1

127 8 46
                                    

                          Taehyung

Kapı kayarak yana doğru açıldı ve Taehyung idam vaktinin geldiğini anladı.

Bakışları, gardiyanın botlarına kilitlenmişti. Kendisini bir korku dalgasına, umutsuz bir panik seline hazırladı. Ama dirseklerinin üzerinde doğrulup terden sırılsıklam olmuş yatağından kalktığında, tek hissettiği şey rahatlamaydı.

Bir gardiyana saldırtıktan sonra tek kişilik hücreye alınmıştı ama Taehyung için yalnızlık diye bir şey yoktu. Her yerde sesler duyuyordu. Karanlık hücresinin köşelerinden ona sesleniyor, kalp atışlarının arasındaki sessizliği dolduruyorlardı. Aklın en derin, en gizli köşelerinden çığlıklar yükseliyordu. Arzuladığı tek şey ölüm değildi ama o sesleri durdurmanın tek yolu buysa, ölmeye hazırdı.

Yönetime ihanet ettiği için hapse atılmıştı ancak gerçek, kimsenin hayal edemeyeceği kadar korkunçtu. Hatta mucizevi bir şekilde yargılanıp affedilse bile içi rahat etmeyecekti. Hiçbir hücre duvarı, anıları kadar kasvetli değildi.

Gardiyan, ağırlığını bir ayağından diğerine verirken boğazını temizledi. "319 numaralı mahkûm, lütfen ayağa kalkın." Gardiyan, beklediğinden gençti. İnce,  uzun vücuduna bol gelen üniforması, rütbesiyle tezat oluşturuyordu. Askerdeyken verilen yiyecek, Koloni'nin fakir dış bölge gemileri Walden ve Arkadya'daki yetersiz beslenmenin izlerini silmeye yetmiyordu.

Taehyung, derin bir nefes alıp ayağa kalktı.

Gardiyan, mavi üniformasının cebinden bir çift metal kelepçe çıkararak, "Ellerini uzat," dedi. Taehyung gardiyanın teni yeni sürtündüğünde ürperdi. Onu yeni hücreye getirdiklerinden beri değil birine dokunmak, yeni bir insan bile görmemişti.

Gardiyan, "Çok mu sıkı oldu?" diye sordu. Sesindeki kaba saba tonla çelişen bir parça şefkat, Taehyung'un göğsünü acıttı. Hücre arkadaşı -ve aynı zamanda tek arkadaşı- olan Hoseok'tan başkası ona merhamet göstermeyeli uzun zaman olmuştu.

Başını salladı.

"Yatağa otur. Doktor yolda."

"Burada mı yapacaklar?" diye soran Taehyung, boğuk ve çatlak bir sesle konuşmuştu; kelimeleri boğazını acıtıyordu.

Eğer bir doktor gelecekse, bu, onu yeniden yargılamaktan vazgeçtikleri anlamına geliyordu. Buna şaşırmamalıydı. Koloni Hukuku'na göre yetişkinler, mahkûmiyetin hemen ardından idam ediliyordu. Küçükler ise on sekiz yaşına gelene kadar hapsediliyor, ardından onlara savunmalarını yapmaları için son bir şans veriliyordu. Ancak son zamanlarda insanlar, birkaç yıl önce olsa affedilecek suçlar nedeniyle yeniden yargılanmalarına birkaç saat kala idam ediliyordu.

Yine de bunu hücresinde yapacak olmalarına inanmak zordu. Garip bir şekilde, tıp stajyerliği sırasında fazlaca zaman geçirdiği hastaneye, son bir kez gitmeye can atıyordu. Duyularını tamamen yitirmeden önce, dezenfektan kokusu ve havalandırmanın uğultusu gibi tanıdık bir şeyler hissetmek istiyordu...

Gardiyan, onun gözlerine bakmadan konuştu. "Oturman gerekiyor."

Taehyung, birkaç kısa adım attı ve dar yatağın ucuna oturdu. Hücredeyken zaman kavramını yitirmiş olduğunu bilse de burada tek başına neredeyse altı ay geçirdiğine inanmak zordu. Rose ve üçüncü hücre arkadaşı Lisa -Taehyung'u götürdükleri zaman ilk defa gülümseyen kız- ile geçirdikleri yıl, şimdi ona çok uzaklarda kalmış gibi geliyordu. Ama bunun başka bir açıklaması yoktu. Bugün, on sekizinci doğum günü olmalıydı ve Taehyung'u bekleyen tek hediye, kalbi durana kadar kaslarını felç edecek bir şırıngaydı. Sonrasında cansız bedeni uzaya bırakılacak ve galakside sürüklenip duracaktı. Koloni'nin geleneği buydu.

THE 100 Kde žijí příběhy. Začni objevovat