40

7.4K 581 280
                                    

Amcamla evin terasına çıkmış ellerimizde çaylarımızla oturuyor ve şehirde görmenin mümkün olmadığı parlak yıldızları izliyorduk. Hava gittikçe serinlerken yerimden kalkıp çayımı koltukların arasındaki sehpaya bıraktım. İçinde battaniyeler olan dolaba sırıtarak ilerliyordum, son konuşmamızdan beri Doğukan aklımdan çıkmıyordu. Öncesinde de çıkmıyordu ama şu an durmadan sırıtıyordum, amcam iki de bir de aşık mısın diye soruyordu. Dolaptan iki battaniye alıp tekini omzuma atıp boştaki ellerimle battaniyelerden birisini amcamın omuzlarına örttüm, "Yaşlı adamsın sen hasta falan olursun."

"Hadi lan oradan." Derken gülüyordu, "Gencim ben. Hem Karadeniz çocuğuyuz biz oğlum, bu soğuk bize koymaz." Omuzumdaki battaniyeyi açıp sırtıma attım, amcamın omuzunu vurdum hafifçe, "Yaşlı adam alınganlığı işte." Diye mırıldandım, duyduğunun farkındayım. Bir şey demeden kafasını iki yana salladı ve belli etmemeye çalışarak battaniyesine sarındı.

"Eee?" Dedi bir kaç dakika süren sessizlikten sonra, "Şehire gittiğimi akşam kiminle konuşmuştun? O zamandan beridir, durup durup pişmiş kelle gibi sırıtıyorsun." İstemsiz bir kıkırdama dudaklarımdan kaçtığında utanmıştım ve suratıma yapışıp kalan aptal gülümsemeyle gözlerimi ayaklarıma dikmiştim, "Kim o şanslı insan?"

"Sence gerçekten şanslı mı?" Dedim yüzümü yerden kaldırmadan, "Şanslı olan benmişim gibi hissediyorum. Yani... onun sevgisini kazanmam nasıl oldu bilmiyorum bile."

"Seni şu bir haftada tanıdığım kadarıyla gerçekten çok iyi birisin. Kesinlikle çok şanslı. Adı ne yoksa ona şanslı mı diyeyim?"

Gülümseyip parmaklarımla oynamaya başladım, "Şey," dedim ve derin bir nefes aldım, nasıl söylemem gerektiğini bilmiyordum, tanıdığım kadarıyla honofobik değildi ama onu sadece bir haftadır tanıyordum, "Sevgi hakkında ne düşünüyorsun?"

Hımladı ve yerinde doğruldu, "Sevgi..."

"Birbirini gerçekten seven ebeveynlerle büyüdüm, sevginin ne kadar değerli olduğunu biliyorum, bunu kavramak biraz zamanımı aldı aslında, çünkü hiç sevgisiz kalmışlığım olmamıştı. Daha sonra ailemden uzun süre ayrı kaldım, bir sürü ülke gezdim. O sırada yeterince sevgi alamıyordum doğrusu, değerini anladım. Sonra işim sayesinde bir sürü ülkeye uçup birçok insanla tanıştım. Beyazı, siyahisi, eşcinseli, panseksüeli, aseksüeli. Çok fazla insanla tanıştım gerçekten. En başta iki hemcinsin arasında aşk gibi yoğun bir duygunun olması düşüncesi beni rahatsız ediyordu ama farklı farklı insanlar görüp, tanıyıp aralarındaki sevgiye şahit olunca... bilmiyorum. Sadece sevgiydi işte. Sadece saf sevgi gerçekten büyüleyici bir şey ve sevginin cinsiyeti, ırkı, dili olmadığı aşikar. Kısacası ortada gerçekten bir sevgi varsa ben, her ilişkiyi destekliyorum. Bana karşı açık olabilirsin "

Derin bir nefes aldım, söylediği şeyler bana cesaret vermişti ama yine de gerilmeden edemiyordum, "Eşcinselim," Deyiverdim birden, "Adı Doğukan."

Bir süre sesi gelmediğinde yüzümü ona doğru çevirdim, kafasını geriye atmış yıldızları izliyordu, yaptığını yaptım. "Onu sevdiğini hissedebiliyorum. Umarım hiç üzülmezsiniz, Tibet."

İç geçirdim sesli bir şekilde, "Umarım amca. Umarım."

-

Yatağımda doğrulduktan yaklaşık bir kaç saniye sonra telefonumun bildirim sesiyle irkilip komodine uzandım, Doğukan'ın her sabah bana günaydın mesajı atmak için benden önce uyanması bana tihaf hissettiriyordu. Bildirim çubuğundan mesajın üzerine dokundum.

Doğukan: Günaydın yakışıklı  (9.34am)

Doğukan: Gerçi sen uyanalı çok olmuştur ama olsun

Doğukan: Gün bana yeni aydı be bana ne

Tibet | B×B Where stories live. Discover now