17-"Bir Farkımız Olmalı"

160 18 3
                                    

Göğün nöbetçisi ay her zamanki mesaisindeydi. Hiçbir şey yapmadan duruyor ve Dünya'nın tepesinde durarak olan olayları hiçbir şekilde karışmadan izliyordu. Ay, yerinde duruyordu ama ayın altından geçen bir hilal, pek de yerinden durmuyordu. 

Hilal şeklindeki karaltı hızla havada ilerliyordu. Aşağıdan bakıldığında ay ışığının gölgesinden dolayı siyah gözükse de aslında en az ayın kendisi kadar beyazdı. Hilalin iki ucunda da ışıklar vardı, ortasında yüz seksen derece açıyla her yeri gösteren de camlar döşeliydi. 

Son hızda giderek sokaklardaki sessizliği yaran uçak, hiç yavaşlamadan aynı mahalleleri tekrar tekrar dönüyordu. Çünkü amaçları o mahallelere saklanmış birini aramaktı. 

Matt, Marc, ve Bucky; Moon Knight'ın uçağıyla New York'un mahallerini tekrar ve tekrar dolaşıyorlardı. Hem uçağın sensörleri ile hem de Matt'in Radar Sense'i ile Natasha'yı bulmaya çalışıyorlardı. 

Marc'ın arkasında duran ve adamın uçağı nasıl kullandığını izleyen Bucky, "Bu uçağı nerede saklıyorsun. Bir apartmanda kaldığını duydum ve bunun bir apartmana sığmayacağı belli. Yoksa senin de Ay Mağara'n falan mı var?"

"Belki vardır, belki yoktur. Mystique olayından sonra bu olay bitene kadar kimse ile kendim hakkında bir şeyden söz etmeyeceğim." Marc'ın cevabı oldukça sert olmuştu. Uçağının içi kadar beyaz bir kostüme sahip olan kahraman bu cevabı ile Bucky'i bir nebze olsun üzmüştü. Adam en azından şakalı ya da ciddi ama doğru bir cevap bekliyordu. Bir terslenme ile ulu ortada kalınca afallamadığını söylese yalan söylemiş olurdu. 

Korkusuz Şeytan ise yere bağdaş kurarak oturmuş ve kapasa hiçbir şeyi değiştirmeyecek olan gözlerini kapamıştı. Meditasyon yapar gibi gözükse de aslında bütün New York'u tarıyordu. Kilometreler tanımayan özel gücünü kullanarak Romanoff'un kokusunu, sesini, kalp atışını bu kalabalık ve çöplüğe dönmüş şehirde bulmaya çalışıyordu. 

Moon Knight'tan bir iş çıkmayacağını anlayan Bucky, arkasında duran Daredevil'a döndü. Bağdaş kurmuş adam, beyaz zemin üstünde devasa bir kurumuş kan lekesi gibi görünüyordu ilk bakışta. Bu kadar temiz ve steril bir uçağa Matt ve Bucky gibi kanlı, kirli adamlar yakışmıyordu. 

Bir şeylerden söz edip konuşmak isteyen Bucky, konuşmak için nefes aldı ama Matt'in işine karışmamak için ağzının fermuarını aralamadı. Konsantrasyonunu bozup onu işinden men etmek istemiyordu. Odağını bozmamak ve adama elde edebileceği bütün dikkate sahip olmasına yardımcı olmak lazımdı. 

Ancak Kör Şeytan'ın ağzını açmasıyla Bucky'nin aklındaki bütün düşünceler bıçak ile kesildi. "Konuşmaya istekli olduğunu hissediyorum Bucky ama sessiz olursan benim açımdan daha iyi olur." Matt'in sakin bir sesle söyleyip, söylediği esnada hiçbir mimiğini kıpırdatmamıştı. Metal kollu asker buna cevap vermemesi gerektiğini düşünüp uçağın ön tarafına bakan geniş çaplı camdan şehri izlemeye devam etti. 

Beyazların ortasındaki kızıllık ise işini yapmaya devam etti. Hızla hareket ediyorlar ve her saniye yer değiştiriyorlardı. Hareket ettikleri esnada hiç bu kadar odaklanmaya çalışmamıştı. Oldukça zordu ama sürekli aynı yerlerden geçtikleri için idare ediyordu.

Her binayı inceliyor, bütün sesleri dinliyor ve hepsini ayırt ediyordu. Binaların su tesisatındaki suyun akışını, televizyonların karıncalanmasını, çiftlerin kavgasını ve daha birçok şeyi yanlarındaymış gibi bir netlikle duyuyordu. Ancak duyduğu hiçbir seste ya da kokuda Natasha'nın izine rastlayamıyordu. 

Duyduğu televizyonlar gibi onun içinde de bir karıncalanma vardı. Kendini ayarlayabilse ve doğru konuma gelse bütün parazitler gidecek ve net görüntüsüne kavuşacaktı. Samanlıkta iğne aramaktan bile beter olan bu işte ise kendini ayarlamak daha önce Matt'in yaptığı hiçbir şeye benzemiyordu. Bütün sınırlarını zorluyordu. Kafası, sokakların arasında koşturmaktan, insanların evine girip çıkmaktan bitap düşmüştü. Yine de topallamasına rağmen yılmıyor ve bütün New York'u koşturup karıştırmaya devam ediyordu. 

Ölüm Ağı || MarvelHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin