~30

2K 156 16
                                    

20.000 okuma için hepinize teşekkür ederim! Bu bölümü erkenden gönderiyorum çünkü 20.000 okuma! Yoksa yazdıktan sonra biraz bekletip olgunlaşmasına karar verdiğim bir bölümdü... Yine de yeterince etkili olması için beş defa başta okuyup bazı yerleri değiştirdim, ya da yeni şeyler ekledim. Bildiğiniz özene bezene hazırladım yani. TERS AŞK'IN 30. BÖLÜMÜ VE 20.000 OKUMASI KUTLU OLSUN!

    "Kapının girişinde duruyorlarmış." dedim anneme dönüp. Lunaparkın otoparkına girerken sadece başını salladı. Şimdi asıl dalgın görünen oydu işte. "Hepsi yok. Sadece Deniz ve Aslı." bir süre tepkisini ölçmek için bekledim ama o yine ifadesiz yüzünü koruyup beklediğim gibi bir tepki vermeyince "Hani sağlık ocağında gördüğün Deniz." diye ekledim. Sanki bir duvarla konuşuyormuşum gibi söylediğim sözler havada asılı kalan buz kristalleri olmuştu. Oflamamak için kendimi zor tuttum. Deniz'le ilgili bana bir şeyler söylemesini neden bu kadar çok istediğimden de emin değildim gerçi... 

    Arabadan indiğimizde sonunda bir karşılık verdi. "Tamam."  Oldukça kısa bir cevap, eh sonuçta benim annem. Tabi benim aksime o sadece düşündüğü şeyler olduğu zaman az konuşurdu. Yürürken kapının iç tarafında duran Deniz ve Aslı'yı hemen gördüm. Deniz de beni görmüştü kolunu kaldırıp el salladı. Bende elimi yarıya kadar kaldırıp karşılık verdim. "Oradalar." açıklama yapmama gerek yoktu ama normalde çok sevdiğim bu sessizlik şu an bir diken olmuş sırtıma batıyordu.

     Kafasını sallamakla yetindi sadece. Yüzüne kısa bir an baktığımda gözlerini dikmiş Deniz'e baktığını gördüm. Kıza neden göğsünde bir delik açacakmış gibi bakıyorsun anne? Bir an kaynanalık yaptığın düşünmek az kalsın kahkaha atmama neden olacaktı. Güzel bir hayaldi ama güzel olduğundan daha çok imkansızdı.

     Yanlarına gittiğimizde Deniz ve Aslı sorgular gibi bir anneme bir bana bakıyorlardı. "Annem." diye açıklama yaptım onlara "Anne bunlar da Aslı ve..." Benim sözümü kendi bitirdi "Deniz, Deniz'i biliyorum." Evet elbette biliyorsun. Tanıştınız... Aslı şaşkınlıkla bir anneme bir Deniz'e baktığında "Sağlık ocağında karşılaşmıştık." diye açıklama yaptı Deniz. "Akher'in alnı kanadığında."

      "Evet..." Annem başını salladı. Huzursuz edici bir sessizlik kısa bir süre havada asılı kaldığında kendimi boğmayı falan düşünüyordum. "Eh tanıştığımıza sevindim kızlar..." Nihayet sonunda gideceğini anlayınca biraz rahatladım. "Size iyi eğlenceler."

      Annem  bize eğlenceli bir gün diledikten ve benimle kısacık bir -kendine dikkat et bir şey olursa beni ara- konuşması yaptıktan sonra yanımızdan ayrılmıştı. "Kusura bakmayın." dedim sırf bir şeyler demiş olmak için. "Çok fazla dışarı çıkmadığım için..."

   "Sorun değil." Deniz'in sesi içtendi. "Eğer yaşasalardı ben de annemin ya da babamın beni merak edip arkadaşlarımla tanışmak için gelmesini isterdim." Gözleri şaşkınlıktan kocaman açılırken Aslı elini uzatıp onun kolunu sıvazlamıştı. İkisinin de yüzünden hüzünlü bir gölge geçtiğinde bu sefer bir şeyler söylemek için gerçekten kendimi zorlamam gerekmişti.

   "Başın sağ olsun..." Bir şeyler daha sormak için yanıp tutuşuyordum ama onu incitmeden nasıl soracağımdan emin değildim... "Ne zaman?" dedim sonunda kendimi tutamayarak.

    "Birkaç sene oluyor..." Başka bir şey soramadım ve o da daha fazla ayrıntı vermedi. Sorular beynime hücum ediyordu ama ağzımı tekrar açmaya cesaret edemedim. "Bu kadar üzgün durma, eğlenmeye geldik buraya." Bakışlarımı ondan kaçırdım, gerçekten de insanlar yanımızdan geçip gidiyor, çocuklar gülüşüyordu. "Neşeni kaçırma." dediğinde bunu yapmak için kendimi zorladım.

    "Sakın ona acımaya da kalkma." dedi Aslı, sinirli bir ses tonuyla. "Ablası reşit olduğu için onun yanında kalıyorlar, babaanneleri de yeterli olandan daha fazla para gönderiyor."

