Boş evin içinde yankılanan konuşma ve ayak sesleri, pazarlık girişimleri için emlakçıya dil döken Chan, bu işkencenin hemen bitmesini bekleyen ve Chan'in yanından ayrılmayan Changbin, Felix'in koluna girip onu peşinden dolaştırıp oda oda gezdiren Ryujin, ruhunu kaybetmiş bir bedenden ibaret olan ve kuzeni nereye sürüklerse sessizce oraya giden Felix.
Üç katlı, havuzlu ve gösterişli olan bu evi beğenmeyen Ryujin yüzünden bunalan ev sahibi artık pes etmiş ve elindeki son seçenek olan başka bir eve gitme kararı almışlardı.
Emlakçı öndeki arabada, diğer dörtlü arkadaki arabada seryrederken; arka koltukta oturan Felix, başını heyecanla bir şey anlatan Ryujin'in omzuna yaslamıştı.
Chan radyoda çalan ingilizce şarkıya eşlik ederek ve Ryujin'in sohbetine katılarak araba kullanmaya devam ediyordu. Changbin ise Chan'in yanındaki yolcu koltuğunda sükunetini koruyarak oturuyordu ve bakışlarını dışarıdan ayırmıyordu.
Felix kaçamak bakışlarla dikiz aynasından Changbin'i izliyor ve kalbinin çığlıklarını boğmaya çalışıyordu.
Ryujin bir kaç kez Felix'in Changbin'e olan bakışları yakalamış ve rahatsızca yerinde kıpırdamıştı.
Chan arabayı durdurduğunda hep birlikte arabadan inmişler ve yeni bir evi daha gezmek için emlak danışmanı olan adamı takip etmeye başlamışlardı.
Felix girdikleri her evde bir hayal kuruyordu. Sanki gezdikleri bu evleri Changbin ve kendisi için seçiyorlarmış gibi kafasında kurguluyor ve göz gezdiriyordu.
Ama hayallerinin sonu hep aynıydı. Ryujin gezdikleri evleri beğenmediklerini söyleyerek kendisine bir başka rota belirliyor ve herkesi peşinden sürüklüyordu.
Felix ise gezdikleri evlerde elinden tuttuğu, başını omzuna yasladığı, birlikte yemek yaptıkları, balkonunda oturup sohbet ettikleri, salonundaki koltukta birbirlerine sarılarak film izledikleri, bahçelerinde mangal yaptıkları Changbin ile olan hayallerini gerisinde bırakıyordu.
Bu hayaller ne kadar büyük ve mükemmelse, gerçek hayat o kadar gaddar ve acımasızdı.
"Felix! Bu ev tamda hayal ettiğin gibi, değil mi kuzen?" Ryujin'in kendisine seslenmesiyle düşüncelerini bir kenara bırakmış ve karşısındaki eve bakmıştı.
Haklıydı. Bu hep hayal ettiği bir evdi. İki katlı, arka ve ön bahçeye ve büyük birkaç ağaca sahip olan ferah bir evdi. Etrafını gezdiklerinde ise arka tarafının manzaraya bakan tarafı boydan camlara sahipti.
İçine girdiklerinde ise bahçeye bakan geniş bir oturma odası, hemen yan tarafında yemek masası için ayrılmış bölüm, onun bitişiğinde kocaman bir mutfak ve geniş holün hemen yanında yer alan çalışma odası ile lavabo.
Dış kapının solunda kalan ve üst kata çıkmak için konulmuş dönerli bir merdivenenden çıkarak üst kata çıktılar. Üst kattaki boydan camın olduğu bölüm üçe ayrılmış gibiydi. İlk karşılarına çıkan küçük bir salon, onu hemen sağında geniş bir yatak odası, onun içinden ebeveyn banyosuna ve giysi odasına açılan iki farklı kapı. Oturma odasının sağında kalan çocuk odası, onun bitişiğinde yer alan küçük bir banyo ve fazladan iki misafir odası bulunuyordu üst katta.
Evet, fazla zengin işiydi ama hep hayal ettiği bir evdi. İçinde Changbin ve kendisinin olduğu, ileride çocuklarıyla oynayarak canlanacak bir evdi onun için.
Ryujin Felix'in kolundan ayrılıp mini salonun ilerisinde yer alan geniş terasa yürüdü. Terasın balkonunda, elleri siyah kapşonlusunun ceplerinde olan ve bahçeyi izleyen Changbin'in yanında durdu.
Felix ruhsuz bir şekilde ve boş bakışlarıyla terastaki ikiliyi izliyordu. Uğuldayan kulakları ve zihninde yankılanan sesler, Changbin'in kendisine söylediği son cümle yankılanıyordu.
'Olan ve olacak her şey için, özür dilerim.'
Olanlar zaten yeterince ağırdı ve bu özürle geçmiyordu, acısı hafiflemiyordu. Zaten şu ana kadar olan şeylere zar zor tahammül etmişken daha nelerin olabileceğini kestiremiyordu.
