final

4K 489 688
                                    

"Hadi! Artık bu hastaneden çıkıyoruz Donghyuck! Kıyafetlerini giy de gidelim buradan!"

Mark, hastaneden taburcu olurken Donghyuck'tan daha neşeliydi. Çünkü ona çok güzel bir sürprizi vardı.

Donghyuck'un azmi ve Mark'ın yardımıyla sonunda Donghyuck kendine gelmiş ve tedavi olmuştu. Hem psikolojik hem de fiziksel tedavilerle iyileşme sürecinde özgüvenini yeniden kazanmış ve kendine gelmişti. Ayrıca o dönem hastanedeyken Mark ile daha çok yakınlaşmıştı. Artık aralarında gizlileri saklıları yoktu. Şu sürpriz dışında tabii.

"Hyung, nereye gidiyoruz?"

Şu hyung lafı olmasaydı... Resmen kendisini abisi gibi görüyordu. Mark ondan hoşlanmasına rağmen. Ama bugün kendisini abi gibi değil de başka türlü görmesini sağlayacaktı. Sürprizi bunun içindi.

"Gidince görürsün."

"Tamam. Giyiniyorum o zaman!"

Donghyuck mutlu bir şekilde hastane odasının lavabosuna girdi ve giyindi. Mark'ın ona getirdiği kısa kollu tişörtü ve hafif uzun şortuyla çok sevimli görünüyordu. Artık kendine bakmayı da akıl edebildiği için saçları temizdi ayrıca ideal kilosuna da ulaşmıştı: 53 kilo.

Giyinince hızla lavabodan çıktı ve onun eşyalarını toplayan Mark'ın yanına gitti. Ona yardım etmeye başlarken ailesini düşündü.

Ailesi onu bir kez ziyarete gelmiş ve okulu merak etmemesini söylemişlerdi. Onun için çok endişeli olduklarını ve ne zaman isterse yanlarına gelebileceklerini de eklemişlerdi.

Donghyuck o yaşananlardan sonra ilk defa onlardan bir istekte bulunmuştu. Okulunu değiştirmelerini istemişti. Ailesi de kabul etmişti tabii ki.

Hazırlanmaları bitince Mark, bavulu eline alarak kapıya doğru yürüdü. O önden gülümseyerek gidiyor, Donghyuck da ona bu sürecinde yardımcı olan herkesin önünde eğilerek teşekkür ediyordu. Bir yandan da Mark'a yetişmeye çalışıyordu.

Sonunda hastaneden çıkabildiklerinde Mark ailesinden ödünç aldığı arabaya bavulu yerleştirdi ve Donghyuck'un ön koltuğa binmesini sağlayarak kendisi de direksiyonun başına oturdu.

"Hyung, artık nereye gittiğimizi söyleyecek misin?"

Hyung lafıyla Mark direksiyonu sıktı ve anahtarı çevirerek arabayı çalıştırdı.

"Gidince görürsün."

Yolculuk boyunca hiç konuşmadılar. Gidecekleri yer çok uzakta olmadığından bir on-on beş dakika sonra orada olmuşlardı.

Araba durunca Donghyuck geldikleri yere baktı. Sıra sıra dizilmiş binalar vardı. Ama bunlar iş binaları değillerdi. Tam olarak site evlerine gelmişlerdi.

Arabadan indiler ve Mark arabanın diğer tarafına geçip Donghyuck'un elini tuttu. Aniden elinin tutulmasıyla Donghyuck'un vücuduna bit elektrik akımı yayıldı ve Donghyuck midesinde uçuşan kelebekleri hissetti.

"H-hyung, ne yapıyorsun?"

Mark daha fazla kendini tutamayarak Donghyuck'un elini hırsla bıraktı ve Donghyuck'u arabaya doğru ittirerek kaçmaması için iki tarafına ellerini sabitledi.

"Bana artık hyung deme."

Donghyuck korkuyla Mark'a baktı.

"N-ne?"

Mark onu görmezden gelerek konuşmaya devam etti.

"Burası neresi sen biliyor musun?"

Donghyuck kafasını iki yana salladı.

"Bu evlerden biri bizim evimiz, Haechan. Bundan sonra hayatımız beraber olacak. Beraber yaşayacağız ve yaşlanacağız. Birbirimize çok yakın olacağız."

Mark gülümsedi. Az önceki hırsı Donghyuck'a bakınca yerle bir olmuş gibiydi.

"Ama..." yüzünü Donghyuck'unkine yaklaştırdı ve dudaklarını dudaklarına bastırmadan önce şu sözleri söyledi:

"Abi-kardeş yakınlığı değil. Birbirimizin ailesi olacağız Donghyuck. Ben senin ebeveynin, sen de benim ablam olacaksın. Biz kaybettiğimiz, eksik kaldığımız her yönden birbirimizi tamamlayacağız. Biz beraber olacağız Donghyuck-ah. Sen ve ben. Biz sevgili olacağız."

Onu öptüğünde Haechan da anın şokuyla bir müddet beklemiş sonra karşılık vermişti. Onunla beraber bir sürü engeli atlatmış, tabularını onunla beraber yıkmıştı. Bir tabuyu daha yıksa bir şey olmazdı. Mark seksi ve yakışıklıydı. Bunu kabul etmenin zamanı geldi de geçiyordu bile.

Dudakları ayrıldığında nefes nefese bir şekilde Mark yine Haechan'ın alnını kendi alnına yaslayarak sormuştu:

"Şimdi... Benimle misin?"

Donghyuck gözlerini kapatarak ve gülümseyerek ona sarıldı. İkinci defa sorduğu bu soruya bir defa daha aynı cevabı verecekti:

"Seninleyim, Mark. Sonuna kadar seninleyim."

❝eat something❞ ↬mark&hyuckWhere stories live. Discover now