fourteen

6.6K 645 149
                                    

[sam smith'say it first]
❝asla geçmişimi iyileştiremeyeceğim❞

__

Dışarıdan içeriye süzülen soluk ay ışığını yanında sönük bırakan Jungkook ciğerlerimdeki bronşların her birini zarif gül parçasına çevirmeyi görev edinmişti. Dikenlerini soluk boruma batırıp, yara kabuğu tutmayacak birer deruni hislerimin; şiddetli yağışa maruz kalmasın zorladı.

"Jungkook," Belli bir ifade taşımayan suratı, dün akşamki yüzünün nadide parçası olmasını emir eden tavşan gülüşüyle gözle görülür zıtlık koyuverdi gergin atmosfere. "Ben geldim."

"Fa-farkındayım." Kısa cevaplar ayak biklerime dolaşan parlak pranga zincirleri iki kat daha uzayıp, açılmamak üzere boğazıma kitlendi. Metalin yaydığı tok sesler bügün yeterince karmaşaya katlanan beynimin kalın duvarlarına mahkum edilen acı çığlıklarla özdeşmesi tuhaf değildi.

En sonunda kendimi tutmayıp bedenimin sadece boğuk sesimden ibaret olmadığını kanıtlarcasına geniş camın önünde duran yapılı cüssesine sarıldım. Mayıştırıcı sıcaklığı vücuduma yol alan akışkanlığı kalbimin en küçük dokularını gerim gerim gevşemesini sağlayacak kudrete ulaşmasını beynim almıyordu.

"Baban şirketini avukatı Bay HyunShik'le anlaşmaya varamayınca onunla bizzat kendim konuştum. Sadece bir saat boyunca görüşme yapacaksınız," Kulağına sürtünen soğuk dudaklarım açıkladı. Daha iyisini yapmak isterdim lakin elimden geleni buydu. Altı saat boyunca kesintisiz dil dökmüştüm. "Bu esnada yanından kendini rahat ettiğin herhangi birisini alabilirsin."

"Annemin değil, s-senin yanımda o-olmanı istiyorum." Şaşkınlıkla gözlerim açıldı. Annesini isteyeceğini düşünmüştüm, lakin benim -aptal beynim- için şıklarda olmayan seçeneği düşünemeden ortaya sunması boğazıma kelepçe vurdu. Yorgunluktan ağrıyan beynim bihitap düşmüştü, onlarca laf eden dilim bir tane cümleye karşın tutuklu kalmıştı, bedenim halsizlikle savaş içindeydi. Elleriyle beline sarılı kollarımı gevşemesine sebep olup her görüşümde bıkmadan boğazıma yumru oturtan başyapıt keskin hatlı sayılabilecek yüzünü döndü, sonra ise gül kokusundan masumane kalbini duygu katmanların göreceğim şeffaflıkta ince bedenimi kucaklayışı; ipek böceğinin ördüğü koza içinden serbest kalışına sebep oldu. Mutlu olmam gereken yerde içim acı acı sızladı ve bunu belli etmemek için kıkırdadım. "Her birimizin bu absürt buluşmalarla yıkık geçmişimizi asla iyileştiremeyeceğimizi, bilmezlikten gelemeye çalıştığımız bu-buluşmaya gelir misin? Ya-yanımda olur musun, Taehyung?"

"Aptalsın Jungkook, aptal." Sert göğüsüne yumruğumu tokuşturup başımı geniş omzuna yasladım. Ben; usul usul akan göz yaşlarımın buram buram karamel kokan boynunda görülmeyeceğini sanacak kadar aptal, erinmeden saçımın her bir teline ilmek ilmek şevkat işleyen günahsız çocuk; sırlarını açığa çıkarmamada kendini iyi sanacak kadar aptaldı. "Senin bunu bana sorman hata."diye mırıldandım kırılan sesimle.

İri kahverengi gözlerini çerçeveleyen kısa kirpikleri ağır ağır kırpıştırarak gözlerimi içine bakmaya başladığında yatak odasındaki yakıcı hava soluk borumun anlık zedelenmeyle karşı karşıya bıraktı. Kanımda vefayla dolaşan oksijen tanecikleri ağırlaştı, ısı yoğunlaştı ve kendimi Jungkook'a vücudumu ağ gibi saran görünmez denizci halatlarıyla çekilirken buldum. "Ben...ben, normal bir kıza aşık olup ev-evleneceğimi hayal ederdim. Aşk ya da ma-mantık evliliği olsun fark e-etmezdi." Kaşlarımı çattım. "Kızma ba-bana, sevgilim. Bunun istisnasız d-doğru olduğunu çevre ki-kişiliğime empoze etti."

aspergers' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin