteri kadar ilgilenememiş, onun sevme yetisinin körelmesine sebep olmuştu. Hem babası, hem de annesi yüzünden sevmeyi yeni yeni öğrenen çocuk bunu kaybetmiş, farklı birisine dönüşmüştü. Yüzüne maske takarak insanlardan gerçek benliğini saklamış, sahte bir kimliğe bürünmüştü.

O maskenin ardına ulaşabilen şuana kadar sadece ben olmuştum. Ve bir süre sonra o bildiğim kişiliğini sadece bana göstermişti.

Beraber bir sürü şey yaşamıştık. Benim için önemli olan Jimin'in kalbinde önemli bir yer edinecek kadar çok fazla şey yaşamıştık. Ona sevme yetisini yeniden kazandırmıştım, beni en çok mutlu eden unsurlardan biriydi bu. Ve benim için çok önemliydi.

O, annesi tarafından yara alırken beni ise bu zamana kadar yarım bırakan babamdı. Kız çocukları için babanın yeri ayrı olurken bu durum erkek çocuklarında daha farklıydı; erkek çocuklarında annenin yeri daha önemliydi. Ve bizim yaralarımız bizim için önemli olan kişilerde saklıydı.

Elele tutuşmuş bir şekilde sahil boyunca yürüyorduk. O sevdiğim minicik narin elleri benim ellerime kenetliydi. Gülümsememi durduramıyordum. Hiçbir zaman böyle olacağımızı tahmin etmemiştim fakat olmuştu, gerçekleşmişti. Şu son saatler yaşadıklarım benim için bir rüya gibiydi sanki. Hiç uyanmak istemeyeceğim bir rüya.

"Ne düşünüyorsun?" Sesi kulaklarımı doldurduğunda yüzünü bana doğru döndürmüştü, gülümsememi yüzümden silmedim. "Hiç," dedim, kaşlarını kaldırarak imalı bir şekilde bana baktı. "Hiç mi?" Gözlerimi gözlerine sabitledim. "Aslında hiç değil, sadece kaçmak için bu kısa cevabı verdim." Jimin gözlerini kısarak kıkırdamasına engel olamadı. "Zaten..." Diyerek gözlerini tekrar gözlerime kilitledi. "Senin en iyi bildiğin bu değil mi Chae? Kaçmak." Diğer elimle omzuna vurdum. "Ha ha, çok komik." Dedim ve gözlerimi devirdim. "Tamam tamam," dedi fakat kıkırdamasını kesmedi. "Var ya..." Dedim ben de gülmeye başlarken. "Çok fenasın."

unobtrusive • jiroséWhere stories live. Discover now