50 | KÜÇÜK CADI

45.3K 1.8K 187
                                    

"Ne kadar da acımasızdı hayat Gökçe. Seni benden kopartıp, beni yalnızlığıma mahkûm edecek kadar, canımı yakmak için seni öldürecek kadar acımazdı."

Gözlerimin yanmasını umursamadan konuşmaya devam ettim.

"Hayat doluydun sen Gökçe. Umutsuzluk senin adınla yan yana gelemeyecek kadar siyah bir kelimeydi be kızım. Hangi ara böyle bir şeyi hisseder oldun ki sen?"

Boğazımda kocaman bir yumru vardı. Sanki parmağımı bile kıpırdatsam gözümden yaşlar süzülecek gibiydi.

"Gökçe, beni yalnız bıraktın lan. Yapayalnız değilim belki ama senin boşluğun kocaman bir boşluk ve giderek büyüyor."

"Ilgın, hadi." Ablamın bana seslendiğini duyduğumda ona döndüm. O'na veda etmeye gelmiştim.

"Güçlenmeye, kalkanımı yeniden elime almaya gidiyorum kardeşim. Pes etmeyeceğim. Senin gibi yapmayacağım Gökçe. Seni çok seviyorum kardeşim. Yokluğunu da varlığın kadar seveceğime yemin ediyorum. Kendine iyi bak."

Arkamı döndüm ve bana hüzünlü gözlerle bakan aileme doğru ilerledim. Annemin açtığı kolları arasına hiç düşünmeden girdiğimde çoktan ağlamaya başlamıştım.

Onunla barışmıştık. Psikolojik destek almam konusunda ettiği ısrarlardan sonra bunu kabul etmiştim. Çünkü iyice dengesizleşmiştim.

Tekrardan evimize dönerken, iki gün sonra gerçekten bu şehirden gidecek olduğumu düşünüyordum. Gerçekten gidiyordum. Ardımda koca bir devri bırakıp gidiyordum. Biliyordum, o devri kapatmak için yeniden dönecektim ama döndüğüm zaman eski Ilgın olarak gelecektim. O kalkanını elinde sıkı sıkıya tutan, onu vücudunun bir parçası olarak kullanan ve her türlü darbeye direnen o Ilgın olarak dönecektim. Her şeyi aklımda düzelterek! Kafamda ki sesleri susturarak dönecektim. Bunu başarmak zor olacaktı. Biliyordum fakat umurumda değildi. Çünkü başarabileceğimi de biliyordum.

***

Elimdeki romanı da kutuya yerleştirdikten sonra arkamı dönmemle O'nunla burun buruna gelmem bir olmuştu. Son anda eliyle ağzımı kapatarak çığlığımı önlemişti. Allah'ım! Neden bu kadar sessiz yaklaşmıştı ki?

"Sakin ol!" dediğinde derin derin nefes alıp veriyordum. İçime girmiş bir vaziyette eliyle ağzımı kapatmışken benden sakin olmamı bekliyordu? O yakınımdayken sakin olmamı bekliyordu! Gerçekten komikti bu işte. Şu ruh halinde olmasam kahkaha bile atabilirdim.

"Bağırmayacaksın?" Tek kaşını kaldırarak son derece zarif bir şekilde sormuştu bu soruyu. Dadılarından öğrendiklerini uyguladığı zamanlar oluyordu elbette.

Elini ağzımdan çektiğinde aynı yerinde durmaya devam ediyordu. Kapıya kaçamak bir bakış attım. Annemin şu an odama girmesi olasılığı oldukça yüksekti. Gelmeyeceği bile varsa, Gürkan'ın buradaki varlığını hissedip gelirdi o. Fakat ben onun gelmesini istemiyordum.

"Ilgın..." dediğinde onu elimle susturdum ve kapıya doğru ilerleyip, elimle anahtarı kavradım. Bir kez etrafında döndürüp, kilitlendiğine dair duymam gereken sesi duyduktan sonra geri döndüm. Fakat az önceki gibi arkamda olduğunu görüp yerimden sıçramıştım.

"Azrail gibi çıkıp durmasana karşıma." Diye fısıldadığımda gülümsemişti.

"Murat bok gibi." Dediğinde ikimizin de yüzü düşmüştü. Nasıl olmasın ki? Sevdiğini kaybetmek kolay mıydı? Bunu yaşamadan bilemezdi insan ve ben yaşamak istediğimi düşünmüyordum. Ondan uzak olabilirdim ama onu asla görmeyecek olacağımı bilmek, bunu kelimelerle anlatamazdım işte.

"Onda, sana tutulmadan önceki beni görüyorum ve bu beni korkutuyor." Derken biraz daha yaklaşmıştı. "Gürkan!" dedim onu elimle durdururken. Elimin altındaki bedeninin titrediğini hissettiğimde kocaman olmuş gözlerimle başımı kaldırdım ve gözlerinin içine baktım.

Romantik Komedi [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now