1. BÖLÜM

229 10 10
                                    

Güneş ışıklarının gözüme işkence etmesiyle uyandım demek isterdim ama babamın ve o kadının bağırış ve bir şeylerin kırılma sesleriyle uyandım yine.Hemen üstümden yorganı atıp yataktan kalktım. Sonrada gardırobumun yanına gidip her zaman ki gibi siyah bir tişört ve siyah bir pantolon elime alıp aceleyle üstümü giyindim.Odama hala bağırış, çağırış sesleri geliyordu. O sırada da saçımı toplayıp yatağımın yanından sırt çantamı alıp sırtıma taktım ve odadan hızlıca çıktım.Salona yaklaştıkça bağırış,çağırış sesleri artıyordu ve bu korkumu daha da körüklüyordu. Dış kapıya çıkmam için salonun önünden geçmek zorundaydım.Gerçekten çok korkuyordum.Ama korkumun ecele faydası yok deyip derin bir nefes aldım ve ayak ucunda yürümeye başladım.Salonun önünden tam geçip gidecektim ki babam olacak o adam beni farketti.Korkuyla arkama döndüm.;
-"Nereye gidiyorsun lan sen sessiz sessiz"diye bana bağırmaya başladı.Korkumu belli etmemeye çalışıp başımı yerden kaldırdım;
-"Sanane benim nereye gittiğimden , sanki senin için çok önemliymişim gibi "dedim ve onun karşısında daha dik durmaya başladım,korkum azalmıştı ama hala yerinde duruyordu güçlü olmak zorundaydım. Bu yaşadığım hayatta başka seçeneğim yoktu.Babam olacak o adam iki adımda yanıma geldi ve saçımı eline doladığı gibi yüzümü yüzüne yaklaştırdı;
-"Sen ne biçim konuşuyorsun benimle ,seni öldürürüm anladın mı?" dedi. Ardından da sert bir tokat attı . Yüzüm çok şiddetli bir şekilde sağ tarafa düştü. Hemen kendimi toparladım ondan sonrada düşen çantamı yerden alıp sırtıma taktım. Onun yüzüne nefretle baktım ve gözlerimi Nilay denen yılana diktim. Yüzüme gülümseyerek bakıyordu . Hemen ondan gözlerimi çekip karşımdaki babam olacak adama baktım,tam gözlerinin içine , ondan sonrada kafamı kulağına yaklaştırdım;
-"Senden nefret bile etmiyorum biliyormusun Mehmet Çınar , senden nefret bile etmiyorum." dedim.Sesimin sakin ve soğuk çıkmasına ben bile şaşırırken kafamı geri çekip o pisliğe baktım. Yüzünde şaşırmış bir ifade vardı.Ama istifimi bozmadan arkamı dönüp dış kapıya gittim. Kapının kulpunu çok sert bir şekilde açıp aynı hızla kapıyı arkamdan çarptım. Yanağım çok acıyordu ama aldırmadım. Yere eğilip ayakkabılarımı giydim ve apartmandan son hız çıktım. Sanki babamın gözlerinde birazda olsa pişmanlık görmüştüm. Ama bu düşünceyi hemen kafamdan attım. Mehmet Çınar'dan bahsediyorduk düşüncelerime o kadar çok dalmıştım ki sokaktaki insanların bana baktıklarını bile farketmemiştim. Kafamı kaldırdığım gibi sokaktaki insanların bazıları önüne dönmüştü. Ama birkaçı yüzüme bakmaya devam ediyordu. Şuan onlarla uğraşacak havada değildim . Onları tınlamadan yoluma devam ettim. Yarım saat sonunda çalıstığım yerin önüne gelmiştim nihayet. Son hız içeri girdim. İçeri girmemle az olan insanlardan bir kaç tanesi bana döndü,ne meraklı insanlar var Allah'ım . Hemen hızlıca gözlerimi restoranda gezdirdim. İş arkadaşım Seda bir müşterinin siparişlerini alıyordu. Ona baş selamı verdim, o da bana aynı şekilde baş selamı verince aynı hızla giyinme odasına gidip iş kıyafetlerimi giydim. Oradan çıkınca direk mutfağa gidip Selim Amca'ya baktım. Selim Amca siparişleri hazırlıyordu. Selim Amca'nın yanına gidip;
-"Günaydın Selim Amca"dedim. O da bana bakmadan;
-"Günaydın güzel kızım "dedi . Tabağında ki son rötuşları yapıp gülümseyerek bana döndü . Bana dönmesiyle yüzünde ki gülümseme yavaşça soldu ve yerine çatık kaşlar geldi;
-"Ne oldu kızım sana?Ne bu yüzünün hali? Yanağın mosmor olmuş "dedi .Aceleyle buzdolabına gidip bir pastırma çıkardı. Yine aynı hızla yanıma gelip o pastırmayı yanağıma yapıştırdı.
-"Ahhh......! Selim Amca canım yandı ya"dedim .
-"İyi oldu sana ! Ne bu halin"dedi .Az öncekinden daha kızgın suratla bana bakmaya başladı. Acıdan dolayı gözlerim dolunca o çatık kaşlı adam yerine şefkatle bakan gözler geldi. Hemen kendimi düzelttim. Birazdan yalan söyleyeceğimi bildiğim için gergince gülümsedim ;
-"Selim Amca önemli bir şey değil. Otobüsteyken kavga çıktı bende tam yanlarından geçerken ne olduğunu anlamadan yüzüme tokat ye...edim'' derin bir nefes aldım . Selim Amcanın yüzüne baktım bana hiçte inanmış gibi durmuyordu.Selim Amca kafasını iki yana sallayıp;

-''Kızım sen yine de dikkatli ol.Kendini ezdirme, ha... bu arada bana bir daha yalan söyleme çünkü yalan söylemeyi beceremiyorsun'' dedi. Bana üzülüyormuş gibi bakıp arkasını döndü ve tezgahta hazırlamış olduğu tabağı eline aldı.

Kafasını bana çevirip;

-''O pastırmayı da yanağında tut , ben gelene kadar sandalyede otur ve yerinden kalkma'' diye emir verdi.Herhalde emir verdiği yetmedi bu seferde yanıma gelip tek eliyle beni sandalyeye oturttu.Sonra da elindeki tabakla birlikte mutfaktan çıktı.Selim Amca patronumuzdan daha çok burada bazen bir çalışan , bazen de bir baba gibiydi. Yalnız olduğumuz zamanlarda ona amca dememizi istiyordu.Bu onun için bir kuraldı.Böyle bir yerde çalıştığım için gerçekten çok şanslıyım.

Tamı tamına bir saattir yanağımda pastırma ile kös kös oturuyorum .Hayır yani pastırma bir ara yüzümde fosilleşecek diye korktum,pastırmayı yanağımdan hızlıca çektim sonra da buzdolabına gidip yerine koydum.

Aynı hızla mutfaktan çıkıp restorana girdim.Kasada Çağrı vardı ve buradan canı çıkmış gibi görünüyordu. Hemen Çağrı'nın yanına gittim ;

-''Çağrı herkes nerede ya ?''diye sordum. Çağrı 'da ;

-''Hiç sorma Deniz . Aylin , Cem ve Cenk 'in dersleri vardı gittiler. Bugün de yeni malzemeler gelecekti patron ve diğerleri onları taşımaya gittiler .Benle bir tek Selin kaldı .Selin' de bunaldı bayılacak diye korktum bahçeye postaladım. Yani anlayacağın canım çıktı .Ölüceğim galiba Deniz '' diye sızlanmaya başladı.

-''Çağrı tamam ben geldim'' dedim. Çağrı 'da ;

-''Vallahi Deniz iyi ki de geldin masalara mı yetişeceğim yoksa kasaya mı bakacağım şaşırdım.Masalara sen bak ben kasadayım. '' dedi . Bende ;

-''Tamam . Merak etme sen o iş bende '' dedim ve göğsüme iki defa vurdum. Çağrı ' da ;

-'' Bu arada senin yüzüne ne oldu ?'' dedi .

-'' Gününde favori sorusu bu oldu . Bir şey yok kapı çarptı kapı''dedim elimi boş ver dercesine sallıyordum aynı zamanda Çağrı'ya baktığımda bana hiçte inanmışa benzemiyordu.Zaten bende inandırmaya çalışmıyordum yani bir sorun yok.

-''Çağrı yüzüme alık alık bakacağına menüleri versene millet ağaç oldu senin yüzünden''dedim. Çağrı beni duyar duymaz masanın altına eğilip menüleri eline aldı tam masanın altından çıkarken masaya kafasını çarptı sonra da;

-''Ah...bu masayı buraya koyanın...öhö...öhö'' Çağrı'ya bıyık altından gülüp masanın arka tarafına uzandım ve Çağrı'nın elindeki menüleri hızlıca elinden çektim.Menüler elime geçince;

-''Yalnız o masayı oraya Selim amca koydu bu dediğini sakın duymasın sonra neme lazım işten filan atılırsın'' deyip dudaklarımı birbirine bastırdım ve Çağrının kırmızı görmüş boğa gibi bana baktığını fark ettim. Oradan sıyrılmak için;

-''Neyse Çağrıcığım senin işin başından aşkın ben menüleri götüreyim masalara'' deyip hızlıca oradan tüydüm.

Şu anda masalara bakıyordum ve bu suratla her ne kadar müşterilerin yanına gitmek istemesem de buna mecbur olduğum için koştura koştura masalara menüleri dağıtmaya gittim.

DENİZМесто, где живут истории. Откройте их для себя