Indila - Run Run
Multimedia; Mine
Ders bitiminde Ahmetle birlikte okuldan çıkıp, yavaş yavaş durağa doğru yürümeye başladık. ''Ela ile konuştun mu?'' diye sordum gözlerimi kısarak. Boş vermiş bir iç çekişle, ''Hayır,'' diye mırıldandı. ''Yarın konuşacağım ama.''
''Bence de konuşmalısın,'' dedim onu tastikleyerek. Ses tonum yorgun bir şekilde nüksederken dudaklarımı büzdüm ve tek omzuma sırtladığım çantamın kemerine tutundum. ''Hem onunla kötü bir ayrılık da yaşamadınız, işin kolaylaşır.''
''Gereksiz kıskançlık yüzünden ayrıldık,'' dedi gülerek fakat bu neşeden dolayı değil hayretten ötürü bir gülüştü. ''Neyse, böyle olması gerekiyormuş.''
Kaşlarımı çatarken daha önce ona bu soruyu hiç sormadığımı fark ettim. ''Sen,'' dedim sakince. ''Onu hâlâ seviyor musun?''
Ahmet'in Ela'dan önce bir sevgilisi daha olmuştu ama Ela'dan sonra kimseyle konuşmamıştı. Ela'nın Ahmet'i sevdiğini az çok hissedebiliyordum keza aynı şeyler Ahmet içinde geçerliydi ama sanırım hisleri onları bir arada tutmaya yetecek kadar güçlü değildi.
Derin bir nefes aldı ve o da benim gibi tek omzuna sırtladığı çantasını düzeltip konuştu. ''Bilmiyorum. Sevmek değil bu... Sanırım soğudum artık, kırgınlık geçer ama insan bir kere soğuyunca eskisi olamıyor Mine.''
Onu dinledim ve sözlerini düşündüm. Haklıydı ve kendini dürüstçe ifade etmiş olması beni mutlu etmişti. Zaten o kaçak göçek bir insan değildi ve hiçbir zaman da olmamıştı. ''Boş ver,'' dedi kafasını bana çevirip gözlerimin içine bakarak. ''Herkes mutlu bir son için sevmez birini.''
Bir şey diyemedim ve sadece bana bakan gözlerine bakıp gülümsemeye çalıştım. Durağa iyice yaklaşırken dudaklarımı birbirine bastırıp onları nemlendirdikten sonra Ahmet'e doğru konuştum. ''Yarın okuldan erken çıkmamız gerekiyor, sınav var ya.''
''Bu dershane kafayı yemiş,'' dedi düz bir sesle. ''Okul vaktinde sınav koymak da neyin nesi?''
Omzumu silktim. ''Bilmiyorum,'' dedim. ''Boş ver, kaçarız ya da izin alırız. Sınav yaklaşıyor bu denemeler iyice strese sokuyor beni. En son, altı sorum doğruyu silip yanlışı işaretlediğimden aşağı çekti beni.''
''Akıllanmadın ki sen de,'' dedi dik dik. ''Kaç kere şu hataya düşme diyorum sana. İlk işaretlediğinle kalsın bırak. İrdelersen eğer, o soru yüksek ihtimalle çöp oluyor.''
''Biliyorum,'' dedim çaresizce. ''Bu huyumdan nefret ediyorum ama bu sınavda daha dikkatli olmaya çalışacağım.''
Gülümseyerek bana göz kırptı. ''Sana güveniyorum.''
Kafamı kaldırdım ve güneş çarpan gözlerimle ona bakıp gülümsedim. ''Kendimi çok değerli hissettim.''
''Zaten öylesin,'' dedi soğuk bir sesle. Sanırım gereksiz bir alınganlık yapmıştı. Bunu fark edince koluna vurdum ve gülüşümü genişlettim. ''Sen de benim için değerlisin. Hadi yine iyisin he!''
''Bak ya,'' dedi keyiflenerek.
Nihayetinde durağa varmıştık ve otobüsün gelmesine iki dakika kadar vardı. Evet, ayakta kalma ve her iki dakikada bir arkaya doğru ilerleme vaktimiz yaklaşmaktadır efendim.
''Ben yarın dershane sonrası Sinan ile buluşacağım,'' diye konuştuğumda Ahmet'in caddeye dönük suratı bana kayarken kaşları çatıldı ve suratında manasız bir gerginlik peyda oldu. ''Sebep?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR SEPET BAHARAT
Teen FictionBir gün, Seversem seni Vazgeçme benden Çünkü muhtemeldir ki, Seni bulduğum zaman Gitmiş olacaksın kalbimden.