    Deniz yeniden "Aslı!" diyerek onu uyardığında ben neden acıdığımı düşündüğünü anlayamamıştım. Acımamıştım sadece sevdiğim kızın bütün acısını kalbimde hissetmiştim ve bu ikisi birbirinden fersah fersah uzak şeylerdi. 

   "Ben insanlara acımam." dedim biraz da sert bir ses tonuyla. Birilerinin sürekli bana acıdığını düşünmenin bile beni ne kadar üzdüğünü biliyordum. Ben başkasına bunu asla yapmazdım. "Onların hüzünlerini hisseder ve üzülürüm. Hepsi bu." Aslı laflarım üzerine hiçbir şey diyememiş ve sadece gözlerini kaçırmakla yetinmişti ama Deniz'in gözlerindeki anlayamadığım bakış bir an için afallamama neden oldu. Ne duyguyla bana baktığından emin değildim ama garipti ve huzursuz etmişti.

    Telefonum cebimde ısrarla titremeye başlayınca içinde bulunduğumuz konu dağıldı ve ben korkmaktan çok şaşırdım. Beni arayan sadece ailem vardı, bir de Deniz'in attığı mesajlar... Elime alınca yabancı bir numara olduğunu gördüm. Açmadan önce ekrana bakakalmam Deniz'i meraklandırmış olacak ki yanımda gelip benim yaptığım gibi telefona eğildi. Çok, yakındı... Neredeyse nefesini tenimde hissedebileceğim kadar...

    "Bu Büşra, benden numaranı o kadar çok istedi ve almak için öyle saçma şeyler yaptı ki sonunda vermek zorunda kaldım... Sorun olmaz değil mi?"

    Kapanmadan telefonu açıp kulağıma götürdüm "Yok hayır olmaz..." derken onun yüzüne ayran budalası gibi bakmamak için gözlerimi kaçırdım. 

    Büşra'nın sesi kulağıma doldu. "Hiç açmayacaksın sandım! Sen telefonlara hep böyle geç mi cevap verirsin?" Tatlı maskesi yüzünden düşmüş olmalıydı çünkü yine çirkef cadı haline bürünmüştü. O şirin sesi böyle tiz bir sese çevirmeyi nasıl başarıyordu acaba.

    "Numarayı tanımıyordum."

   "Ah doğru! Sana mesaj atmalıydım! Şimdi tanıyorsun ama değil mi? Ben Büşra, beni hemen telefonuna tatlı cadı diye kaydediyorsun!" Az önce aklımdan geçenleri mi okumuştu acaba? Bazen gerçekten de cadı olduğunu falan düşünürken buluyordum kendimi, bunu düşüne düşüne bilinçaltıma itmiş olmalıyım ki onun cadı olduğu bir rüya bile görmüştüm... "Neredesiniz? Biz geldik!"

    "Lunaparkın girişinde."

    "Tamam. Geldiğimde telefonunu kontrol edeceğim hemen kaydetsen iyi olur. Yoksa sana tatlı olmayan, sadece cadı olan tarafımı da gösterebilirim." Sesi bir sır veriyormuş gibi kısıldı. "Emin ol görmek istemezsin." bunu söyledikten hemen sonra güldü ve "Bay!" diyerek telefonu kapattı. Cevap bile vermemi beklememişti ama kabul ediyorum ki iyi bir kapatıştı.

    Kulağımdan indirdiğim telefonuma bakakalmıştım. Bu üçüyle düşman değil dost olduğum için memnundum doğrusu. Düşman oldukları kişiye neler neler yaparlardı kim bilir... Dediğini yaptım ve onu -tatlıcadı- olarak kaydettim. "Geliyorlarmış." diye açıkladım bunu yaparken de diğerlerine.

    "Evet gördüm onları." Elini kaldırıp bana yaptığı gibi onlara da salladı. Tabi bu sırada Aslı neredeyse hiç konuşmamıştı. Belki de söylediklerim ona ağır gelmişti bilemiyorum ama biraz sert çıktığımı da düşünmeye başlamıştım. Galiba bu benim hassas olduğum bir konuydu ama kızın bundan haberi yoktu ki... Merhaba suçluluk uzun zamandır görünmüyordun hoş geldin... Ama yine de Aslı'ya bir şey söylemedim. Geçen gün söylediği acınası şey lafına sayabilirdi.

     Eren, Alp, Büşra, Mihriban, Sevde hep beraber gelmişlerdi ve kendileriyle beraber devasa bir gürültü bulutunu da beraberinde getirmişlerdi ama biz anlamlandıramadığım bir şekilde kapının girişinde beklemeye devam ediyorduk. 

     "Kimi bekliyoruz?" diye sordum.

     "Senin davet ettiğin birini..." Büşra'ya kaşlarımı çatıp baktım. Ben birini davet etmiştim de haberim mi yoktu? Zihnimi yokladım ama hayır, emindim, davet edebileceğim kimse yoktu. Bu yüzden hayretle sordum.

    "Benim mi?"

Ters AşkWhere stories live. Discover now