12

260 22 5
                                    

"Özellikle senin için, aynı odalarda kalıyoruz!" Hevesle kollarını havaya kaldırdı. Ruth göz devirdi. "Herhalde Hiyam ve Astrid'de aynı yerde kalıyor?"

"Evet." Hiyam arkalarından konuşmaya katıldı. Elindeki karta baktı. "Oda numaramız 137. Sizin?"

Kart Ruth'da değildi. Emma ceninden bir kart çıkarıp Ruth'a gösterdi. "135."

Hiyam dudaklarını buruşturdu. "Aramızda bir oda var." Astrid bavulları getirdi. "Bir kat olmadığına sevin, canım." Ruth göz devirmemek için kendini kastı. Kasıntı.

"O zaman," Ruth'un elini tutan Emma onu merdivenlere çekiltirdi. "Odalara." Hiyam asansöre ilerlerken Astrid onu izledi.

Merdivenlerden ilk katı çıkarken bir sessizlik oldu. 135 numara üçüncü kattaydı. Otel mimarisi güzel olduğu gibi, kaliteli olduğu çalışanların tavırlarından belliydi. Geldikleri yer Florida'ydı. Emma özellikle Miami Sahili için seçtiğini söylemişti uçakta.

Odaya girdiklerinde klasik otel odası görüntüsü Ruth'u ilk defa sevindirdi. Kaç yıldır otele gitmemişti? Beş? Altı?

Emma yatağa bodoslama dalarken otel odası kartını aynı hızla Ruth'a fırlattı. Refleksleri kötü olsa da o an yakalamıştı kartı.

"Astrid ve sen anlaşamıyorsunuz."

Göz devirip kırmızı koltuklardan birine oturdu. Odada iki tane koltuk vardı, yatakların sağında balkona bakar şekilde. "Tam bir soğuk nevale. Sen onunla nasıl arkadaş oldun merak ediyorum."

Yataktan doğrulup sırtını çıtırdattı. "Ben Hiyam'la arkadaş olmuştum. Sonra onlar çıkmaya başladılar. Lezbiyen barda tanışmışlar, klasik. Tabii, kimsenin bizimki gibi marjinal bir tanışma hikayesi yok." Emma'nın sırnaşmalarını görmezden geldi. "Belli. Kimse onunla isteyerek arkadaş olmaz. Hiyam onu nasıl sevmiş?"

Emma omuz silkti. "Herkesin sevilecek bir yanı vardır."

"Astrid nereli?"

"Danimarka." Şaşkınlıkla sevgilisine baktı. "Nasıl yani? O mutlu ülkeden mi gelmiş yani?" Emma gülerek onayladı. "Hadi yatağa gel."

Kızaran yüzünü görmesini umursamadan dik dik kıza baktı. "Bir dur ya. Yeni geldik."

Emma kahkaha attı. Bu gülüşlerini seviyordu, hatta Ruth Emma'da en çok bu kahkahalarını sevdiğini fark etti. İnsanlar sevdiği kişilerin gülmesini görmekten hoşlanırdı, Ruth bunun doğruluğuna inanıyordu artık. Adam'ın gülüşü fok balığı gülüşü gibiydi. İnsanın işini ısıtan bir tarafı yoktu.

Acı da olsa, artık evlenmeden önce hissettiklerini hissetmediğini kabullenmeliydi.

🔆

Genç adam içindeki huzursuzluğu bastıramamış, kendine güvenmeyen insanların yaptığı şeyi yapmıştı.

Karısının gittiği yere bir bilet almıştı. Florida'ya. Ama sorun şuydu; hangi otele gideceğini bilmiyordu. Bir fotoğraf isteyebilirdi pek tabii.

Adam: hey

Ruth: adam? Ne oldu

Adam: merak ettim 😊

Adam: bir fotoğraf atsana :)

Ruth: *resim*

Adam: çok tatlısın hayatım

Adam: otelide atsana

Adam: merak ediyorum

Ruth: cidden oteli merak mı ediyorsun adam

Ruth: rahat bırak da tatilimin keyfini çıkarayım

Ruth: paranoyaklık yapma artık

Adam: paranoyaklık yapmıyorum :( sadece nasıl bir yerde kalıyorsunuz merak ediyorum ve bu hakkım sayılır. karım orada

Adam: klas bir yer mi

Ruth: hemde ne klas

Ruth: emma şımartmak ne demek iyi biliyor :)

Ruth: *resim*

Ruth otelin fotoğrafını attığında Adam havayoluna doğru gidiyordu. Attığı otel gerçekten çok güzeldi. Ve biraz zengin işi gibiydi ama yapacak bir şey yoktu. Evliliği (veya bekarlığı?) buna bağlıydı.

Gaza daha da çok abandı. Kaza yapmadan gitmeyi umuyordu ama yavaşlayamayacak kadar... sinirliydi.

the world's vessels // gxg Donde viven las historias. Descúbrelo ahora