Daha kötüsü olamaz dedikçe, hayat ona daha beter nelerin olabeceğini hiç utanmadan gösteriyordu.
"Ben bu evi çok beğendim oppa, git ve emlakçıyla konuş!" Ryujin sinir bozucu bir sevimlilikle Changbin'in koluna girmiş ona aegyo yapıyordu.
"Sen bana emir veremezsin." Changbin kolunu Ryujin'den kurtarmış ve arkasına dönmüştü. Bakışları Felix ile buluşunca sertçe yutkunmuş ve göz teması kurmadan, alel acele aşağıdaki kata ilerlemeye başlamıştı.
Felix yanından geçip giden Changbin'in kokusunu ciğerlerine çekerken, Ryujin Felix'in perişan haline isyan etmemek için yumruklarını sıktı.
"Felix! Gel ve manzaraya bak!" Ryujin salonun ortasında dikilen Felix'i yanına çağırmış ve tekrar manzaraya dönmüştü.
Felix güçsüz adımlarla terasa ilerlemiş ve kenardaki mermer korkuluklara tutunmuştu. Bu ev içinde aynı hayallari kurabilecek miydi, emin değildi.
"Baksana! Burdan senin park görünüyor! Hani hep gidip süs havuzuna para attığın ve sabahtan akşama bir bankta konakladığın!" Ryujin'in Felix'i neşelendirmek için sarf ettiği sözler, diğerini daha fazla üzmekten başka işe yaramamıştı.
Chan bahçenin ortasında emlakçıyla konuşurken başını yukarıya kaldırmış ve kısa bir el haraketiyle Ryujin'i aşağıya çağırmıştı.
"Hemen geliyorum, bekle beni." Ryujin Felix'in omzunu patpatlamış ve hızlı adımlarla yanından ayrılmıştı.
Felix usulca ellerini mermer korkuluklardan çekmiş ve yüzünü kapamıştı. Akmak için fırsat kollayan göz yaşlarını sertçe silerken, dudaklarından firar edecek olan çığlığı zor yutmuştu.
Ellerini yüzünden çekip bakışlarını gökyüzüne çevirerek derin bir nefes almıştı. Yoksa boğazına düğümlenen yumrular onu şekerini yere düşüren küçük bir çocuk gibi ağlatacaktı.
Bedenini usulca yanına çevirdiğinde göz göze geldiği beden yüzünden utanmıştı Felix. Ona onu unutacağını ve onsuz ne kadar mutlu olacağını gösterecekti.
Yapamamıştı...
Changbin tam karşısında, gözlerinin içine bakarken bütün gardını indirmişti. Perişhan halde sevdiği adamın gözlerinin içine bakarken, diğerinin yüzünde hiçbir mimik oynamıyordu.
"Mutlu musun?" Felix'in çatlamış sesiyle dile getirdiği soru, Changbin'i gülümsetmişti.
Felix kendisine gülümseyen adama baktıkça hissettiği duygular arasında boğuluyordu.
"Mutlu olmamı ister miydin?" Changbin, Felix'in sorusuna soruyla karşılık vermiş ve ona bir iki adım daha yaklaşmıştı.
"Bilmiyorum. Kalbim ve mantığım arasında seçim yapamıyorum. Kalbim her zaman mutlu olmanı ve gülümsemenin asla yüzünden silinmemesini istiyor." Felix kelimeleri yutarak konuştuğunda, Changbin ona doğru bir adım daha atmıştı.
"Beynin ne diyor?" Changbin'in sorusunu olabilecek en öfkeli ve sert şekilde cevaplamaya çalıştı.
"Senin asla mutlu olmamanı ve pişman bir şekilde, yapayalnız ölmeni diliyor." Ama sonuç hüsrandı. Dile getirdiği kelimelerin en ufak bir gerçekliği yoktu. Bunu ikiside biliyordu.
Ama kelimelerin ağırlığı yüreklerini ezebilecek kadar güçlüydü. İkili hala bir bakışma yarışının içindeydi. Gözlerini önce çeken kaybedecekti.
"Felix!" Ryujin'in terastaki kuzenine seslenmesiyle oyunun galibi olan kişi Changbin'di. Felix bakışlarını merdivenin başında gülümseyerek kendisine el sallayan kuzenine çevirmişti.
"Gel hadi! Sana bir şey göstereceğim!" Ryujin heyecanla merdivenleri inerken Felix de harakete geçmiş ve terastan çıkmak için sürmeli cam duvara ilerlemeye başlamıştı.
Tam kapıdan çıkacakken Changbin'den duyduğu cümle ile adımlarını hızlandırdı ve onu birlikte anılarını paylaştıkları parkı izlerken terasta tek başına bıraktı.
"Sen kalbinden başka bir şeye kulak vermezsin ki Felix."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hellevator || ChangLix
FanfictionSpearb: Geceyi seviyorum. Karanlık olmasaydı, yıldızları asla göremezdim. FeelX: Karanlık benim, hyung. (17 Kasım 2017 - 17 Nisan 2018) Hayran kurguda rekor #85 ChangLix #1