-08-

420 249 59
                                    

8.Bölüm.

"Başarman gereken herşey kolay olmayabilir"

🌏

Yemeğimi yiyip yukarı çıkmam çokta uzun sürmedi. Annem bu halimi garipsesede bir şey dememiş ama ben bakışlarından anlamıştım.

Hızla odama geldiğimde laptabımı açtım.

Numarayı telefonumun arama kısmına girdim ve ara butonuna bastım.

Çaldı...

Çaldı...

Çaldı...

Açan yok!

Telefonu üç kez daha arayıp bir ofise ait olduğuna kanaat getirip numarayı sabah aramak için  kaydettim.

Saat geç olmuştu ve açmaması normaldi. Yarın cumartesiydi rahatlıkla gidip konuşabilirdim.

Yüzümde ufak bir gülümseme belirirken Laptobumu masama bıraktım. Odam herzamanki gibi karanlık tek ışık yeşil masa lambamdan yanan ışıktı.

Tekerlekli Sandalyeme oturup kol koyma kısmına dirseğimi yasladım elimi yumruk yapıp çeneme koyduğumda yönümü aya döndüm.

İçim içime sığmıyordu. Gülmek, kahkaha atmak istiyordum.

Eğer yayınevi biliyorsa resmin sahibini bana adresini verebilirdi.
Yada en azından adını öğrenebilir sosyal medyadan bulabilirdim. Eğer bunlar olmazsa başka bir fotoğrafına bile razıydım.

Lakin hiçbiri olmazsa ne yapacaktım? Arayışımı bırakmak en son istediğim şey bile değildi.

***

Sabah kahvaltımı yapıp odama geri gittim. Dün gece kaydettiğim numarayı tekrar aradım. Telefon açıldığında kalp krizi geçirdiğimi sandım.

Konuştuğum adam adresi verdiğinde yerimde duramıyordum. Yayınevine çağırmıştı beni. Hızla üzerimi değişip evden çıktım bir otobüse atladığımda üzerimde değişik bir his vardı.

Bu hisi bulamama gerginliğim için saysamda içimdeki ses öyle değil diyordu.

Yaklaşık 45dakikalık bir otobüs yolculuğu sonucu yayınevine yakın bir yerde indim ve yürümeye başladım.

Hayatımda yaşamadığım aksiyon Arayışımın karşıma çıkması ile başlamışken birde Aselin dans zımbırtısı vardı. Nedensizce bir şeyler yapıyor olmak beni rahatlatıyordu.

Yayınevini bulduğumda direk içeri girdim ve bana adını veren adamı söyledim.

Takım elbiseli yeni traş olmuş tipsiz sayılmayacak bir genç bana odasını gösterdiğinde teşekkür edip kapıyı çaldım. İçeri girdiğimde kendimi kısaca tanıtım.

"Merhaba Araf buyur otur."

"Merhaba Serhat bey sizden bir ricam var bana şu resimdeki" diyerek telefonumu çıkardım. "Kızın ismi gerekli"

Serhat bey kaşlarını hafif çatarak baktığı telefona gözlüklerini takarak devam etti.

"10.sınıf almanca kitabı 2017 basım?"

Gözlerim parıldarken heycanla yüzüne baktım "Evet doğru biliyormusunuz adını?"

"Arşivdedir gel delikanlı "diyerek yerinden kalktı. Kolundaki altın saat yuvarlak kel kafası kartalı andıran burnu ve kısa boyuyla hafif kilolu birisiydi yani en azından göbeği vardı. Gömlek ve pantolonu ile sıradan biri gibi dursada aslında bu yayınevinin merkeziydi.

" Evlat neden o kızı istiyorsun imkansız gibi bir şey bu birazda delilik ?"

"Çünkü ben o kıza aşık oldum. Bir süredir onu arıyorum fakat bu ona ulaşabildiğim tek şey"

Kafasını hafifçe sallamış ama yinede benden telkin olmamıştı. Arşiv yazan kapının önünde durduğumuzda içeri girmemi bekledi.

"Ne yani bu kadar kolaymıydı?" diyen iç sesime hak verdim. Buraya kadar gelmek çokta kolay değildi ama yinede şuan olanlar basit gibiydi. Derken o küçücük kapının ardında böyle bir şey beklemiyordum.

Karşımdaki en az bizim evin toplamı kadar büyük bir arşivdi. İşin zor kısmı ise devasa raflardı ve bu rafların sonunu şuan göremiyordum.

Gözlerim panikle büyüdü. "Lütfen bana her rafa bakıp bulacağımı söylemeyin" hafiten güldü.

"Önce bilgisayardaki 7.800 resmi tara eğer orda değilse raflara bakabilirsin her resmin arkasında fotoğrafı olan kişinin ismi yazar mutlaka, bol şans evlat!" diyerek sırtını döndü. Sonra bir şey hatırlamış gibi durdu ve geri döndü.

Ben daha şuanki şoku atlatamamışken o başka bir şok ekledi.

" Sekizde kapanıyoruz! "

Ne yani iki saatim mi vardı?

Edit:513 kelime

ARAYIŞ 🌍Where stories live. Discover now