Artık Lydia navigasyon olduğuna göre yola çıkmaya hazır sayılırlardı. Klaus bunu bir savaş olarak kabul ettiği için arabaya bir çok acımasızlık abidesi silah doldurmuştu ama herkes onun bunlardan bir tanesine bile ihtiyaç duymayacağının farkındaydı.
Hazırlıklar tamamlandıktan sonra yola çıkmayı planladılar. Bu süre içinde Lydia, Scott ve diğerlerine durumu anlatmış, zorla da olsa gidebilmek için izin koparmıştı. Scott sürüsünü koruma psikolojisiyle, onu yalnız bırakmak istemiyordu ama Lydia her zaman üste çıkmanın bir yolunu bulurdu.
Kol onun arkadaşlarıyla konuşmasını izlerken, Bayan Ölümün ne kadar değer gördüğünü fark etti. Bu onun hoşuna gittiyse de az buçuk rahatsız etmemiş de değildi.
En sonunda kendini arabaya çantasını yerleştirmeye çalışan Lydia'nın saçını kulak arkasına atmasını izlerken buldu. Gerçekten büyüleyici görünüyor diye geçirdi içinden.
Lydia ise Kol'un ona attığı bakışları hep son anda nadiren yakaladığı için öylesine bir şeymiş gibi hissediyor ve üstünde çok fazla durmuyordu ama o bile bazen köken vampirin cazibesine gözlerini kaptırabiliyordu. Birbirlerine fark ettirmeye çalıştıkları bu bakışmalar uzaktan bir göz olarak her şeyin farkında olan Klaus'u fazlasıyla güldürüyor ve onun bunları Caroline'a anlatmak için sabırsızlanmasına neden oluyordu.
En sonunda Kol uzaktan izlemeye dayanamadı ve Lydia'nın yanında bitti.
"Beni korkuttun!"
"Özür dilerim, güzellik. Amacım o değildi."
"Öyle mi? O zaman amacın sinsice yanıma sokulup tam olarak ne yapmaktı?"
Lydia imalı bir şekilde sorduğu bu sorudan sonra düşünerek cevap bulmaya çalışan bir Kol'la karşılaştı. En sonunda dayanamayarak konuya atladı.
"Ah, kendini çok fazla zorlama istersen. Bilirsin, düşünmek herkesin başarılı olduğu noktalardan biri değildir sonuçta."
Kol gülümseyerek, "Ah, anladım. Sana laf sokma yeteneği lütfedilmiş ama sen onu bile kontrol edemiyorsun." şeklinde karşılık verdi.
"Fazla mı ukalayız ne?"
"Hemde çok fazla."
Klaus arabanın kapısını açmadan önce arkada konuşan ikiliye imalı bir bakış attı.
"Az flört, çok iş. Hadi gidelim artık."
İkiside umursamazca omuz silktiler. Bu tarz laf dokundurmaları onları etkileyemezdi çünkü ikisinin de başka insanların haklarında ne düşündükleri o kadar önemli değildi.
Lydia'nın kolundaki yolu izleyerek yola koyuldular. O sırada Caroline onlara doğru yaklaşan bir işaretin bileğindeki haritada hareket ettiğini görüp gülümsemişti. Sonunda... Sonunda Klaus onu almak için geliyordu.
"Sonunda burdan kurtulacağımıza hala inanamıyorum."
"Abimi bilirsin, bir şeyi çok isterse asla peşini bırakmaz. Seni arkasında bırakıp hayatına devam edecek değildi, ya da beni."
"Sana başka bir şaşırtıcı haber vereyim mi?"
Rebecca iyice kulak kabartmıştı.
"Seni dinliyorum."
"Bize yardım eden kız, buram buram Kol kokuyordu."
"Yani diyorsun ki..."
"Sadece bir tahmin ama yine de..."
"Sonunda kendi ağzına layık birini buldu demek!
"En azından ben öyle düşünüyorum. Çok yoğun bir kokuydu, öyle sıradan değil, duygu yüklü."
"Yok artık!"
"Var, artık."
Rebecca kocaman bir kahkaha attı. Bu durum ikiliyi şaşırtmıştı. Caroline kokulara özellikle hassastı ve kendi yeteneklerini geliştirerek kokuların ne anlama geldiğini çözmeyi başarmıştı.
Lydia'dan aldığı koku kesinlikle Kol'un kokusuydu ve o koku buram buram hislerle doluydu. Caroline bu konuda Klaus'la birlik olmak için sabırsızlanıyordu. Ne de olsa çöpçatanlık ondan sorulurdu.
