|| 8 ||

399 48 23
                                    

mrjeon ; 

Yattın değil mi? 
Onunla yattın değil mi? 

pjmn;

Jungkook bu seni ilgilendirmiyor. 
Yoongi'yle ilgilen.

mrjeon;

Cidden bunun Yoongi ile ne alakası var?

pjmn; 

Öpüşmüyor muydunuz? Yiyecekti seni. 

mrjeon; 

Ah, cidden...
Sana kaç kere kendi isteğimle olmadığını söyledim. 
O Hoseok'a ben de sana aşığım.

pjmn;

Ne? 

mrjeon; 

Hasiktir.

pjmn; 

Ciddi misin? 
(Mesajınız İletilemedi.)
Aptal.
(Mesajınız İletilemedi.)

-----------------------------------------------------------

pjmn; 

Yarın kafeye gelir misin?

Bilinmeyen;

Tabii..

pjmn;

O zaman.. yarın görüşürüz.

Bilinmeyen;

Görüşürüz.
(Görüldü.) 

------------------------------------------------------------

Yeni  bir gündü, Jungkook'un alarmı çalıyordu. 
Alarmı duyar duymaz gözlerini araladı, çünkü bugün sevdiğiyle bir gün daha geçirecekti.
Bu sefer kendisi gibi siyah değil de renkli bir şeyler giyindi. Masanın üzerinde duran porselen, süslü maskesine bakıp derin bir iç çekti. Daha sonra alıp, elleri titreyerek yüzüne taktı.

Onunla böyle olmak istemezdi, onunla Jimin ile Jungkook olmak isterdi ama yapamazdı.  
Acınacak halde olduğunu düşünüyordu, 
Korkuyordu,
Nihayetinde Jimin de onu bırakacak diye.
Jimin'e hep farklı birisi oldu, onun kriterlerine uymaya çalıştı.
Jimin'in bildiği Jungkook olarak nefes aldı hep. (The Truth Untold uyarlaması fiçuv fiçuv dsşlöfdsçş)


Derince bir nefes alıp saçlarını düzelttikten sonra evden çıktı. Hızlı adımlarla kafeye doğru yürüdü. 

Geldiğinde ise Jimin'i çoktan gelmiş, dış kapıya yaslanmıştı.
Onu bekliyordu sanki.

Jungkook oraya ulaştı, Jimin hızlıca kollarını büyük olanın boynuna sardı. Büyük olan da karşılık vermeden öylece durdu.

Jimin geri çekildi, 

"Bugün nasılsın?"

Cevap vermedi Jungkook. 

"Pekala, bunu iyiyim olarak kabul ediyorum. Eh, içeri gel." 

Jimin içeri geçip bir masaya oturdu, Jungkook da tam karşısına.

"Dükkan birazdan dolacaktır, ama bugün seninle vakit geçireceğim. Arkadaşımı çağırdım, ben de bir müşteri gibi oturacağım burada." kıkırdadı küçük olan, bu güzel kıkırdamayı duymak Jungkook'un maske altından gözleri kısılana kadar gülümsemesine sebep olmuştu. 

"Neden konuşmuyorsun benimle? Yoksa tanıdık birisi olduğundan ve seni tanıyacağımdan korktuğun için mi?"

Jungkook, korkarak olumlu anlamda başını salladı.

"O zaman bugün sadece ben konuşacağım.."

Derin bir iç çekti Jimin.

"Dün..dün oldukça güzeldi. Bunun için teşekkür ederim.. Nedenini bilmediğim bir şekilde bu hissi daha fazla istiyorum. Yani bu benim ilkimdi ve bu kadar güzel olacağını düşünmüyordum."

Jungkook maske altından şaşkınca kaşlarını kaldırdı, o gün o kadar utanmıştı ki pek iyi yaptığını ve onu tatmin edebildiğini düşünmüyordu oysa ki. 
Jimin'in onunla tekrar beraber olmak istediğini ima ettiğini anladığında da ise kalbinin çarpma seslerini kendisi bile dışarıdan duyabiliyordu.

Jimin gülümserken o da onu izliyordu, hayatında gördüğü en güzel sanat eseri olduğunu düşünüyordu. Tam müzeye koymalıktı ama bu olanaksızdı. Çünkü müzeye koyarlarsa ona herkes bakardı, dakikalarca. 
Ama Jungkook sadece kendisinin Jimin'e bakmasını istiyordu. 

Kafe dolmaya başlamıştı yavaş yavaş.

Bakışlarını kimsenin bölmesini istemediğini düşünürken büyük bir sesle yerinden zıpladı ikisi birlikte.

"Park Jimin!" 

Jimin korkuyla ayağa kalktı, Taehyung'du bu. Ne olduğuna dair bir fikri yoktu ama Taehyung tüm kafeyi dağıtıyordu, müşteriler korkup masaların altına giriyordu. Taehyung kimsenin çıkmasına izin vermiyordu. 

"T-tae, n-ne yapıyorsun?"

Jimin ona çok önceden ettikleri bir kavgada ihanet etmişti, arkasından işler çevirmişti ama bundan Taehyung'un haberi yoktu. Belli ki haberi olmuştu, Jimin farkındaydı.

Taehyung, Jimin'e yaklaşıp yakalarından tutarak duvara doğru itti. 
Küçük beden, ince sesiyle acıdığına dair bir ses çıkardı.

Jungkook ayaklandı ve ikisinin arasına girip, her ne kadar yapmak istemese de, Taehyung'un yüzüne bir yumruk indirdi. 

Taehyung şokla yüzü maskeli çocuğa baktı, onun Jungkook olduğunu bilmiyordu. 

Kavga büyüyecekti, Jimin Jungkook'u tutup yapmamasını söylüyordu. Bu arada da gözlerinden yaşlar kayıp gidiyordu. 

Taehyung, Jungkook'un karnına diziyle vurmuştu. Jungkook iki büklüm kalmış acıyla kıvranırken olay daha da büyümüş ikisinin yumrukları havada uçuşuyordu.

En son ikisi de artık bir şey yapamayacak raddeye geldiğinde Taehyung bundan yararlanıp Jungkook'un bedenini masaya fırlattı. 

Jungkook'un yüzü masaya çarpıp maskesini kırmıştı. 

Jimin ve Taehyung'a arkası dönük bir şekilde yerde parçalara ayrılmış maskesine bakıyordu.

Mahvolmuştu.

Jimin onu görmemeliydi. 

Tam şu anda, her şey bitebilirdi.

Gözlerinden yaşlar akıyordu.

Jimin ona yaklaşıp kolunu tuttu.

"H-hey, i-iyi misin?"

Jungkook kolunu ondan kurtarıp, ceketiyle yüzünü kapatarak hızlıca oradan çıktı.

Koşar adımlarla evine doğru yürürken Jimin'in arkasından ona koştuğunun farkında bile değildi. 

Jimin kolundan tutup onu kendine çevirdi, normalde dönmezdi fakat güçsüzdü ve boşluğuna gelmişti.

Jungkook, seslice yutkundu aşık olduğu adamın kocaman açılmış gözlerine bakarken.

"J-Jungkook?" 


Single Night. || JiKook ||Where stories live. Discover now