•Karanlık

80 25 42
                                    

1. Bölüm;

Etrafımdaki meleklerin kendi aralarındaki kutlamasında pek eğleniyor sayılmazdım. Henüz yeni görevden gelmiştim, yorgundum ve az kalsın ölüyorduk. Tabii ki tehlikeyi tatmayan emrimdeki melekler neşeliydi. Bugün özeldi; her yıl bugün Azazel'den önceki liderin anısına kutlama hazırlanırdı.

Adamın kemiklerinin külü bile kalmamıştır muhtemelen ama biz kutlama yapıyorduk. Kürsüye çıkan her yılki sıkıcı konuşmasını yapacak olan görevli hemen yanımda tüm asaletiyle oturan Azazel'i selamdı.

"Bu yıl farklı olarak yüce Azazel'in isteği üzerine önceki lider ile birlikte şimdiye kadar ki en sadık ve güçlü meleği takdir edeceğiz. Annabelle Carter.." bakışlar bana döndüğünde ne olduğunu anlayamamıştım. Az önce beni mi ilan etmişti? Aman Tanrım!

"Buraya gelerek bizi şereflendirir misin?" hemen ayağa kalktım ve hala şaşkın olsamda kürsünün arkasındaki görevlinin yanında yerimi aldım.

"Ailesini bile yüce Azazel için feda eden bu genç askeri ödüllendirmek gerektiği düşünüldü." ailemden bahsettiği an heyecanım anında sönmüştü. Kötü bir anıydı. Hatırlamaya gerek yoktu ama hatırlatmıştı işte aptal adam.

Azazel ayağa kalktığında herkes nefesini tutup bana kıskanç bakışlar bakıyordu. Önümde durduğunda görevli siyah işlemeli bir kutu uzattı. Azazel kutuyu açıp içinden siyah incili bir kolye çıkardı. Ucundaki siyah kristal cennetin bir armağanıydı ve bir tür zehirli taştı. Dudaklarım kıvrılacak gibi olsada kendimi tuttum. Bu çok değerli ve muhteşem güçleri olan bir ödüldü. Sadece başarılarımdan değil, Azazel bu ödülü aileme olanlardan vicdan azabı duyduğu için veriyordu.

Kendi elleriyle kolyeyi boynuma taktığında içimde burukluk vardı. Ailem Azazel'e olan sadakatini hayatlarından önemli tutuyorlardı ve öylede olmalıydı ama bir görevde işler değişmişti.

5 yaşındaydım sadece! Annem ve babam her zaman soğuktular ama ben görmesemde beni sevdiklerini hissediyordum. Bir görevde benide yanlarında götürmek zorunda kalmıştılar. Saklanmam gerekiyordu. Onlarda iblisleri öldürecekti. İkisininde büyük beyaz kanatları muhteşemdi, onlar gibi olmak istemiştim. Onları hayranlıkla izlerken bir iblis beni yakalamıştı. Bir iblisin 5 yaşında bir çocuk olmasına rağmen bir meleğe merhamet etmeyeceğini biliyordu annem ve babam. Görevi tehlikeye atıp beni kurtardıktan sonra görev tamamlanamamış ve büyük bir karışıklık ortaya çıkmıştı. Azazel anne ve babamın ona olan sadakatini kıran beni değilde aileme idam kararı verdirmişti.

Şimdi ise ailemin katilinin baş askeriydim, ailem böyle olmamı isterdi. Bir kere bile sadakatsizlik etmemiştim. Tüm idam görevlerinde beni kullanıyordu. Katil bir melek olmak benim duygularımı dondurmuş gibiydi. Emrimdekiler bile bana buzlar kraliçesi diyordu. Hayatımda kendim için tek şey yapmamıştım sadece Azazel vardı. Ona borçlu hissediyordum. Belkide beni öldürmediği içindi bu duygum. 15 yıldır ailem yoktu ve akrabalarımdan geri kalanlar annem ve babamın idamından sonra asilik gösterince çoğunu ya bana öldürtmüştü yada Duncan boyutuna sürgün ettirmişti.

Zorda olsa gülümsediğimde o da gülümsedi. Yerine geçeciği sırada saygıdan dolayı oluşan sessizliği yırtan alarm sesleri kulağıma doldu.

Ardından gelen keskin kan kokusu ve çığlıklar..

Bembeyaz olan zemin şimdi kırmızı sıvı ile süslenmişti. Azazel'i korumak için kanatlarımı ortaya çıkardım ve kolundan tutarak onuda benimle birlikte havalandırdım. Odanın tavanına doğru uçup onu çatıdaki odaya soktum.

"Ben ortalığı sakinleştirene kadar burda kalın" odadan çıkacağım sırada kolumdan tuttu.

"Cennet asasını çalmaya geldiler! Gerekirse öl ama onu almalarına izin verme!" kükremeye benzer sesi odada yankılandığında başımla onaylayıp odadan hızla çıktım.

İTAATSİZWhere stories live. Discover now