2

493 52 17
                                    

Fleurie - Hurts Like Hell

***

Gözlerimi zorla araladığımda bir yatağın üzerinde yattığımı fark ettim. Kat kat yorganlarla örtülmüştüm. Oysa son hatırladığım bir uçurumun kenarında olduğumdu. Nereye gelmiştim böyle. Tablonun önünden buraya sanki ışınlanmıştım. Peki o gördüğüm hayal neydi? Tablodaki adam, Siyah Kral. Kimdi o? Kendimi biraz kaldırıp başımı yatağın başlığına yasladım. Küçük bir odadaydım. Odanın ortasında orta boy bir masa vardı. Üzerinde içi mantar ve elmayla dolu iki sepet vardı. Yatağın arkasındaki duvarda bir pencere vardı ve görebildiğim kadarıyla kar yağıyordu. Evet, bayılmadan önce kar yağdığını görmüştüm. Pencerenin hemen yanında bir yatak daha vardı. Yatağın ayak ucunda bir sandık duruyordu. Duvarın köşesinde bir şömine yanıyordu. Bu yüzden içerisi oldukça sıcaktı. O sırada kapı açıldı ve içeri fırtınanın sesiyle beraber iki kadın girdi. Biri diğerine oranla daha küçüktü. Uzun turuncu saçları vardı. Bir kucak dolusu odun taşıyordu. Diğeri ise kıvırcık siyah saçlara büyük gözlere sahipti. Üzerinde mavi bir elbise vardı.

Nereye gelmiştim böyle? İnsanlar fantastik bir filmin içinden fırlamış gibiydiler. Esmer kadın uyandığımı görünce hemen yanıma koştu. Ellerini yüzüme dokunmak için uzattı ama aniden geri çekti. "Kralım, uyanmışsınız. Sizi karlar altında donmak üzereyken bulduk kızımla beraber. Sizi buraya getirdik. Lütfen endişelenmeyin. Sadece seneler sonra sizi tekrar gördüğüm için biraz gerginim. Ağrınız var mı efendim?" Bu kadın neyden bahsediyordu böyle? Bana kralım demişti. Ne dönüyordu burada? "Benim burada ne işim var? Ayrıca siz kimsiniz? Neden bana kralım diyorsunuz?" Ağlamaklı sesimle sordum. Ayağa kalkamıyordum. Büyük ihtimal kardan dolayı hastaydım. Kadının söylediğine göre beni donmak üzereyken bulmuştu. "Kralım, siz Beyaz Kralsınız. Bunu nasıl bilmem. Sizi ne kadar uzun zamandır bekliyorduk. Merak etmeyin saraya haber gönderdim. Eşiniz gelmek üzeredir. Lütfen siz dinlenin." Eşim mi? Beyaz Kral. Tabloda da yazıyordu bu. Siyah ve Beyaz Kral. Rüya görüyor olabilir miydim acaba? Sanırım tablonun içine girmiştim. Ama donuyordum. Hava çok soğuktu. Rüya olsa bunu hissedemezdim. Siyah saçlı kadın ve kızı diğer odaya girdiler. Yavaşça örtüyü üzerimden çekti. Pijamalarım yoktu. Onun yerine beyaz kalın bir kazak ve kahverengi bir pantolon vardı üzerimde. Elimin tersiyle alnıma dokundum. Ateşim vardı. Kendimi çok kötü hissediyordum. İki kadın tekrar içeriye girdiler. Beni ayakta görünce ikisi de şaşırdı. "Kralım dinlenmelisiniz. Birazdan gelirler zaten merak etmeyin." Dediler. "Saraydan kimler gelecek?" Diye sordum. Burası bir krallıktı anlaşılan. Kadın yanıt veremeden kızı camdan bakarken birden bağırdı. "Anne. Geliyorlar." O sırada dışarıdan bir sürü at sesi gelmeye başladı. Korkup birkaç adım geriledim.

Kapı büyük bir gürültüyle açıldı. İki kadın köşeye çekilip saygı pozisyonu aldılar. İçeri ilk olarak nefes nefese kalmış bir adam girdi. Yüzü siyah pelerininin başlığı ile tamamen örtülmüştü. Siyah botları kardan ıslanmıştı. Girdiği gibi başlığını çıkarttı. Onu tanıdım. Tablodaki Siyah Kraldı o. Gördüğüm hayaldeki adam. Benle göz göze gelince aniden durdu. Gözleri doldu. İnanamıyormuş gibi yavaşça yaklaşmaya başladı. Tam önüme geldiğinde söylediği tek şey "Minseok." Oldu. Nasıl olduğunu anlamadan sarıldı bana. Öyle çok sıkıyordu ki kaburgalarım kırılacak sandım. Bir eli belimde diğer eli saçlarımın arasında duruyordu. Başını boynuma gömmüştü. Sarsılmaya başladı. Ağlıyordu. Elleri saçlarımı okşuyordu. Yüzünü kaldıramıyordu. Şok geçiriyordum sanırım. Adam 'dan' diye içeri girmiş aniden bana sarılmıştı. Tabloyu gördüğümde hissettiğim duyguyu yine hissediyordum. Sanki şu an bana sarılan adamı özlemiştim. Oysa onu tanımıyordum bile. Arkasında duran insanların yüzlerinden şaşkınlık akıyordu. Başını kaldırdı. Yüzümü ellerinin arasına aldı. "Buradasın. İnanamıyorum buradasın Minseok. Evine hoş geldin." Alnıma uzun bir öpücük bıraktı. Artık kendime gelmeliydim. Ellerimle adamı göğsünden ittirdim. Biraz geriledi. Şaşırmıştı. Anlaşılan böyle bir hamleyi beklemiyordu. "Sizi tanımıyorum. Nerede olduğum hakkında ise en ufak bir fikrim yok. Önce bana bir açıklama yapar mısınız?" Sesimi yükselterek gözlerimi odadakilerin üzerinde gezdirdim. Bayılacak gibi hissediyordum. Ateşim çok yüksekti. Siyahlı adam elimi tutmaya çalıştı. Geri çektim. Kaşları çatılmıştı. "Hatırlamıyor musun? Bebeğim bak, benim Jongdae." Bu sefer elimi tuttu ve yanağına çıkardı. "Kralım. Lütfen bir şey söyle korkutuyorsun beni."

ineffable Where stories live. Discover now