İch Liebe Dich

259 28 2
                                    

Just give me a reason,

Just a little bit's enough

Just a second, we're not broken

Just bent we can learn to LOVE again.

Oh, it's in the stars,

It's been written in the scars  allam beynimin içine pink girdi sanırım. Habire tekrar edio nakaratı pink sussan artık seni purple yapmadan *ve uyurken bile soğuk espirilerimden birini daha yaparım*. Uykumu kaçıran bu şarkının telefonumun zil sesi olduğunu hatırlayınca telefonumu almak için komidine uzandım. Nolamaz telefonum fişte takılı ve fiş 53627828 metre uzaklıktaki odamın taa diğer ucunda. Telefon acılı acılı çalıyordu ve susacağı yoktu büyük bir hızla kalktım ve yine gözüm karardı elim uyuştu bu yaz boyunca yaptığım tek adrenalin dolu etkinlik gözümün kararmasıydı zaten. Telefona doğru sürünerek gittikten sonra numarasını sildiğim Sefanın beni aradığını gördüm numarasının sonunu biliyordum. Telefonu açtım.

"Günaydın tam 10 kez aradım iyimisin yeni mi uyandim yoksa. Sana önemli bir şey demem gerek eğer müsaitsen ilk karşılaştığımız kafeye gel diğcektim''

"Az bi soluklan şampiyon yeni uyandım açim bana 3 tane tost ısmarlarsan gelirim."

"Tamam ozaman hemen gel ben kafedeyim zaten."

Tamam deyip telefonu kapattım.Bana ne diyicektiki acaba. Dar kot pantolonumun üstüne beyaz tişörtümü giydim ve hava bunaltcı derece de sıcak olduğu için saçımı at kuyruğu yaptım.Beyaz vanslarımı giyip kafenin olduğu yere gitmek için otobuse bindim. Otobusten inip kafeye gittim. Sefanın olduğu masaya oturdum tosları söylemişti zaten. Daha ne söyliyeceğini sormadan tostları yemeye başladım. On dakkada tostların nasıl bittiğini bende anlamamıştım.

"Evet Buse ayı gibi tostları hüplettiğine göre asıl konuya gelelim sana bir şey söylemem gerek ama sakın cevap verme"

"Tamam" ağzım kenetlenmiş gibiydi heyecandan konuşamıyordum.

"Buse. İch Liebe Dich."

"Olum küfür mü edion sen küfretceksen türkçe et de bari cevap verim" ve sonradan önceki yaz sadece beş gün gittiğim Almanca kursu aklıma geldi. İch Liebe Dich seni seviyorum demekti.

"Buse ya bu basit ama anlam bakımından zor olan kelimeyidemi bilmiyorsun.Aslında bilmemen iyi oldu. Neyse görüşürüz ben gidiyorum."

"Bekle biliyorum anlamını. Seni seviyorum.? "

Çocuk arkasını döndü ve aslında hep yanında olan ama benim tıkınırken görmediğim gülü bana doğru uzattı.

"Evet Buse"

Çocuğun yanakları kıpkırmızıydı.Hemen ordan uzaklaştım.Koşar adımlarla kafeden çıktım. Otobus her zaman gelirdi ama busefer gelmiyiceği tuttu durakta beklemeye başladım. Kafede olanları düşünüp gülmeye başladım.Çok mutluydum.İlerde Sefanın beni izlediğini gördüm.Olamaz.Durağa kadar geldi.

"Sen ne zamandan beri beni izliyorsun!?"

"Gülü koklayıp durdukyere gülmeye başladığından beri"

Nayır  nolamaaz yaa. Otobüs gelmişti tam otobüse binerken beni kolumdan tuttu ve

"Benimle çıkarmısın?"

Bir anda gelen bu teklif karşisinda donakalmıştım otobuse atlayıp en arkaya geçtim. Sefa bana el salıyordu ve cevap bekliyorum bakışını atıyordu. Kafamı evet anlamında yukarı aşağı salladım. Ben ne yaptım yaa. Tüm yol boyunca artık bi sevgilim olduğunu herkese duyurdum demicem sadece bi kaç kişiye söyledim. Otobüsde ogünün yorgunluğundan uyuya kalmış olmalıyimki şoför son durakta uyandırdı. Olamazz iniceğim durağı kaçırdım of bu saatte bu trafikte ben nasıl otobüs bulcam. Durakta indim ve o durağa gelicek olan son otobüsü beklemeye başladım. 2saat sonra nihayet bir otobüs gelebilmişti. Tıklım tıklım dolu olan otobüste tek bir yer boştu. Hayır oraya oturamam artık benim bir sevgilim var ve bu yakışıklı çocuğun ne kadar zayıf olduğunu tatlılığini yeşil gözlerini inceleyemem. Sanırım zaten incelemiştim. Çok bügük günah işlemiş gibi çocuğun yanına oturdum. 2 saat boyunca çocuğa bakmamak için boynumu plastik mankenler gibi tuttuğum için sanırım boyun fıtiğı olmuştum. Bizim evdeki durağa gelince oturduğum yerden kalktım. Çocuğa güle güle dememek için uçarak eve girdim. Eve gece birde gelmem rağmen kimsenin benk azarlamamasını anlamış değildim. Herkes uyuyordu. İçerden ağlama sesi geldi. Sesi takip ettim sesler abimin odasından geliyordu. Kapıyı tıklamadan içeri girdim.

"Abiii? Abi napıyorsun yapma Allah aşkına bırak o bıçağı lütfen!!!"

"Yaklaşma Buse yeter artık benim yaşamama ne gerek var ha kimsenin beni sevmediği dünyada"

"Abj ben seni çok seviyorum kimse sevmese bile ben varım."

Dediklerim abimi durduramamıştı. Abimin bileklerinden akan kanları görünce çığlık atıp bayılan abimin başına gittim. Nabzı atıyordu.Annemler de uyanmıştı. Abimle beraber hastaneye gittim. Refakatçı olarak kaldım. Abime bir şey olmamıştı ama ya bişey olsaydı. O gün gerçekten çok yorulmuştum ve hastane kokusu beni uyuşturmuştu sanki

Pardon PatronHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin