◐ On İkinci Bölüm.

841 90 138
                                    

Kyungsoo kanepelerden birine oturup bakışlarını benim ve Tao'nun üzerinde gezdiriyordu. Daha sonra rahatsız olmuşçasına çenesini ovalayıp  ayaklandı.

'' Aranızda ne tür bir yakınlık var bilmiyorum ama yine de bu kadar yakın olmanız sizce de çok yakın bir davranış değil mi? Bence yakın olmanız o kadar da yakın olmanızı gerektirmez. ''

Zi Tao ile anlamsızca birbirimize baktıktan sonra ikimiz de kahkaha atmıştık. Gerçekten de bir 'Tanrı'nın beni kıskandığını düşündükçe  garip hissediyordum. O tanrının benim aşık olduğum Kyungsoo olması da etkili bir sebep olabilirdi tabi.

'' İçinde çok fazla yakın  kelimesi geçen bu cümleden anladığım tek şey senin bizi kıskandığın ama öyle bir şey yok. İkimiz yakın arkadaşız sadece. ''   Zi Tao kendisini açıklamak durumunda hissetmişti. Aramızda aslında en çok gergin olan oydu. Büyük ihtimalle adı çoktan haine karışmıştı ve Beyaz Leke tarafından da infazını bekliyordu. 

'' Tanrılar sistemiyle yönetilmeyen diğer ülkelere gitmeye ne dersin? Avrupa çoktan bu sistemi değiştirdi. Sana gizli bir pasaport ayarlayıp seni buradan gönderebilirim. ''  Kyungsoo kendince uygun bir teklifte bulunmuştu ama Zi Tao'nun bir ailesi olduğunu unutuyordu. Onun da bir ailesi, arkadaşları, yaşamı ve ülkesi vardı. Gerçi bulunduğu şartları düşünürsek ölmesi de bir nevi bu sahip olduklarını kaybetmesi demekti. Peki ya Zi Tao giderse üzülür müydüm? Kesinlikle çok üzülürdüm.

'' Ailem var. ''  Zi Tao kısa ve net bir şekilde cevaplamıştı.

'' Onu kurtarabileceğimiz bir durum yok mu? '' Bir umutla sormuştum. Ona iftira atılmamıştı, o gerçekten de bir haindi. Bir tanrıyı kurtarmıştı. Her yerde kameralar da vardı ve biz onu kesinlikle haklı çıkaramazdık...

'' Burada kalmaya devam edersen de gidersen de aileni göremeyeceksin. Kalırsan öleceksin çünkü... Ama gidersen belki onları da yanına aldırırsın. ''  Kyungsoo'nun sözleri, tanrılarla yönetilmeyen bir ülkede yaşıyor olsaydık çok doğruydu.

Tanrılarla yönetilen dünya; tanrılar eski güçlerini kaybettikten sonra bir kaosa dönmüştü. Bazı ülkeler güçleri olmadan tanrıların hiçbir işe yaramadığını savunmuş uzun süre bağımsızlık mücadelesi vermişti. Avrupa, tanrılarla yönetilmemek için  uzun bir süre direnmiş ve daha sonrasında da tanrıları yenmişti. Tanrılarıyla yönetilen Asya, bunların bilinmesinden korktuğu için yurt dışına çıkışı neredeyse yasaklamıştı. İnternetimiz belli bir seviyeye kadar giriyor, bazı şeyleri öğrenmekte zorluk çekiyorduk.  Tanrıların bizler için çizdiği bir resimde dekorduk yalnızca. Bu yüzden Kyungsoo gerçekçi değildi...  Zi Tao'nun kaçışı da ailesini buradan kurtarması da oldukça fantastik olurdu. Bu yüzden Kyungsoo'ya kızmak istiyordum. Zi Tao'yu umutlandırıyordu.

'' Bunu gerçekten yapabilir miyim? ''  Zi Tao'nun gözlerinde gördüğüm umut benim için yeni değildi. Bu umutlu gözleri iyi bilirdim... Her yeni öğrendiğim bilgi, her yeni bulmayı düşündüğüm çıkış beni aynı bu şekilde umutlandırırdı ama sonrasında büyük bir hüsrana uğrardım.

'' Bunu gerçekten yapamazsın ama tanrı Kyungsoo olursan yapasın. ''  Kyungsoo'nun sözleri Zi Tao ile ikimizin ona şaşkın şaşkın bakmasına sebep olmuştu.

'' Tanrı muhafızları kapıda. Burada kimse bize zarar veremez. Güzelce uyuyalım yarın da Zi Tao'yu kaçırırız tamam mı? Yarın uzun ve zor bir gün olacak. ''  Kyungsoo esnemiş, yerinde gerinmiş ve lavaboya doğru ilerlemişti. Kendi kendisine kararlar alıyor ve bunları uyguluyordu... Zi Tao ile birlikte olayları anlamlandıramıyorduk.

Kyungsoo benim odama doğru ilerlediğinde homurdanmaya başladım ve önünü kestim. 

'' Benim odamda ne işin var senin! ''  Yüksek çıkan sesimle Zi Tao'da bizim bulunduğumuz yere gelmişti ve gülerek bizi izliyordu. Bu kesinlikle sinirlerimi bozmaya başlamıştı.

DO Kyungsoo OC︱Adalet.  ✔حيث تعيش القصص. اكتشف الآن