Who are you?

1.7K 142 23
                                    

Onu tanıdığını düşünüyordu ama nereden tanıdığını bir türlü çıkaramıyordu. Aklında yüzü beliriyordu ama nerde gördüğünü hatırlamıyordu. Yine de bunun üzerine kafa patlatmak için çok geçti çünkü Lydia ona doğru yürüyordu. Bir şey yapmazsa muhtemelen yanından yürüyüp gidecekti.Lydia onun yanınndan geçerken ona ona çelme taktı ve düşerken tuttu. Lydia kolunu sıkıca kavramış olan çocuğa baktı. Daha sonra kolunu hızlıca çekti.

"Artık bırakabilirsin."

"Bir teşekkür yok mu?"

Lydia kafasını yere eğip baktığında bacak mesafelerini gördü.

"Eğer beni düşüren sen olmasaydın belki ederdim. Şimdi... Çekil önümden."

Kol gülümsedi ve gitmek üzere olan Lydia'nın önüne geçti.

"Çekil dedim."

""Seni ilk şöyleyişinde de duymuştum."

"Peki neden hala önümde dikiliyorsun?"

"Çünkü dikilmek istiyorum."

"Bende yere düşüp kafanı patlatmanı istiyorum ama her zaman istediklerimizi elde edemiyoruz malesef."

Kol bir anda kafasını salladı.

"Naaah. Tıh. Böyle olmaz."

Tüm o takılıp düşme olayı Lydia'nın ona doğru yaklaştığı saniyeler içinde Kol'un kafasında oluşan bir fikirdi sadece. Ama bu fikri beğenmedi, çok sıradandı. En iyisinin biraz daha gözlemlemek olduğuna karar verdi ve hızlı bir şekilde daha uzağa bir yere ilerledi.lydia dediği gibi eve gitmişti. Ve onu dışarı çıkarken görmedi. Beklemekten sıkılıp Klaus'un yanına döndü.

"Günün nasıldı?"

"Sıkcı. Seninkinin güzel olduğunu varsayıyorum."

"O gerçekten çok güzel... Ama onu bir yerden hatırlıyor gibiyim. Sadece neresi olduğunu çıkaramadım."

"Kendine bu kadar yüklenme, Kol. Düşünmenin senin belirgin özelliklerinden olduğu söylenemez."

"Sende komik biri değilsin ama espiri yapıyorsun."

"Ne zamandan beri gerçekleri söylemek espiri yapmak oldu?"

"Senin sözlerini dikkate almayı bıraktığım zamandan beri, sevgili kardeşim."

Kol kalkıp kendine bir içki koydu, sonra Klaus'un boş bardağını da doldurdu. Oturmaya hazırlanıyordu ki kapının çaldığını duydu."Birini mi bekliyordun?"

"Hayır ama sadece tahmin edebilirim."

Kol kapıyı açtıktan sonra derin bir iç çekti. Sıkıntılı bir şekilde hemde.

"Burda ne arıyorsun?"

"Konuşmamızın zamanının geldiğini düşündüm."

"Yanlış zaman. Pek konuşma havasında değiliz."

Kol kapıyı kapatmak üzereydi ki Klaus'un sesi duyuldu.

"Kol, misafirimizi içeri davet eder misin lütfen."

Kol hoşnutsuz bir ifadeyle kapıya yaslandı ve eliyle içeriyi işaret etti.

"Ah, demek ki birilerinin konuşacak havası varmış."

"İnthar etmeye mi çalışıyorsun?"

Klaus'a döndü.

"Ciddiyim, intahar etmeye mi çalışıyor?"

Klaus ufakça gülümsedi.

"Kol, neden uslu bir kardeş olup büyüklerine konuşmaları için izin vermiyorsun?"

Teach Me (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now