"İzin almak için oraya gitmemiz gerektiğini biliyorsun."
Min, derince nefes verdi. Gözlerini annesinden kaçırıp ağaçlara bakmaya başladı. Sanırım düşünüyordu. Birkaç saniye sonra annesine döndü.
"Tamam döneceğim."
"O hâlde yarın için size bilet alıyoruz?"
Min, kafasını sallayıp onayladı. Babası bana döndüğünde gergince yutkundum. Hafifçe kaşlarını çatıp, bana bakarak bir şey düşünüyordu. Ardından Min'e döndü.
"Jungkook'la, Jimin'den daha mı yakınsınız?"
Min, bana dönüp ağzını kararsızlıkla açtı.
"Hayır, baba. Jungkook'la daha yeni tanışıyoruz. Bu arada Jimin'i nerden tanıyorsunuz?"
"Kızımızın arkadaşlarını tanımalıyız değil mi? Her zaman erkeklerle iyi anlaşıyorsun. Hayatım, sanırım Min'imizi kız doğurmakla hata yaptık. Erkek olması gerekiyordu."
Kahkaha eşliğinde gülerlerken, Min'in suratı kızgın hâle bürünmüştü. Babasının dediklerini yeni idrak etmeye başlamıştım. "Her zaman erkeklerle iyi anlaşmak?" Sanırım kıskanmaktan kafayı yiyecektim. Ardından annesi ve babası teyzesine bakacağını söyleyerek yanımızdan kalktı. Min'e baktığımda o da bana bakıyordu. Gülümseyip, küçük bedenini kollarımın arasına aldım. Günlerdir özlemini çekiyordum.
"Erkeklerle yakın olmak mı? Min-ah, ölmek istiyor olmalısın?~"
"Aegyo yapınca çok korkunç oluyorsun. Ayrıca beni kıskanamazsın."
"Sevgilimi kıskanmak benim hakkım?"
"Ben ortada teklif göremiyorum, Bay Jeon."
"Geri döndüğümüzde hatırlat, Bayan Jeon."
Utandığına adım gibi emindim. Boşverip, aklıma gelen soruyu sordum.
Gülümseyip, bir şey demedim. Hyung, açtığında Min kim olduğunu anlamıştı. Telefonu Min'in eline bırakıp, geri çekildim. Konuşmalarını gülerek dinliyordum. Sandığımdan daha yakın arkadaşlardı. Telefonu kapattıklarında kahkaha atmıştı.
"Gittiğim zaman beni öldürecek."
Ben de kahkaha atmaya başladım. Kahkhalarımızı bölen, annesinin sesiydi.
"Min-ah, teyzenle vedalaşmalısın. Sabah erkenden uçağın var!"
Onaylayıp ayağa kalktık. Min'i, takip etmeye başladım. Teyzesinin odasına geldiğimizde kimse yoktu. Gülümseyerek bize bakıyordu. Min, sol tarafına geçip oturdu. Teyzesi diğer tarafını işaret edince oraya oturdum. İkimizinde elini tutup, gülümsedi.
"Birbirinize çok yakışıyorsunuz."
İkimizde birbirimize bakıp, utangaçca gülümsedik. Min'e baktığımda gözleri dolmuştu. Kafasını sallayıp, teyzesini onaylıyordu. Tam birkaç dakikadır onları dinlemediğimi ve daldığımı fark ettim. Min, teyzesine sarılıp kalkmıştı. Benim de veda etmem gerektiğini düşündüm. Kollarımı açıp sarıldım. Fısıltıyla dediği şeyle gülümsedim.
"Minnie'mi sakın üzme."
Başımla onaylayıp oturduğum yerden kalktım.
"Kendinize iyi bakın. Tekrar görüşmek üzere!"
Odadan çıkan Min'i takip edip, kapıyı ardımdan örttüm. Misafir odası olduğunu tahmin ettiğim odanın önüne geldik. Min, burada yatacağımı söyleyip karşı odaya girmişti. Odanın kapısını açıp içeri girdim. Bir yandan etrafa göz gezdirip diğer yandan yatağa ilerledim. Üstümü değiştirip, yatağa girdim. Uykum olmadığı için öylece tavana bakıyordum. Telefonumu alıp, instagram'a girdim. Önceden çektiğim fotoğrafı atmaya karar verdim.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
nochujk : Sevdiğim kişi yanımda olduğu için mutluyum.
Telefonun ekranını kapatıp, gözlerimi kapattım. Gelen bildirimle gözlerimi tekrar açıp, telefonuma baktım.
hseoki_ : Jungkook, nerdesin?
nochujk : Min'in yanındayım.
hseoki_ : Ne? Sana gerekli şeyleri söylediğimi hatırlıyorum?
nochujk : Baksana, hyung Ailesiyle tanıştım gayet samimi ve sıcaklar Önceden öyle şeyler yaşamışlar mı bilemem ama Tek bildiğim şey Min Jung'ı sevmem İstediğin kadar yay umrumuzda değil Onu koruyacağım
Yazmasını beklemeyip telefonu komidinin üstüne koydum. Gözlerimi kapatıp, kendimi uykunun kollarına teslim ettim.