7. Bölüm

19.6K 2.1K 4.1K
                                    

"Yalnız bir yolda yürüyen kişi gibi
Korku ve dehşet içinde,
Bir kez ardına baktıktan sonra yürüyor,
Ve başını çevirmiyor bir daha;
Biliyor çünkü, korkunç bir düşman
Hemen ardından yaklaşıyor." -Samuel Taylor Coleridge

İnsanlar bilinmezlikten korkarlar.

Karanlık bir sokaktan karanlık olduğu için değil, içinde ne olduğunu bilmedikleri için korkarlar. Yabancılardan kim olduklarını bilmedikleri için,aşktan beraberinde ne getireceğini bilmedikleri için,ölümden ise sonrasında onları ne beklediğini bilmedikleri için korkarlar.

Park Jimin tam da bu nedenden ötürü Jungkook'dan korkuyordu.

"O insanları kurtarmak istediğini söylemiştin!" diye bağırdığında genç muhafızın sesi neredeyse tüm sarayda yankılanmıştı. "Benden saraya girmemi ilk istediğinde büyük savaşı durdurmak istediğini söylemiştin!"

Büyücü sakince başını salladı, "Ben öyle bir şey söylemedim."

"Hayır, söyledi-"

"Sadece," diyerek araya girdi Jungkook. "Sadece, sana sarayın ülkeyi savaşa sürüklediğini söyledim. O savaşı durdurmak istediğimden bahsetmedim."

Jimin titreyen parmaklarını dağınık saçlarının içerisinden geçirirken sinirine hakim olmaya çalışıyordu, "Bana hiç öyle gelmemişti."

Jungkook yanına yaklaşan Lucifer'ın kalın postunu okşarken son derece tasasız gözüküyordu. Sanki konuştukları konu binlerce insanın öleceği bir savaş değildi de sadece hafta sonu göl kenarında bir kaçamak planlıyorlardı. "Siz insanlar ne isterseniz onu anlıyorsunuz."

Bu Jimin'e sinirli bir kahkaha attırdı, "Biz insanlar, senin gibi kalpsiz, duygusuz, düşüncesiz değiliz! Durdurabilecek gücümüz varken kendi sarayımıza saklanıp kralcık oynayacak kadar korkak da değiliz!"

Jimin'in sözleri Jungkook'u sinirlendirmeliyken sadece gülümsetti. Siyah, deri botlarıyla ahşap zemini gıcırdatarak Jimin'e yaklaştı ve gözleri sinirden alev alev olmuş genç muhafızın yüzünü avuçlarının içine aldı.

Jimin deri eldivenlerin soğukluğunu yüzünde hisseder hissetmez geri çekilmeye çalışsa da, Jungkook da onunla birlikte adım attığı için işe yaramamıştı. Kaçmaktan vazgeçip büyücünün gözlerinin içine baktı;

"Ne-"

"Gözlerini yum, muhafız," diye mırıldandı Jungkook yumuşak bir sesle. "Kulaklarını kapat. Hiçbir şeyden haberin yokmuş gibi davran. Çünkü siz insanların yapacağı şey bu."

Jimin yeniden titremeye başlayan ellerini kaldırıp Jungkook'un bileklerine yerleştirdi ve ellerini yüzünden uzaklaştırdı.

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Her şeyin sorumlusu siz değil misiniz?" dedi Jungkook sakince. "Büyük savaşın sorumlusu siz değil miydiniz? Bir avuç toprak için birbirini öldüren, çocukları katleden siz değil miydiniz?" Sakin sesi mermer gibi sert gözüken yüzüne tezat oluşturuyordu. Şaşkınca ona bakan Jimin'i kolundan sertçe tutup kütüphanenin büyük camına sürükledi.

Muhafızı tam camın önüne getirince elini çenesine yerleştirip sertçe ölü ormana doğru bakmasını sağladı, "Bunun sebebi siz değil misiniz? Bu ormanı zehirleyen sizin yaptığınız kara büyü değil miydi?"

Jimin Jungkook'u sertçe ittirerek ondan kurtuldu. "Bir kaç kişinin yaptığı hatayı bütün insanlığa mal edemezsin."

"Korkarım ki bunu çoktan yaptım bile..." Büyücü ormandan tarafa sert bir bakış fırlattı. "Bu ormandaki tüm ağaçların insanlar tarafından dikildiğini ve isminin neden ölü orman olduğunu biliyor muydun?"

secretum|jikookWhere stories live. Discover now