Klaus havaalanına kadar araba kullanırken çok heyecanlıydı, Kol üç beş defa ona yavaş gitmesini söylemek zorunda kalmıştı. Caroline'ı tekrar görme ihtimali bile onu mutlu etmeye yetiyordu.
O, arabadaki malzemeleri uçağa geçirmek için ayarlamalarla uğraşırken, Lydia ve Kol etrafı gözlemliyor ve sıkıntıdan tahmin oyunu oynuyorlardı.Önlerinden geçen yaşlı kadına baktılar ve tahmine Kol başladı.
"Bence o bir dul. Evde kedileriyle yaşıyor ve gitmeyi planladığı yer muhtemelen torununun yada kızının evi."
"Bence tam bir çay partisi teyzesi. Kafasındaki tüllü şapkayı görmedin mi? Asil görünmeye ve çevresindekilere kendini beğendirmeye çalışan bir iki yüzlü."
"Hey, bu kadar sert olma. Sen de bir gün yaşlanacaksın neticesinde, sana böyle bir muamele yapılsa hoşuna gider miydi?"
Lydia o an duruldu. Gerçekten yaşlanacağım, diye düşündü...
"Yaşlı olmaktan korkuyor musun yoksa?"
Kol'un hafif gülümseyen ama genellikle tedirgin bakan suratına gülerek ve omuz silkerek cevap verdi.
"Hayatı dolu dolu yaşadığım sürece yaşlanmak çokta önemli değil. Üstelik tehlikeli bir dünyada yaşıyoruz, o teyze kadar bile hayatta kalabileceğim malum değil."
Bu ölme fikri Kol'un hiç hoşuna gitmemişti, nefret etmişti.
"Merak etme, sana bir şey olmasına izin vermem. Gerekirse seni ben korurum."
Kol kendinden iddialı bir şekilde çıkan bu cümleye şaşırma fırsatı dahi bulamadan Lydia onu "Hangi sıfatla?" sorusuyla hazırlıksız yakalamıştı.
Haklıydı... Hangi sıfatla onu koruyup kollayacaktı ki? Ağzını cevap vermek için açtı ama çok şükür Klaus o sırada ortama girerek Kol'u soğuk terler atmaktan kurtardı.
Yolculuk sessiz geçiyordu ki bu bizim iki bu durum haylaz için oldukça sıkıcı bir durumdu. Tekrar kendi çaplarında eğlenmeye çalıştılar.
"Şurada oturan kızı görüyor musun? Uçağa bindiğimizden beri sana bakıyor."
"Şimdi de çöpçatanlık yapmaya mı başladın??"
Kol, Lydia'nın kızı kendisine bu kadar rahatlıkla sunmasından rahatsızlık duymuştu. Hiç mi kıskanmıyor diye kendi kafasında kurup duruyordu ki Lydia devam etti.
"Eğer onu bir krallığın prensi olduğuna ve iki aylık ömrün kaldığı için, tüm mirasını ona bırakmak istediğine ikna edebilirsen ve seninle gelmeyi kabul etmesini sağlarsan bir puan alırsın."
"Peki ya sen bunun karşılığında ne yapacaksın?"
Lydia gülümsedi ve biraz önlerde oturan genç bir adamı gösterdikten sonra Kol'un kulağına eğilip "Onu baştan çıkarırım." dedi.
Bu Kol'u rahatsız etmişti. Yutkundu ve "Sanki o bir puanlar ne işe yarayacaksa? diye umursamamaya çalışan bir ifadeyle sordu.
"Hadi ama eğlenceli olur. Eğer ikimiz de birer puan alırsak, final oynarız ve kazanan kaybedenin istediği herhangi bir şeyi sorgusuz yapar."
"Her şeyi mi?"
"Her şeyi."
Bu Kol'u gülümsetmişti. Kesinlikle kaybetmesine imkan yoktu. Derin bir nefes alıp boynunu çıtlattı.
"Kaybetmeye hazır ol, Bayan Ölüm çünkü sana acı çektirmek için aklımda güzel planlar var."
"Önden buyrun, bayım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Teach Me (TAMAMLANDI)
Hayran KurguGüçlerini kontrol etmek isteyen bir Banshee ve onun yardımına ihtiyacı olan köken bir aile... Mikelson, Forbes, Martin ve Hale ailelerinin işbirliği ya da düşmanlığı?