17. Bölüm: (Special part)

4.3K 116 22
                                    

"Beni yakalayamazsın!"

"Gel buraya!"

Astrid'in üzerinden uçarak onu geçtim. O sırada saçını çekme şansıda buldum.

Hızla ona fark atmaya çalışırken, beni sıyırıp geçen dikenleri fark ettiğimde ona döndüm. Kollarını birbirine bağlamış, bilmiş bilmiş sırıtıyordu.

Dişsiz'e seslendim.

"Bizi uzaklaştır dostum."

Dediğim anda bulutların arasına girdi. Zaten geceydi. Tamamen gizlenmiştik. O ise bizi arıyordu.

"Şimdi." Diye fısıldadım.

Sağından hızla geçtim. Ne olduğunu bile anlayamamıştı. Bana yetişmeye çalıştı ama beceremedi. Etrafında yarım daire çizip bir anda hızlanıp, üzerinden geçtik. Yine saçını çekmiştim.

Köpürüyordu. Sinirle çığlık attı ve bulutların arasından çıktı. Oyunu bitirmişti ve ben fazla eğleniyordum.

Ona yetiştim. Sakince süzülüyordu. Yine onun tepesinde gidiyordum. Ama az öncekine göre sakindi. Baş aşağı dönüp onunla yüzyüze geldim. Beni görünce şaşırdı ama tepki vermedi. Güldüm ve ellerimi çenesine yerleştirip kendine çektim. İtiraz etmeden beni öptü. Elleri saçlarımda geziyordu. Örgümü bulduğunda çekti ve dudaklarımı onunkilerden ayırdı. İkimizde sırıtıyorduk. Dişsiz'in zorlandığını fark ettiğimde eski halime söndüm.

Bir süre daha uçtuk ve istediğim yere geldiğimde arkamı dönüp onu elimşe çağırdım. Yavaşça aşağı indik.

"Buraya neden geldik?"

Cevap vermedim ve ormanın içine yürümeye başladım. Ateş yakmak için oduna ihtiyacım vardı.

Astrid hiç bir şey anlamamıştı ama takip ediyordu. Odun toplamaya başladığımda ne yapmak istediğimi anlamış gibi o da toplamaya başladı. İkinizde kucağımızda bir yığın yapınca indiğimiz yere geri döndük. Bana soru soruyordu ama cevap bermiyordum. Bu onu delirtiyordu.

Odunları yakmak için iyice hazırladığımda Dişsiz'e işaret verdim. Ateş yanmaya başladığında etraf biraz olsun aydınlanmıştı. Ve ısınmış...

Kolumu oturduğu yerden ona doğru ızattım. Ne olduğununhala anlamamıştı. Ama elimi turtu.

Yavaşça ıslık öttürmeye başladım. Onu kendime yasladığımda nefes alış verişinin hızlandığını hemen anladım.

Ve annemin bana öğrettiği şarkıyı okumaya başladım.

"Vahşi denizlerde gezer,

Boğulmaktan korkmadan.

Yaşam hep sorunsuz geçer,

Benimle evlenirsen?"

Deyip tepkisini ölçtüm. Nefes alışverişleri iyice düzensizleşmişti.

"Ne güneş, ne kuru aoğuk,

Engel olmaz yoluma.

Yüreğini verirsen..

Ve aşkını?"

Gözlerindeki ışıltıyı fark ettiğimde ağladığını anladım.

"Sonsuza kadar sev beni,

En sevdiğim, sevgilim,

Karıştırdın zihnimi.

Bir şey beklemem ben senden,

Kollarınla sarsan beni."

Bana sıkıça sarılıp kafasını göğsüme koydu.

"Sana altın yüzükler takar,

Şiirler söylerim sevgilim.

Kimse seni incitemez,

Bırakmazsan elimi..."

Bir elini elime götürdü ve birbirine kenetledi.

"Yaşam hep sorunsuz geçer,

Benimle evlenirsen?"

Soran gözlerle ona baktım. Şaşkındı ve ağlıyorsu. Sanırım bunu beklemiyordu.

Kabul edeceğini biliyordum.

"Benimle evlenir misin?"

Bana bir süre baktı. Suratında 'sen pisliksin' gülüşüyle karnıma yumruk attı. Suratımı buruşturdum ama tahmin ettiğim kadar sert vurmamıştı. Vuramamıştı.

"Evet! Birde soruyor musun aptal!?"

Sevinçle gülmeye başladı ama ağlıyordu da.

Elime yüzüğünü aldım ve eline taktım.

Ona döndüğümde gözleri ışıl ışıldı. Onu kendime çekip dudaklarına gömüldüm. Ayrıldığımızda yine gözlerimin içine bakıyordu. Boynuma sıkıca sarıldı. Bunu fırsat bilip onu kucağıma aldım. Hiç sesini çıkarmadı boynuma daha sıkı sarıldı.

"Pekala kadın! Artık benim oluyorsun! Resmen!" Deyip Dişsiz'e bindik.

Havalandığımızda onu bana bakacak şekilde oturttum. Köye gidene kadar sağdan soldan konuştuk. Sonra el kızartmaca oynamaya başladık. Benden hızlıydı ve ellerini hemen kaçırıyordu. Ona sadece 1 kez vurabilmiştim. Benim ellerim ise nereyse kan toplayacaktı. Köye geldiğimizde Dişsizden indik. Elleri tuttum. Bana bakamıyordu. Yere bakıyordu. Bir elimi çenesine getirip bana bakmasını sağladım. Kızarmıştı.

"Bu gece benle uyumanı istiyorum."

Neye uğradığını şaşırdı.

"Ama Hıçgıdık annen? benim annem?"

"Boşver onları hadii."deyip onu çekiştirmeye başladım. İstiyordu ama tedirgindi. Birazda utangaç. Odama çıktığımda annemin çoktan uyuduğunu fark ettim.

Tedirgince etrafa bakıyor ve beni takip ediyordu. Sessizce komidinin üzerindeki mumu yaktım. Beni izliyordu. Üzerimi çıkarmaya başladım ve dolaptan t-shirt alıp giydim. Pantalonumu çıkarıp boxerım ile kaldım. Arkamı döndüğümde domates Astrid gördüm.

"Böyle mi uyuyacaksın?" dediğimde birden telaşlandı. Gözlerini benden kaçırıyordu.

"Şey.. Aslında...-"

Bir şey demesine izin vermeden eteğini çıkardım. Sonra pantalonunuda. Kafamı kaldırdığımda iyice şaşırmıştı. Nefes alış verişleri normal değildi. Utandığını söylemişmiydim?

Bir süre bakıştıktan sonra t-shirtünüde çıkardım. İç çamaşırlarıyla kalmıştı. Elimi çenesine yerleştirip onu öpmeye başladım. Elim boynundan sırtına gittiğinden teninin alev aldığını fark ettim. O da kollarını dolaştığında, bir hamleyle onu kucağıma aldım ve yatağa gittim. Hayır, amacım sevişmek değildi. Ama fena fikirde değildi.

Sırt üstü yatağa uzandım ve örtüyü üzerimize örttüm. Sakince üzerimde yatıyordu. Dudaklarımı saçlarına bastırdım.

Kokusunu seviyordum. Sesini seviyorum. Ben onu seviyorum.

Sadece öylesine bir bölüm yazıp eskileri anmak istedim. Böyle bir kaç şekilde daha yazamayı düşünüyorum ama ard arda değil. Ara ara.

Bu aralar kitap okumaktan hikayeme devam edemedim kusura bakmayın. Bide bugün istanbula gittim ve gezerken şeyi fark ettim. Gören var mı bilmiyorum ama bazı otobüslerin arkasında ejderhaların film afişi vardı. Hemen Hıçgıdık'ı tanıyı verdim! o yakışıklılıkla 😍😍

Neyse ben kaptırmadan yorum istiyorum. Bide sizi öpüyorum 😘😘 seviliyorsunuzzzzz 😘😘😉😉😉

Ejderhanı Nasıl EğitirsinOnde histórias criam vida. Descubra agora