Bölüm 34

2.3K 127 44
                                    

Selammmmmmm çukulatalarım. :d Okunmalar düşmüş olmadı bu. Neyse. Siz yanımda olduğunuz sürece her şeyin üstesinden geliriz. Hepinizi tek tek öpüyorum. Hedef 100.000! Haydi bakalım! İyi okumalar!🖤

Multi:Kerem

Aşk acısı da neymiş. PUBG oynarken ısrarla çalan kapı ve evde tek olmak desem?

Sinirden ısırdığım dilimle arabada giderken adamın attığı efsane headshot sonucu ekrandaki "BİR DAHAKİ SEFERE" yazısını görmemle çığlık atıp telefonumu fırlattım. Oha lan naptım ben telefonumu fırlattım. Koşarak telefonumu yerden alıp kontrol ettim. Oh. Yaşıyor. Öpüp başıma koyduğum telefonumu masanın üzerine bıraktım ve merdivenlerin tutulan yerinden (adı neyse hskshkshsjhsb) aşağıya kıçımla kaydım. Birkaç yalpalamadan ve düşüşten sonra kapıyı açtım ve gördüğüm manzarayla yüz felci geçirdim. O H A! Boğazımdan yükselen çığlığı daha fazla tutamadım ve 8298292892828 desibelli bir çığlık attım. Üstüne atladığım için biraz yalpalasa da hemen toparladı.

"Hey! Kumsal Kuzi! What's up ya."

Allahım ya nasıl özlemişim.

"Kerem Kuziiiiii! İnanmıyoruuum!"

Uzun süren bir sarılmanın ardından gülümseyerek koluna vurdum.

"Nerelerdesin sen deli! Gittin Amerikalara bizi unuttun. Çok özledim ya."

"Ben de çok özledim kuzi be! Ama sana very nice haberlerim var."

Kaşlarımı çattım.

"Türkiyeye geri dönüyorum. Okulana kaydımı yaptırdık. Ortaokuldaki gibi yine birlikteyiz!"

Bir çığlık daha atıp tekrar sarıldım.

"Sonunda bee! Best Team Foreva geri dönüyor!"

"Aynen öyle kuzi!"

Sarılmamızı yarıda kesip çantasını suratıma fırlattı.

"Al şunu taşı! Amerikalardan geldik. So tired anacım."

"O kadar zaman geçti ama hâlâ aynı ayılık."

"He ya."

Çantasını sırtladım ve gülüşerek içeri girdik. Cash Kerem'i görünce havlayarak üstüne atladı.

"Oo. Cash! Adamım! Kocaman olmuş ya aslanıma bak." Cash'i bir süre sevip yere bıraktığında hep birlikte salona doğru yürümeye başladık. Daha doğrusu biz yürüyorduk Cash koşuyordu.

Valizini koltuğun kenarına kendisini de koltuğa attığında ben de aynısını yaptım. Bir süre öylece tavanı izledikten sonra konuşmaya başladım.

"Eee. Anlat bakalım. Nasıldı Amerika? Neden erken döndün? Üniversiteye kadar oradasın sanıyordum."

"Dil konusunda yeterince geliştim kuzen. Kalmanın mantığı yoktu artık."

"Var mı bakalım birisi?"

Pis pis sırıttı. Tshirtünün kollarını sıyırdı.

"Sen şunlara baksana sence sadece biri mi vardır yoksa ikisi üçü beşi mi?"

Gülerek koluna vurdum.

"Seni kim ne yapsın be tipe bak."

Kaşlarını çattı.

"Kuzi ayıp ediyorsun bak."

Güldüm.

"Bak albümler var çıkarttırma bana."

Kahkaha attı.

"Ya kuzi onlar imha edilmedi mi ya."

"Hayır."

Oturduğumuz koltuğun altını açtım ve içindeki mavi kutuyu alıp albümleri kucağıma döktüm.

"Hepsi burada kuzi."

"Ya sen nasıl bir kingsin. Oha bu fotoğrafı hatırlıyorum beş yaşındaydık doğum günümdü sevdiğim kızı çağırmıştım gelmemişti ağlıyordum sen de ağzıma pasta tıkıp beni susturmaya çalışıyordun. Buradan Şukufenin abv. Thanks."

Kahkaha attım.

"Ne günlerdi ya."

Tüm fotoğraflara bakıp güldük. Kötü çıktığını asla kabullenmiyor hep bir bahane buluyordu. Yok ışık kötü yok o açıdan fotoğraf mı çekilir... E haklı çocuk tabi. Kuzenim diye söylemiyorum ama baya gideri var. Bunu ona asssla söylemeyin kıçı kalkar aramızda şşşt.

"Eee çukulatam. Annemlerin haberi var mı geldiğinizden.

"Ohooo. Onlar neden yok sanıyorsun. Bize gittiler. Sana söylemesinler diye on bin takla attım sürpriz yapmak için. Mertcan'ı da yolladım. Bu akşam ev bizim broo. Let's start the party!"

"O zamaaaan. Haydi markete abur cubur almaya. Go go!"

Kerem'i omuzlarından ittirerek dışarı sürüklerken masanın üstündeki parayı da cebime soktum çünkü harika mükemmel ve yetenekli bir kızım ben.

Marketten hunharca abur cubur aldıktan sonra eve yürümeye başladık. Asssla onu ittirdiğimden kaynaklanmayan Kerem'in düşme tehlikesi sonrası onu bir anne şefkatiyle kurtardım. (Ensesinden tutarak) Gülerek giderken gözlerim arabaya binen Uygur ve Oya çiftine takıldığı an yüzümdeki gülümseme birden silindi. Kerem de bunu farketmiş olmalıydı ki kaşlarını çatıp bir bana bir de Uygur'a baktı.

"Kumsal iyi misin? Bu kim?"

İlk başta sesim çıkmadığı için öksürüp tekrar konuştum.

"Hiç kimse."

Yanından geçerken kolumdan tutup beni durdurdu.

"Yüzün öyle demiyor ama."

Sıkıntıyla iç geçirdim.

"Kuzi boşver ya."

"Yoo. Kuzin bunu boş veremez şimdi eve giriyoruz ve bana her şeyi en ince ayrıntısına kadar anlatıyorsun. Düş önüme."

Ona yavru köpek bakışlarımdan fırlattım.

"Yoo. Hayır küçük hanım o bakışlar şuan işe yaramaz düş önüme."

Gözlerimi devirip ofladım.

"Uff. İyi be."

Ardından Keremciğim arkada ben önde eve doğru yürümeye devam ettik.


















UyKu(Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin