¤40 - Düğün Davetiyeleri

3.6K 422 374
                                    

"Ryujin, tatlım? Bu davetiye nasıl?" Orta yaşlı bakımlı kadın eline aldığı fazla süslü ve parlak zarfı, ortamdan her an kaçacakmış gibi duran genç kızın önüne uzattı.

"Bu fazla şey... çocuksu?" Kelimelerini doğru seçmeye çalışarak konuşmuş ve önüne uzatılan zarfı usulca öteye itelemişti.

Ryujin'in geldikleri ilk dakikadan beri beğenmediği bilmem kaçıncı zarftı bu. İşleri zorlaştırmayı seviyordu. Ne kadar geç, o kadar iyi. Düşüncesi bu yöndeydi.

Ama ne kadar geç olursa Felix'in tahammül edebileceği zaman o kadar fazla olacaktı. Ne kadar uzarsa Felix o kadar acı çekecekti. Ama son değişmeyecekti.

O sonda hepsi ölecekti. Biricik kırılgan kuzeni Felix, karşısında oturan ve vicdanını rahatsız edip duran Changbin...

Kendisi zaten ölmüştü. O düğün hepsinin cenaze töreni olacaktı. Bunu engelleyemezlerdi. Engelleyemiyorlardı.

"Ryujin, anneciğim. Geldiğimizden beri hiçbir zarfı beğenmedin. Senin aklında bir fikir varsa söyle, ona göre bir zarf tasarlatalım." Ryujin'in annesi biraz mahcubiyet ve biraz sitemle konuşarak kızının saçlarını okşadı.

Genç kız nefretle parlayan gözlerini karşısındaki koltukta oturan ve geldiğinden beri ağzını bıçak açmamış bedenle buluşturdu.

Changbin bir ölünün feri gitmiş gözlerindeki canlılıkla izliyordu olan biteni. Ona da üzülüyordu Ryujin. Onun için de vicdan azabı çekiyordu. Onun da suçu olmadığını biliyordu.

Ama bu şekilde susması onu deli ediyordu. Chan'in kendisine anlattığı adam bu olamazdı. Chan'in övdüğü, can dostum dediği adam bu olamazdı.

Ona anlatılan adam cesurdu. Korkusuzdu. Karanlıktı. Kendisine anlatılan karanlık adam asildi. Karşısındaki adam ise tüm bunlara tezattı.

Karşısındaki Changbin korkaklığı yüzünden karanlığa sığınmış gibiydi. O karanlığı kabuk olarak görmüş tüm acısını ve gözyaşını o karanlıkla paylaşıyormuş gibiydi.

"Neden sadece bana yükleniyorsun anne? Bu benim olduğu kadar Changbin'in de düğnü. Ona da sormanız gerekmez mi?" Ryujin ne olursa olsun yine sivri dilini devreye sokmuştu. Yaptığı iğnelemeyle ilk defa gözleri buluştu.

Changbin yavaşça oturduğu yerden kalkmış ve arkasına döndüğü gibi salondan ayrılarak merdivenleri tırmanmaya başlamıştı. Arkasından kendisine seslenen annesini umursamadan.

"Seo Changbin! Derhal geri dön!" Orta yaşlı kadının sesi omzuna dokunan diğer zarif kadının eliyle kesildi.

"Sorun değil. Bu tarz şeylerin erkekleri sıktığını biliyorsunuz, şu ana kadar dayanması bile mucize." Zarif kadının anlayışlı bir şekilde yaptığı konuşma Changbin'in annesini yumuşattı.

"Neden böyle davranıyor hiç bilmiyorum." Orta yaşlı kadın mahçup bir şekilde gülümsemiş ve Ryujin'e dönmüştü.

"Ryujin tatlım, onunla ilgilenir misin lütfen?" Changbin'in annesinin sözleri, Ryujin'in tepesinden aşağı bir kova buzlu su dökülmüş gibi kas katı keserken, itiraz etmek için hazırlanmaya başlamıştı.

"Hadi git anneciğim, gelince fikrini söylersin. Önce onunla ilgilen." İtiraz etmek için hazırlanan ifadesi bozguna uğramış ve usulca ayağa kalkmıştı.

Ryujin istemeyerekte olsa arkasına dönmüş ve ilerlemeye başlamıştı. Changbin ile o odada yalnız kalırsa kan çıkardı. Bunu bile bile annesi ne demeye onu arkasından gönderiyordu ki?

Merdiverleri ortalama bir hızla tırmanıp Changbin'in odasının önüne geldiğinde gözlerini devirmeden edemedi. Kapısının üzerinde asılı, ingilizce uzak durun, tehlike yazıları ve kuru kafa tabelası tam ona göreydi.

Hellevator || ChangLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin