Bölüm 40

128 6 2
                                    

- Sonunda konuşabilmemize çok sevindim Rosemarie. Bana zaman ayırmana çok sevindim.
- Şey...evet, sorun değil. Ne konuşmak istiyordun?
- Aslında- bu konuda pek iyi de değilim, yani- böyle şeyleri beceremem ama...özür dilemek istiyorum. Her şeyi özür dileyerek düzeltemem biliyorum ama yine de en azından- ne bileyim işte, en azından...
- En azından bir başlangıç. Anlıyorum.
- Yarım saat önce birkaç ay sonra öleceğini söyledin. Söyleyeceğim hiçbir şeyin hiçbir anlamı kalmadı.

Onu karşımda oturmuş ağlarken görmek çok şaşırtıcıydı. Onu değil ağlarken, en ufak bir duygulanırken bile görmemiştim.

- Bana çok kızdığını biliyorum. Haklısın da. Ama eskiden verdiğim kararları değiştiremiyorum ki. Daha o zaman çocuktum Rosemarie. Ve şu son olayda da...bunu nasıl açıklayacağımı bile bilmiyorum. Sen de artık annesin kızım, beni anlaman gerekiyor; kızını şu an olduğun yaşta emin olamadığın bir adamdan hamile görsen sen de kızmaz mısın? Ki senin de aynı yoldan geçip çok kötü şeyler yaşadığını varsay.

Biraz dediklerini düşündüm. Ağlayarak anlatmasının da etkisiyle onu da haklı buldum. Ama ben de haklıydım. O yüzden daha fazla kavga etmenin anlamı yoktu. Oturduğum yerden kalkıp koca karnıma rağmen ona sarılmaya çalıştım. Beni hiç olmadığı kadar sıkıca kucakladı. Artık gözyaşlarını salmıştı, hıçkırık seslerini duyuyordum. Tabii ki ben de kendimi tutamadım. Başka hiçbir şey söylememe gerek yoktu, o zaten anlamıştı.

Dediği gibi yarım saat önce herkese anlattım. Babam hiçbir şey demeden evden çıktı. Lissa öğrendiğinden beri olduğu gibi ağlamaya devam etti. Christian da Eddie de Adrian da hiçbir şey demedi. Sadece annem gözyaşlarının arasından "Artık konuşabilir miyiz?" diye mırıldandı. Belikovlardan bahsetmiyorum bile, hepsi ayrı bir şoka girdi. Olena birkaç kez bir şey demeye çalıştı ama yapamadı ve ben de annemle konuşmaya geldim.

- Ölmeni istemiyorum. Aramız hiçbir zaman iyi olmadı ama sen benim küçük kızımsın, ölmeni kaldıramam.
- Beni anla anne, benim de küçük kızım için bunu yapmam gerekiyor.

Bir iki adım gerileyip koltuğa oturdu. Beni de yanına oturttu ve kafamı kucağına koydu.

- Küçükken hep böyle uyumayı severdin...Benim kucağımda.
- Biliyorum, akademide yıllarca uyuyamadım. Bazen şanslıysam Alberta'nın gece işi olmazdı ve ben uyuyana kadar benimle kalırdı.
- Hepsini anlatırdı, biliyorum. Ve çok üzgünüm. Keşke zamanı geri sarabilsem, keşke seninle daha çok zaman geçirseydim.
- Artık pişmanlıklarından bahsetme, zaten çok geç, seni üzmekten başka bir işe yaramaz.

Biraz daha öyle kaldık. Korktuğunuz bir şeyden bahsetmek hiç de korkunuzu azaltmıyordu, aksine daha da korkunç bir hale geliyordu.

Dimitri'yi geceden beri görmedim. Sabah uyandığımda yalnızdım. Evde kimse de görmemişti. Yani aklım ondaydı. Aradığımda açmaması da beni korkutuyordu.

- Seninle başka bir şey daha konuşacaktım. Daha doğrusu konuşacaktık, babanla birlikte ama şu an kim bilir nerede...

Bacaklarım yere koyup doğruldum. Benimle ne konuşacaklardı ki?

- Beni heyecanlandırma, söyle hemen.
- Eh, şey...tamam o zaman. Biz babanla...beraberiz.

Devam etmeden önce bir tepkimi ölçtü.

- Beraberiz?
- Bilmiyorum Rosemarie, O kadar yıl sonra nasıl olacak hiç bilmiyorum ama ikimiz de daha fazla karşı koyamadık.
- Ah, anladım...Sizin adınıza sevindim. Yine de şu an izindesin ama bitecek ve geri döneceksin, o zaman nasıl olacak?
- Onu da düşündüm. Sanırım artık emekli olma vaktim geldi.

Vampir Akademisi FanFict. (ASKIDA)Onde histórias criam vida. Descubra agora