twenty nine

13.1K 1.5K 281
                                    

oy atalım

çünkü yine bölüm atmak için herkesin oy vermesini bekleyeceğim :) 

*yorumdaistiyorum :)*

Eve geldiğimizde benim sözlerimi dinlemeden yine kucağına almaya yeltendi. Onunla her temas ettiğimde, kokusunu içime çektiğimde ona ne kadar aşık olduğumu bir kez daha anlıyordum.

Ve onun benimle birlikte olamayacağını.

Bana aşık olmadığını.

Ve inanın, bu çok acıtıyordu.

" Kendim yürümek istiyorum, Jungkook. " diye konuştum ısrarla. " Kucağına almak zorunda değilsin. "

Beni dinlemeyerek yine bedenimi kucağına aldı. Bir elini belime, diğerini ise bacaklarıma sararak beni kucağına aldı ve ardından eve yürümeye başladı.

" Düşmemek için kolunla benden destek alırsan sevinirim. " diye konuştum. " Yoksa bu sefer gerçekten düşeceksin. "

Onun söylediği şeye hak vererek elimi onun boynuna doladım. Evimi ve hangi daire oturduğumu biliyordu, yani ona ben söylemiştim bu yüzden bana sorma gereği duymadan yürüyordu.

" Anahtarın nerede? " diye konuştuğunda " çantamda" cevabını verdim. Çantamdan anahtarı aldıktan sonra kapıyı açtı ve içeriye girdik.

Odama girdikten sonra beni yatağıma bıraktı öylece. Boynundan destek aldığım ellerimi çekerken ve o beni bırakırken yüzlerimiz biraz fazla, yakınlaşmıştı. Kalbime engel olamıyordum.

Aptal. diye konuştu iç sesim. Aşık olduğunu bu kadar belli etmek zorunda mısın?

" Mutfak nerede? Sana yiyecek bir şeyler hazırlayayım. " diye konuştu, yüzüme garip bir ifadeyle bakarken.

" Koridorun sonunda ama gerçekten bir şey hazırlamana gerek yok. Dışarıdan bir şeyler söyleyebilirim. "

" Fast food yemen bu duruma ne kadar faydalı, Haneul? "

" Ev yemekleri yapan restoranlar da var Jungkook. Unutuyor musun? " dediğimde kendi söylediğine gülmeden edememişti.

Neden bu kadar güzel gülüyordu? Ve ben neden o her güldüğünde kendimi kaybediyordum?

" Bildiğim bi restoran var, buzdolabının üzerinde numarası yazıyor. Oradan bir şeyler söyleyebilirsin. "

Beni onayladıktan sonra mutfağa gitti, içeriden gelen seslerini duyabiliyordum. Konuşması bittikten sonra yanıma geldi ve yatağın tam yanındaki koltuğa oturdu. Yüzü bana dönecek şekilde.

" Teşekkür ederim. " dedim, rahatsızca. " Bunu yapmana gerek yoktu. "

" Nasıl yoktu? Seni o halde bırakmamı beklemiyordun diye umuyorum. "

" Senin yerinde bir başkası olsaydı bunu kabul etmeyecekti. " Neden etsin ki? Sonuçta onu seviyordum ve ona karşı umut beslemeyeyim diye beni uzağında bile tutabilirdi.

Yapmadı. Aksine bana yardım etmeyi tercih etti.

" Hissettiklerin bir suçmuş gibi davranıyorsun, Haneul. Ben böyle düşünmüyor veya seni bir şeyler için suçlamıyorum. "

Demek istediğim şeyi tabii ki anlamıyordu.

" Suç olduğunu söylemiyorum. " derin bir nefes aldıktan sonra konuşmaya devam ettim. " Sana karşı hissettiklerimin, bir sorun olduğunu düşünmedim. Fakat kimse senin gibi davranmaz. "

" Nasıl? " dedikten sonra duraksadı.

" Bir kız bir erkeği seviyor ve erkek aynı şeyleri hissetmiyorsa genelde ilişkileri zedelenir. " cümlemi yarım bırakırken boğazımı temizledim ve gözlüklerimi düzelttim. " Erkek kızın etrafında dolaşmak istemez, bakışlarını ondan kaçırır hatta tam tersi onu hiç tanımıyormuş gibi davranır. Sen tam tersini yapıyorsun. "

the ugly duckling | jungkookWhere stories live. Discover now