kıvırcık

248 80 92
                                    

·okurken dinlemelik·
Fragment II | Library Tapes

"Geçen zamandan bu yana, neler değişti?" diye sordu adam hiçbir şey düşünmeden, birkaç şeyi not alırken.

Önünde oturmuş, kıvırcık, kızıl saçlarını daha çok büken genç çocuk konuşmadan önce tereddüt etti.

"Bir..." Adam merakla diyeceklerini bekledi. "Bir sır ve-vereyim mi?" Yutkundu çocuk.

"Kendinin bile bilmediğin sırlarını duymak için buradayım." diye yanıtladı adam, tamamen kayıtsız gözükerek.

Oysaki bu hasta onu rahatsız etmeye başlamıştı.

"B-bazen, onun benimle konuşmaya çalıştığını düşünüyorum."

Çünkü kendini ona çok yakın hissediyordu.

Mavi kurşun kalemini bıraktı. Sadece çalışırken taktığı gözlüğünü çıkardı.

Kimseye yakın hissedemezdi.

Bir süre sadece durdular.

Hissetmemeliydi...

"Pekala, ona cevap veriyor musunuz?" Dikkatle cevabını bekledi adam.

"İstediği..." Nefes aldı. "Cevap değil."

Adam duraksadı. Söyleyeceği cümleleri tartması gerekirdi, fakat bir kereliğine bu, ona öyle gereksiz geldi ki.

"Bay Dallan, söylemem gereken bazı şeyler var ama bunu işime olan bağlılığımdan ötürü bu odada yapamam." Çocuk, yüzünü düşürdüğü yerden alıp adama çevirdi. "Bu akşam, saat tam 7'de. Robinson Parkı'nın önünde."

Ayaklandı en fazla 20 yaşında olabilecek genç adam. Doktorunun yüzüne dikti yeşil gözlerini. Kafasını hızlıca aşağı yukarı sallarken kıvırcık bir tutam düştü gözlerinin önüne.

Giden çocuğun, aklında olan tek şey olmaması çok kötüydü.

Çünkü Holland Sokağı'na geldiğinde, en son yağan karın yedi ay geride kaldığını fark etti adam. Sabahki kar, hiç yağmamıştı.

~

"Çıkıyor musunuz, Bay-" sözünü bitirememişti resepsiyonist kadın. Bilmiyordu ki ismini.
Öğrenemedi de.
Hızlı adımlarla çıkış kapısını kapatırken adam, geride bırakmıştı güzel kadını.

Bilinmezlik bırakmıştı gerisinde, her zamanki şekliyle. Her zamanki davranışları ve her zamanki hissettirdikleriyle.

Garip bir adamdı, o... Sentium?
Evet, evet, kesinlikle garipti.
İnsanlar hakkında daima fazlasıyla karışık düşünürdü.
Kimi belalarından kaçarlarken ansızın belirir, atılan düğümü çözerdi o.
Bir zamanlar...

Bir kadın vardı. Ay yüzlü.
Siyahı laciverte çeviren kadın.

Adam sevmişti.
Öyle sevmişti ki...
İlk kıpırtısında hayatın, öncüsüydü o melek yüzlü kadın.
Ortada atılan bir düğüm vardı ilk kez, adam tarafından.
Kadın tarafından çözülmeyi bekleyen...

Oysaki düğüm, halen yerinde durur.
Makasla girerseniz fazla yolarsanız onu, kırarsınız küçük kalbini.

Sökersiniz iplerini,
tek tek.
Her deneyişinizde, adamla konuşmayı...

~

Robinson Parkı.
Robinson Parkı.
İlerle, ilerle...
Neredesin..? Yine stres oluyordu. Çünkü yeni bir düğüm bulmuştu. Gerçeğinden.
Uzun süre sonra.
Çok uzun bir süre...
Sakinleş, sakinleş! İstemsizce mutlu oldu adam. Sevinç dolu bir kahkaha bile patlattı.
Sokak ortasında.

İşte bu oydu. Gerçek o.

"Bir an sizi hiç bulamayacağımı düşündüm." dedi genç adam nefes nefese, doktorunu görür görmez.
Adam hiç düşünmeden yanıtladı onu.
"Burada bana 'siz' diye hitap etme, lütfen." Çocuğun şaşkın ama bir o kadar da memnun bakışları adamı sevindirdi. İçinde yaşadı her anki gibi kısa süreli sevincini.

Henüz parkın dışında olduklarını fark ettiklerinde, adam adeta girişe doğru ilerleyen çocuğu parktan uzaklaştırırcasına eliyle daha önce hiç görmediği bir kafeyi gösterdi. "Buraya bayılırım, rahat ve samimi bir yerdir." diye yalan uydurdu.

Umarım, severek ve merakla okuduğunuz bir bölüm olmuştur. Eleştirilerinizi beklerim✨

LalenaNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