07

13.3K 654 64
                                    

Min Jung

Yüzümü buruşturarak alarmı sinirle kapattım. Gözlerimi birkaç saniye daha kapatıp iyice uyanmayı bekledim. Yavaşça yataktan kalkıp, her gün olduğu gibi okula lanetler yığdırmaya başladım. Üstümü alıp, hızlıca lavaboya gittim. Bir yandan üzerimi giyip bir yandan annemle babamın seslerini dinlemeye başladım. Hızlıca işlerimi halledip kulaklığımı taktım. Aşağı inip, mutfağa girdim. Masanın üzerinde özenle hazırlanmış kahvaltı sofrasından bir şeyler yiyip dışarıya çıktım.

Okula doğru yürürken, omzuma dokunan elle sıçradım. Gözlerimi iyice açıp, Jimin'e bakıyordum.

"Korktun mu?" Kahkaha atıp gülmesi sinirlerimi bozmuştu. Omzuna sertçe vurup ilerlemeye başladım. Öyle bir hızla ilerliyordum ki arkamdan koşarak geliyordu.

"Hey! Dur. Özür dilerim!" Arkama dönüp yüzüne baktım. "Affedilmedin. Bana muzlu süt almalısın." İfademi bozmadan yüzüne bakmaya devam ettim.

"Niye boyun uzasın diye mi?" Bu sefer hıçkırarak gülüyordu. Bağırıp suratına sinirle bakmaya başladım. "Tamam, tamam. Bir daha yapmayacağım. Anlat neden durgunsun? "

Aklıma gelen şeyle gözlerim dolmaya başladı. Hemen yanda gördüğüm banklara ilerleyip, oturdum. Karşıya bakıp derince iç çektim. Jimin'in mırıldanmasıyla konuşmaya başladım.

"Jungkook. Aslında beni seviyormuş. Ama onu reddedeceğimi düşünüp açılamamış. Bunu anonim hesabıma söyledi. Dün ondan utandığım için sürekli kaçtım. Jungkook'ta, anonimin bana söylediğini sanıp anonim hesabıma birçok hakaretler saydırmaya başladı. Cidden o kadar kötü biri miyim?"

Gözlerimden akan yaşlarla, Jimin'e sarıldım. Daha çok ağlayarak üniformasının ıslanmasına sebep oldum.

"Min-ah, böyle söyleme. Sen gördüğüm kalbi en güzel kızsın. Jungkook seni yanlış anladığı için kalbi kırılmış olmalı. Gerçekten bu çocuk sinirliyken ağzını tutamıyor." Kafamı kaldırıp , yüzüne bakmaya başladım. Gözyaşlarımı elimle silip, derince nefes aldım.

"Geç kalacağız. Hadi gidelim." Gülümseyerek ayağa kalktım. Jimin'in koluna girip, okula doğru gülerek yürümeye başladık. Okula girdiğimizde herkesin fısıltıyla konuştuğunu gördüm.

"Bunlar neyden bahsediyor?"

Jimin'e dönüp suratımla bilmediğimi işaret ettim. Gözlerim tanıdık birini arıyordu. Haeri'yi gördüğümde yanına gidip, omzuna dokundum.

"Haeri-ya, neler oluyor?" Bize şaşkınca bakıyordu. İçten içe tüylerim ürperiyordu. Korkuyordum. Kötü bir şey olmasından korkuyordum.

"Duymadınız mı? Eun Hi ve Jungkook çıkıyorlar."

Ağzım açık şekilde, dediği kelimeleri idrak etmeye çalıştım. Sendeleyerek, Jimin'e döndüm. Jimin'e ne olduğu sorarcasına yüzüne baktım. Bana bilmediğine dair kafasını sallayıp kafasını döndürdü. Baktığı yere dönüp göz açıma okuldan gülerek giren el ele Jungkook ve Eun Hi'ye bakmaya başladım. Elimi destek almak için Jimin'in elini tuttum. Jungkook'un gözleri elimize kaydığında gülümsemesini kesip bakmaya başlamıştı. Gözlerimiz buluştuğunda şaşkınca ona baktım. Bakışları farklıydı. Öncesine dair daha çok yumuşamıştı. Acıyla bakıyordu. Uzun zaman bakıştıktan sonra bakışlarımızı farkeden Eun Hi, Jungkook'un yüzünü kendine çekip öpücük kondurmuştu.

"Min-ah hadi gidelim."

Elimden tutup okula giren Jimin'e, ayak uydurup yürümeye başladım. Hâlâ onlara bakmaya devam ediyordum. Jungkook arkamdan okula girene kadar bakmaya devam etmişti. Sınıfıma girip yerime oturdum. Boş boş bakmaya devam ediyordum.

"Jungkook'un o kızla çıkmayacağına eminim. O seni seviyorken asla onunla çıkmaz, Min. Sakin ol, tamam mı?"

Jimin'in, alnıma öpücük kondurmasıyla kendime geldim. Gözüm kapıdan bize bakan, Jungkook'a kaymıştı. Farkettiğimi görüp gittiğinde arkasından durgunca bakakaldım.

"Min. Bir fikrim var!"

Daylight / Jeon JungkookOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz